Elli Sekizinci Bölüm

63.4K 2.5K 250
                                    


Sayısız insanla vedalaşmış ve sarılmış olmanın büyük yorgunluğu ile arabaya yığıldığımda ilk iş ayakkabılarımı çıkarttım.

Ayların yorgunluğunu taşıyan bedenim iflasın eşiğine gelmişti.

Her şeye rağmen muazzam bir geceydi.

-"Her şeyini aldın mı ? Sonra telefonum orada cüzdanım burada diye yakınma."

Arabanın içine eğilip soran Savaş'a baktım.

-"Hayır aldım her şey bagajda." dedim.

Başını sallayıp geri çekildiğinde etrafı arkadaşlarıyla sarılmıştı.

-"Geliyoruz arkadan bin sende." diyen Oğulcan'ın sesini duymuştum.

-"Şu ibnelere dikkat edin çok içtiler bir bokluk yapmasınlar." Savaş yine sinirlenmişti ki sesi gergin çıkıyordu.

-"Yok abi sen takılma hallederiz."

-"Tamam dikkatli olun." dedikten sonra yanıma oturdu ve Murat kapıyı kapattı.

-"Sorun ne ?" diye sordum eteklerimi çekip ona yer açarken.

-"Önemli değil güzelim." diyip derin bir nefes verdi.

Karşımdaki adama artık eşim gözüyle bakmak çok ilginç ve bir o kadar mutluluk vericiydi.

-"Yavaş sür Murat kazasız belasız eve bir gidelim." Savaş bütün gecenin başından beri gergindi. Her an bir pürüz çıkacak diye tetikte olması beni de gerginleştiriyordu.

-"Rahat ol patron gideriz Allah'ın izniyle." dedi Murat ve motoru çalıştırdı.

Gerginliğimizi azaltmak için uzanıp elini tuttum ve geniş gelinliğimin üstüne çektim. Bakışları bana kayınca durmuştu. Gözünü kırpmadan yüzümü izledi.

Yüzündeki o manidar gülümseme her şeye bedeldi.

O böyle bakarken ağlayasım geliyordu. Nasıl bu kadar güzel bakılır ki ?

-"Yoruldun mu ?" diye sordu bir kaç dakika sonra.

-"Bayılmak üzereyim." dedim gülümseyerek.

Elimi kaldırıp avucumun içini öptü. Ardından kolunu belime sarıp öylece kaldı.

Evimize geldiğimizde ailemizden başka yabancı birisi yoktu. Hem onun arkadaşları hem benim arkadaşlarım yanımızdaydı.

Annemler yoktu fakat Leyloş buradaydı. Artık ona da anne demem konusunda çok fena uyarılmıştım.

Kısa sürede evin salonunda gerçekleşen imam nikahımızın ardından herkes birer birer çıktı. Savaş onları geçirmek için kapıda dururken ben gelinliği taşıyamayacak hale geldiğim için çoktan odamızdaydım.

Az önce Ala'nın yardımıyla gelmiştim.

Tek başıma kaldığımda ise giysi odasına girdim. Binbir zorlukla duvağı söküp kenara bıraktım. Baya ensem uyuşmuştu.

Saç diplerime bastırıp yüzümü buruşturdum.

Güzel olanlar çok güzel kötü olanlar bir hayli kötüydü. Mesela ayaklarımın sızlaması gibi.

Ağır ağır saçlarımı çözerken özgürlüğe kavuşan tutamlar sırtımdan aşağı döküldü.

-"Başım patlıyor sanırım." diye mırıldanan Savaş kapıdan girince aynadan ona baktım.

-"Bir de bana sor. Şuraya düşüp uyurum." dedim kısık sesle hala saçlarımı tutarken.

Arkamda durup ceketiyle papyonunu rastgele bir yere fırlattı. Eğildi ve çıplak omzumu öptü.

VurgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin