BÖLÜM 3 : FERMUAR

71.2K 2.3K 752
                                    

Bedenim artık kendini taşıyamaz hale gelmiş, aklım başımdan gitmişti. Bu kaçıncı bardağımdı onu bile bilmiyordum ama sayamadığım kadar fazlaydı. Kendimi durdurmam gerekiyordu ama bunu bir türlü yapamıyor, kendimi durduramıyordum. Bedenim bana alarm vermek istercesine tüm sinyallerini veriyordu. Ben hala içmeye devam ediyordum.

Bardakta kalan son içkiyi de içtiğimde başımın dönmeye başladığının farkındaydım. Kendimi çok garip hissediyordum. Etrafıma bakındığımda masada Kejo ve benden başka kimsenin kalmadığını fark ettim. Herkes nereye gitmişti?

Gözlerim Kejo'ya kaydığında onun gayet iyi durumda olduğunu gördüm. İkimiz de deliler gibi içmiştik ama olan bana olmuştu. Kejo'da nasıl bir bünye vardı onu çözemiyordum. Ben birazdan şuracıkta yığılıp kalacakken o sapasağlam duruyordu.

Kendimde değildim ve mantıklı düşünemiyorum. Bu hiç de iyi değildi. Ortamda yankılanan müzik birazdan başımın çatlamasına sebep olacaktı. O kadar ses vardı ki bu kadar sesi kafam kaldırmıyordu. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum.

Gözlerim etrafta gezindiğinde insanların hala içip, deliler gibi dans ettiğini görmemle yüzümü buruşturdum. Bunlardaki enerji hiç tükenmiyor muydu? Nasıl bir bünye vardı millette anlayamıyordum. İnsanların bu denli enerjik olduğunu gördükçe midem daha da fena oluyordu.

Şuradan kalkıp iki adım atmaya çalışsam yere yığılacaktım neredeyse.

Karya neredeydi onu bile bilmiyordum. Beni aramıştır ve bulamayınca deliye dönmüştür büyük ihtimalle. Eve gidince savaş çıkacaktı, bundan adım kadar emindim. Karya'nın çenesinden nasıl kurtulacaktım? Eve gittiğimde bin tane soru soracak, başımın etini yiyecekti.

Her şeyi bir kenara bıraktığımda başımı Kejo'ya çevirdim. Gözleri benim üzerimdeydi. Vücudu bana dönük bir şekilde gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Bir kolunu koltuğun yaslandığımız kısmının üzerine koymuş saçlarımla oynuyordu. O kadar yakındık ki, bu haldeyken bu denli yakın olmamız hiç de iyi değildi. Bu kadar alkol almışken kendimde olmam mümkün değildi ki, sağım solum da belli olmazdı. Daha sonrasında pişman olacağım birçok şey yapabilirdim.

Kejo bana böyle bakarken nasıl kendime hakim olabilirdim ki!

Gözleri yarı açık bir şekilde, dudağının kenarını kıvırmıştı ve tek odağı benim dudaklarımdı.

Kejo her geçen saniye bana daha da yaklaşıyor, yüzümüz arasındaki mesafeyi kapatıyordu. Nefesini tenimde hissediyordum ve bu hiç de iyi değildi. Dudakları neredeyse dudaklarıma değecekti. Nefesimi bir daha vermemek üzere tutarak bedenimi kasmıştım. Kendimi o kadar kasıyordum ki birazdan ortadan ikiye ayrılacaktım.

Dudaklarımın kuruduğunun farkındalığıyla dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirmiş ve anında bu yaptığımdan pişman olmuştum. Kejo'nun bakışları dudaklarıma kaydığında artık raydan çıktığımızın farkındaydık. Kejo hiç beklemediğim anda dudaklarını dudaklarıma yapıştırdığında gözlerim kocaman açılmıştı. Böyle bir şeyi beklemiyordum ama itiraz da etmiyordum. Ona ne kadar ayak uydurmak istesem de bunu başaramıyordum. O kadar sert ve hoyrat davranıyordu ki inkar edemeyeceğim şekilde hoşuma gitmişti.

Bir elini çeneme yerleştirdiğinde beni daha çok kendine çekiyordu. Ne yapacağımı bilemez bir halde ona ayak uydurmaya çalışıyordum.

Midemin akıl almaz derecede bulandığını hissettiğimde ani bir şekilde dudaklarımızı ayırdım. Derin derin nefes alıyordum ama midem çok kötü durumdaydı. Birazdan kalkmazsam kusacağımın farkındaydım ve bu Kejo'nun karşısında yapmak isteyeceğim en son şey bile değildi.

Kejo durumun farkına varmış gibi ayağa kalktığında beni de elimden tutarak ayağa kaldırdı. Hızlı adımlarla merdivene yöneldiğinde ben de arkasından ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama tuvaletin aşağı katta olduğundan emindim.

MASKELİ BALO +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin