Alt kata geri döndüğümüzde ikimizin o soğuk havası dışarıdan kolaylıkla görünüyordu. Savaş daha kayıtsız ve duygularını gizleyen birisi olduğu için koltukta beni kolunun altına almış çayını yudumluyordu.
Leyloş ise gözleri üzerimde bana ne olduğunu çözmeye uğraş veriyordu.
-"Siz ne yapıyorsunuz ? Halide hanımı yola getirebildin mi ?" Leyla teyzenin havasını dağıtacak konuya geçince dikkati benden çekilmişti.
-"Hala çabalıyor. Benden daha güzel altın günü düzenleyebilecekmiş gibi." Burun kıvırıp omuz silkmişti.
Hafifçe gülümseyip kıpırdadığımda Savaş'ın parmağına doladığı saçım acımıştı.
Varlığını unuttuğum telefonum aklıma gelince kenardan alıp açtım. Azad'ın yaklaşık yirmi dakika önce attığı mesaja tıkladım.
-Eve geldiğinde haber verirsin.' yazıyordu.
Ona 'tamam' yazıp gönderdim.
Başımı kaldırdığımda Leyla teyze yine hülyalı gözlerle bize bakıyordu.
İçim kan ağlamasa daha fazla eğlenebilirdim. Ama mutsuzdum. Aşırı mutsuzdum. Bir an önce eve gidip salya sümük ağlamak istiyordum.
-"Bu arada bir dahaki sefere Mardin'e beni de götürün vallahi gönül koyarım. Zaten Savaş beni düğüne de getirmedi." derken üzüntüsünü belirtmişti.
Mardin deme Leyloş deme !
-"Olur anne götürürüz zaten yakında gideceğiz gibi görünüyor." Savaş'ın imalı sözleri üzerine çaktırmadan dirseğimi bel boşluğuna dayadım.
Savaş küçük bir inleme çıkartıp yana dirseğimin baskısından kendisini kurtardı.
-"Neden ? Bir işiniz mi var ?" diye sordu.
-"Yok şimdilik."
Yaklaşık yarım saat kadar oturduktan sonra yorgun olduğumu söyleyerek oradan ayrılmış evime gelmiştim. Yolda Ala ile de konuşarak rahatlamaya çalışsam bile işe yaramıyordu.
Odamda makyajımı çıkartıp saçlarımı topladım ve pijamalarımı giyindim. Azad'a evde olduğuma dair mesaj attıktan sonra yatağımın karşısında bulunan televizyondan dizi açtım. Örtünün altında kaybolma dileğiyle yatarken yüreğim sıkışıyordu.
Ne yapacağımı düşünüyor içinden çıkılmaz bir hal alıyordum. Asla Azad'sız yaşayamazdım. Ama o konakta nasıl yaşardım bilmiyorum.
Her şey yaşayıp gördüklerimiz kadardı. Elimden gelen yalnızca beklemek.
'
Geçtiğimiz günler tamamen restoran ve ev arasında geçip gidiyordu. Öylesine mutsuz ve enerjim düşüktü ki ne Savaş ne de diğerleriyle türlü bahaneler bularak görüşmemiş onlardan kaçmıştım. Aklım karışıktı. Ne yapacağımı bulamadıkça ağlayasım geliyor yalnız kalmak istiyordum. Bana iyi gelecek olan tek insan Azad yanımda olamıyordu. Hal böyle olunca içime kapandıkça ondan da farkında olmadan uzaklaşmıştım.
Bazı günler Dilan ve kızlar da arayıp bir kaç dakika konuşuyorlardı. Onlar da bu yaşadığımız çaresizlik döneminde ki halimi hissettikleri için daha yakın olmaya çalışıyorlardı.
Kısaca aradan yaklaşık üç hafta geçmişti.
Annemler geçtiğimiz hafta gelmiş üç dört gün kaldıktan sonra Alaska'ya gitmişlerdi. Babam için dedemden kalan inşaat şirketine bir gün uğramak bütün bir yılı idare ediyordu. Açıkçası onları artık umursamıyordum.