Neredeyse kapanacak olan gözlerime karşılık, hala gözlerimi zorlayarak göz kapaklarımı açık tutmaya çalışıyordum. Yatağın üzerinde boylu boyunca uzanmış bir biçimde yatarken gözlerimin gördüğü tek şey tavandaki füme rengi boyaydı. Bir saat kadardır duvarları, yerde duran yumuşacık halıyı, altın rengi detayları ve en sonunda da tavanı inceliyordum. Sıkıntıdan patlayacak hale gelmişken, oflayarak yatakta doğrulduğumda, esneyerek vücudumu bir yay gibi germiştim.
Valiz olaylarından sonra güzel ve sıcak bir duş almış, ardından valizlerin içindeki kıyafetlerden siyah bir kot pantolon ve siyah askılı bir crop alıp onları giymiştim.
Çok sade olsa da üzerimde çok güzel durduğunu inkar edemezdim. Kızıl saçlarımı her zamanki gibi salık bırakarak düzleştirdim ve ardından sade bir göz makyajı yaparak dudağıma açık renk bir ruj sürdüm. Aynanın karşısında kendimi incelediğimde gayet güzel ve sade durduğunu görmemle yüzüme bir gülümseme kondurdum. Bu valizi hazırlayan kişinin zevkine bir kere daha hayran kalmıştım.
Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim olmasa bile artık bu odada kalamayacağımın farkındaydım. Yoksa birazdan şuracıktan kendimi atacaktım.
Yatağın üzerinde duran telefonumu da alarak cebime koyduğumda artık hazırdım. Adımlarımı kapıya yönelterek kapıyı açacağım sırada, telefonuma gelen bildirim sesiyle adımlarımı duraklatarak cebimde duran telefonumu çıkardım. Telefonumu açarak kimin yazdığına baktığım sırada gördüğüm kişinin ismiyle kaşlarım çatıldı.
Bala bey
Merhaba Arden. Akşam yemeğini seninle yemek istiyorum, bana katılmak ister misin?
Gördüğüm mesajla çatık duran kaşlarım havalanırken, dudaklarımı dişleyerek ne yazacağımı düşünmeye başladım. Bala beyin bu hareketlerine bir türlü anlam veremezken, kabul etmekten başka çarem olmadığını anlamamla sohbet kısmına girerek mesajımı yazmaya başladım.
Siz: Tabii, olur Bala bey.
Mesajı göndererek sıkıntıyla beklemeye başladığımda ağlamak istiyordum. Bala beyin karşısındayken hiçbir zaman kendimi rahat hissedemezken şimdi birlikte akşam yemeğine çıkmaktan bahsediyordu. Aman ne harika!
Bildirim sesinin odada yankılanmasıyla düşüncelerimden sıyrılarak telefonumu açtım ve sohbete girdim.
Bala bey
Seni lobide bekliyorum Arden.
Telefonumu kapatarak tekrar cebime attığımda hiç istemeyerek de olsa kapıyı açarak kendimi dışarı attım. Adımlarım geri geri gitse de artık gitmek zorundaydım. İnsanlara çoğu zaman hayır diyememekten nefret ediyordum ve bu huyum sinirlerimi bozmaya yetiyordu. İçten içe kendime kızarak adımlarımı asansöre yönelttim ve asansörün gelmesini beklemeye başladım.
Asansör geldiği gibi kendimi içeri atarak en köşedeki yerimi aldığımda kapı kapandı ve aşağı inmeye başladık.
Birkaç kattan sonra asansörün durmasıyla birlikte sıkıntıyla nefesimi verdim. İçeri giren birkaç kişiyle birlikte gözlerim aralarından bir tanesinde takılı kalmıştı. Gözlerimi esmer oğlanın üzerinde gezdirdiğimde bunun, birkaç saat önceki, asansörde beni izleyen oğlan olduğunu fark etmem uzun sürmemişti. Oğlanın bu sefer önüne dönerek yere doğru baktığını görmemle dudağımın kenarı kıvrıldı.
Asansör lobiye geldiğinde herkesin inmesiyle birlikte ben de indiğim sırada, ileride duvara yaşlanmış Bala beyi görmemle adımlarımı o yöne yönelttim.
Bala bey genç ve yakışıklı bir adamdı. Uzun boyu ve vücudu ile birçok kadının ilgisini çekebilecek biriydi. Diğer patronlardan daha olgun duruyordu ve bu olgun duruşu onu daha karizmatik bir hale sokuyordu. Benim ilgimi çekiyor muydu? Kesinlikle hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKELİ BALO +18
Teen FictionAsistan-patron kurgusudur! (Tamamlandı) Dudaklarının varlığını dudaklarında hissediyor, teninin sıcaklığını teninde hissediyordu. Bedeni üzerinde kurduğu hakimiyeti varlığını sürdürürken, kendisini nasıl bir ateşin içine attığın farkında bile değild...