SINIR 700 VOTE 700 YORUM 💦
Bedenim, sanki her an patlamaya hazır bir yanardağın içerisine düşmüş gibi etrafımda dönen olayların üzerimde oluşturduğu etkiyle yanıp kavruluyordu. İçimdeki öfke kırıntıları harmanlanarak kendini belli etmeyi bekliyorken, kendimi sakin tutmaya çalışarak ne yapacağımı düşünmeye çalışıyordum.
Kabinin içerisinde, elimde tuttuğum ve sıkmaktan parmaklarımın acılar içerisinde kalmasına sebep olduğum telefonumla öylece bekliyordum. Etrafımda dönen dolapların farkındalığıyla, sanki buz gibi suyun içerisine bırakılmanın ihanetiyle tutuşuyordum.
Ayaklarım, sanki yere çivilenmiş gibi bütün kuvvetiyle yere olan baskısını koruyorken, kulaklarım duyduğu şeylerin ihanetiyle çınlıyordu.
Bu sürtük bana kaltak demişti öyle değil mi?
Göz kapaklarımın ağırlığını hissediyorken, gözlerimi derin bir karanlığın içerisine hapsettim. Sıkı sıkı yumruğum gözlerim, birazdan olabilecek felaketlerin habercisiyken sakin bir şekilde konuşmanın geri kalanını dinlemeye çalıştım.
"Yarın elinizde olur Toygar Çakal." Beren'in gülerek söylediği şeye karşılık yüzümdeki bütün hatların gerilmesiyle istemsizce yüzümü buruşturdum. Telefonda konuştuğu adamla flört etmeye çalıştığı her halinden belli olan kadınla midemin bulamasına engel olamadım.
Hala kapalı olan gözlerimi aralayarak gözlerimi tuvalet kapısının üzerinde gezdirdim. Tuvalet kapısının üzerinde gördüğüm kocaman yazıyla birlikte sinirle kaşlarım çatılırken, elimde duran telefonu parçalamak istercesine sıktım.
Kaltak
Böylesine bir otelin tuvalet kapısında bu yazının ne işi vardı?
İşaret parmağımı, muhtemelen yeni yazılmış olan kelimenin üzerine koyduğumda elime bulaşan siyah mürekkeple birlikte yüzümü buruşturdum. Ah, gerçekten mi?
Olması neredeyse imkansız olan şeylerin hiç olmayacak yerlerde başıma gelmesi gerçek miydi? Gözlerimdeki öfkeyle kapının üzerindeki yazıyı inceliyorken, Beren'den gelen şarkı mırıltılarıyla kendime gelerek ses kaydını durdurdum. Muhtemelen şu an aynada kendini inceliyordu sürtük!
Aklıma gelenle birlikte, artık daha fazla dayanamayacağım kanaatine vardığımda kapının kilidine uzanarak kilidi açtım ve kapıyı araladım.
Beren'in tepkisini gerçekten çok merak ediyordum.
Topuklu ayakkabılarımın zeminde olusturduğu tok sesin verdiği özgüvenle, yüzüme kondurduğum tehditkar gülümsemle kabinden çıktım. Kabinin kapısını hızla arkamdan çekerken, ortamda yarattığı büyük sesin tuvalette yankılanması bir oldu.
Beren'in irileşen gözleri anında gözlerimi bulurken, yüzümdeki silinmeyen ifadeyle bir bir adımlarımı atıyordum.
"Arden?" Şaşkınlığı yüzünden okunan kadının tam karşısına ulaştığımda başımı hafif bir şekilde yana eğerek tek kaşımı sorgular bir şekilde havaya kaldırdım. Onun bu surat ifadesi beni eğlendirmeye yeterken, bu olanlardan zevk aldığım aşikardı.
İçinde oluşan korku ve şaşkınlığı bütünüyle hisseden kadına karşılık yüzümdeki gülümsemem büyürken, söyleyeceği şeyleri bekliyordum ama ne yazık ki ağzını bile açamıyordu.
"Beren?" Aynı onun gibi, ismini sorgular nitelikte söylememe karşılık yutkunduğunu görebiliyordum. Bana kaltak diyen bu kadını, saçından tutup kafasını klozete sokmamak için kendimi zorlarken, aklımdan geçen binbir türlü senaryoyu bir kenara itekleyerek ilk seçeneğimi uygulamayı kararlaştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKELİ BALO +18
Teen FictionAsistan-patron kurgusudur! (Tamamlandı) Dudaklarının varlığını dudaklarında hissediyor, teninin sıcaklığını teninde hissediyordu. Bedeni üzerinde kurduğu hakimiyeti varlığını sürdürürken, kendisini nasıl bir ateşin içine attığın farkında bile değild...