Savaş daha çok mutfağı dağıtırken yemek pişirme bölümü bana düşüyordu.
-"Ya Savaş yerler hep havuç oldu biraz nazik rendeler misin ?!" Her yere fırlatması yüzünden daha dayanamayıp kızınca yaramazlık yapmış çocuk gibi bakmıştı.
Kalan küçük kısmı rendelemeyip çöpe atıp ellerini sudan geçirdi. Yanımda yaklaşıp yanağımı öptü ve
-"Hayatımda yalnızca sana nazik davranıyorum." diyip dudaklarını yukarı kıvırdı.Şapşal.
Yanaklarımın kızarıklığını hissedince karıştırdığım çorbaya dikkat kesildim.
-"Hadi devam et." dedim bana öylece bakması rahatsız edici boyuta ulaştığında.
-"Bitti işte karıştırırsın sen." dedi ve ada tezgahın orada bulunan yüksek taburaya oturup telefonunu eline aldı.
-"E birlikte yapacaktık ?" dedim yüzümü bilerek asıp.
-"Yaparız yaparız." dediğinde öylesine söylediği çok bariz belliydi.
Tam ağzımı açmıştım ki telefonu çaldı.
-"Buyur ?" Sesi fazlasıyla bezgin çıkıyordu.
-"Yok kardeşim başka akşama kalsın."
-"Oğulcan uzatma lan işim var işte." dedikten sonra daha konuşmayınca kapattığını anladım.
Burun kıvırıp çorbanın altını kapattım. Oğulcan da demek ki az değilmiş. Savaş'ı kendine benzetmeye çalışıyor.
-"Masayı kurmaya ne dersin ?" diye teklif sundum fırını incelerken.
-"Bu yaptıklarımı birilerinin yanında anlatıp fiyakamı çizmeyeceksen yaparım."
Kıkırdayıp tekrar ocağın önüne geldim. Pilavımız henüz pişmemişti.
-"Asla mutfaktaki becerilerinden bahsetmem söz !" diyip gülmeye devam ettim.
Mutfak fazla sıcak olunca ceketimi tabureye bırakarak dolap kapaklarına yöneldim.
-"Tabaklar nerede ?"
-"Hiçbir fikrim yok." dediğinde ben bir yandan milyon tane olan kapakları açıp kapatıyordum.
Alt çekmecelerden birinde servis görünce iki tanesini alıp masaya koydum. En son zorlanarak açtığım üst kapaklardan birinde yemek takımı görünce gözlerim parladı.
-"Uzun boyunun avantajıyla yardıma gelir misin ?" dedim hala uzanmaya çabalarken. Boyum öyle çok aşırı kısa olmamasına rağmen yine de uzanamıyordum.
Geri çekilmeme fırsat kalmadan bedenini arkamda hissettim. Kolunu uzatıp tabak ve kase alırken sanki bile isteye nefesini boynuma vuruyormuş gibi geliyordu. Yüzüm ifadesizleşirken Savaş çekildiği an boğazımı temizleyip tabakları aldım ve masaya yerleştirdim.
-"İçecek bir şey ister misin ?" sorusuna başımı sallayarak cevap vermiştim.
Neden yada ne yüzünden afalladığımı anlamasam bile farklıydı.
-"Pilavın altını kapatır mısın ? Çantamı alıp geleceğim." dedim masayı kurmam bittiğinde.
Bahçedeki koltuktan çantamı almaya çıktığımda etraf hem ıssız hemde ürkütücüydü. Hızlı adımlarla mutfağa geri gidip telefonumu çantamdan çıkarttım.
Ala'yı arayıp hoparlöre verdikten sonra kaselere birer birer çorba doldurdum.
-"Alisa kuşum bende seni arayacaktım. Yemeğe gelmediniz bari kahveye gelseydiniz. Hala Savaş'la birliktesin değil mi ?"