SINIR 1.4K VOTE 1K YORUM 💧
Karanlığın içerisine gömülmüş bir ruhum, küçük bir odanın içerisinde zincirlerle tutsak edilmiş ufak bir bedenim vardı. Bu tutsaklığın içerisinde sıkışıp kalan ruhum, her geçen saniye zehri bütün benliğinde hissediyorken, yavaş yavaş ölüyordu. Beyazlar içerisindeki bedenim, vücuduma tezat zincirlerle hapsedilmiş, küçük bir kutuya hapsedilmiş gibi bir odanın içerisine sıkıştırılmıştı.
Aklımda dönüp dolaşan, beynimi meşgul eden sayısız cevabı olmayan sorularıma karşın, hemen karşımdaki camın arkasında duran, bütün bu olanların sebebi olan o adama bakıyordum.
İçimdeki anbean büyümeye devam eden sinirle harmanlanan gözlerim, bir saniye olsun gözlerinden ayrılmıyordu. İçime hapsettiğim öfkem gün yüzüne çıkmayı bekliyor gibi benden bir atak bekliyordu.
İçimde tuttuğum bütün kinimi kusmayı bekleyen bedenim, kendine fazla gelen sinire karşın titreşime geçmiş gibi tüylerimin diken diken olmasını sağlamıştı.Cevabını bulamadığım onlarca sorunun içerisinden en çok merak ettiğim şey ise, bana bunu neden yaptığıydı. Beni buraya neden hapsetmişti?
Kıvrımlı dudakları yukarıya doğru kıvrılarak yüzündeki o ifadenin ürkütücü olmasını sağlarken, gözlerinin içinde gördüğüm ışıltı ise ondan korkmamı sağlayabilecek en büyük etkendi. Gözlerindeki arzuyu karartılı camın arkasından net bir şekilde görebiliyor olmak bedenimin ürpermesini sağlıyordu.
Bana neden öyle bakıyordu?
Korkunç gözüktüğünün farkında değil miydi bu adam?
Titreyen bedenime karşılık gözlerimi birkaç saniye boyunca sımsıkı kapatarak derin bir nefes aldım. Bunların bir hayal olduğunu, biraz sonra uyandığımda bütün her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu görmek istiyordum. Kejo'nun böyle biri olmadığını, bunların sadece aklımın bana oynadığı oyundan ibaret olduğunu düşünmek istiyordum.
Sadece aklımın bana oynadığı bir oyun.
Gözlerimi açtığımda gördüğüm görüntünüm hala değişmemesine karşın hayal kırıklığıyla gözlerimi yere diktim. İçimde birbirine girmiş, adeta düğüm haline gelmiş duygu karmaşasına karşın yutkunarak gözlerimi bedenime çevirdim.
O an gördüğüm görüntü karşısında ağzım açık kalmıştı.
İrice aralanan gözlerim neredeyse çıplak olan bedenimde gezinirken, yüzümde oluşan o ifadeyle kaşlarımın havalanmasına engel olamadım. Üzerimdeki beyaz dantelli iç çamaşırlarına karşın gözlerim adeta yuvalarından çıkacakmış gibi büyürken, beyazlara bürünmüş bedenimden kastım kesinlikle bu değildi.
Siktir! Bu adam ne yaptığını sanıyordu?
Üzerime giydiğim gömleğimin altına sütyen takmamıştım ki, giydiğim iç çamaşırı da beyaz ve dantelli bir iç çamaşırı kesinlikle değildi!
Bana bunları giydiren de Kejo'ydu.
Öfkeyle harmanlanan gözlerimle hemen karşımda duran, bulunduğum odaya doğru adımlayan adama baktığımda onu öldürmek istedim.
Elimde olsaydı, gözümü kırpmadan onu öldürebilirdim.
İçimde sönmek bilmeyen öfkenin ateşi bütün bedenimi sarmalarken, tavana zincirlenmiş ellerimi yumruk haline getirerek tırnaklarımı etime sapladım. Şu an yapmak istediğim tek şey, yumruk yaptığım ellerimi karşımda duran piç kurusunun o iğrenç suratına geçirmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKELİ BALO +18
Teen FictionAsistan-patron kurgusudur! (Tamamlandı) Dudaklarının varlığını dudaklarında hissediyor, teninin sıcaklığını teninde hissediyordu. Bedeni üzerinde kurduğu hakimiyeti varlığını sürdürürken, kendisini nasıl bir ateşin içine attığın farkında bile değild...