Günler öyle hızlı akıyordu ki her günü yüreğim ağzımda yaşıyordum.Restoranda çalışan arkadaşlarımız ile yediğimiz yemek sonra Savaş'la arabadaydım. Kollarında günün yorgunluğunu atarken saçlarıma konan öpücükler iyi geliyordu.
-"Nereye gidiyoruz ?" diye sordum yolun bitmediğini fark ettiğimde.
Omzumu okşayıp sıkıca sarıldı.
-"Evimize." diyince mayışmış halde gülümsedim.-"En sevdiğim yer." dedim mırıldanarak.
-"Evet biraz gerginlikten ulaşmalıyız. Aksi halde evde çatışma çıkacak." diye şikayet ettiğinde kıkırdamıştım.
Yarına beni istemeye geliyorlardı. Ne güzel bir cümle değil mi ?
Ve Leyla teyze adeta bir komutan gibi evde sert rüzgarlar estiriyordu. Heyecanı onu gergin bir kadına çevirmişti. Her gün annemle telefonda konuştuklarını duyuyordum. Annem evde ayrı stres yaşayıp benide streslendiriyodu. Ama aramız eskisinden daha iyiydi.
-"Erken dönmeliyiz evde olmalıyım kızlar gelecek." dedim yanağımı gömleğine sürtüp.
-"Döneriz güzelim. Yarın büyük gün geç kalamam." Yüzünün aldığı şekil daha da keyiflenmeme neden olurken bir yanım çok gergin ve heyecanlıydı.
Aşırı derecede stresliydim.
İlk kez isteniyorum !
Yol sonunda bittiğinde huzur veren duvarların arkasına girmiştik. İlk iş kendimi bahçedeki koltuklardan birine atmak oldu.
Bu geçen haftada öyle yorulmuştum ki anlatamam. Özellikle kızlarla istemede giyeceğim elbiseyi seçmek faciaydı. Asla aynı elbiseyi beğenemiyor hep zıt düşüyorduk. Ama sonunda güzel bir parça almıştım. Tabi elbiseyle bitmedi. Ayakkabıyı seçmek elbiseme uygun saç ve makyajın yanı sıra ojelerime kadar her bir ayrıntı düşünülmüştü.
Çok zorluydu. Diğer adımları düşünemiyorum bile.
-"Film izleyelim mi ?" diye sorduğum sırada telefonu çalmıştı. Ekrana bakıp kaşlarını çatarken kravatını koltuğa bıraktı ve bahçede biraz benden uzaklaştı.
Bu gizli saklı karanlık işler beni de boğmaya başlamıştı. İstediğim cevapları alamıyor hep soru işaretleriyle kalıyordum. Duyduğum endişe ve korku ise cabası !
Sabırla yanıma gelmesini bekledikten sonra koltukta dikleşip oturdum.
-"Bugün nerede olduğunla başlayalım mı ?" diyerek konuyu tamamen ortaya koydum.
Bir an duraksamış olsa bile tepkisizce yanıma oturdu.
-"Canımın içi her zaman ki işlerim buna neden bu kadar takıldın ?" derken ki bezgin sesi bariz belliydi. Dişlerini sıka sıka söylemişti.
Dilimi ısırıp derin bir nefes aldım ve koltukta yan dönerek tamamen ona odaklandım.
-"Bu takılmak değil ki. Bilmek öğrenmek istiyorum. Her seferinde soruyorum sende yanıtlamadığın için ısrar ediyorum." diye çıkıştım bir anlık sinirle.
Savaş hala aynı ifadesiz soğuk yüzünü koruyordu.
-"Biliyorum ama zaten sana ana hattı anlattım. El Diabloyu bile söyledim. Ki bu en büyük işim ! Daha fazla gereksiz ayrıntılarla canını sıkmaya gerek görmüyorum. " dedi net şekilde.
Saniyeler geçtikçe sinirden dolan gözlerimi ondan kaçırıp ayağa kalktım. Yerimde biraz kıpırdandıktan sonra kilitlenmiş dudaklarımı zorla oynattım.