İyi okumalar! Medyayı bölümü okuyarak dinleyin, çok güzel oluyor :> Skillet-Not gonna die.
The last thing I heard was you whispering goodbye
(Son duyduğum şey "hoşça kal" diye fısıldayışındı
And then I heard you flat line
(Ve sonra öldüğünü duydum)
No, not gonna die tonight
(Hayır, bu gece ölme)
We're gonna stand and fight forever
(Ayakta kalıp, sonsuza kadar savaşacağız)
(Don't close your eyes)
(Gözlerini kapatma)
No, not gonna die tonight
(Hayır, bu gece ölme)
We're gonna fight for us together
(Bu gece beraber olmamız için savaşacağız)
No, we're not gonna die tonight
(Hayır, bu gece ölmeyeceğiz)
***
(Stiles'dan)
Önümdeki tabağı çatalımla karıştırıyordum. İki gündür doğru düzgün hiçbir şey yemiyordum, boğazımdan geçmiyordu. Heaven'in şu an kendine nasıl işkenceler ettiğini düşündükçe içim daha çok sıkılıyordu.
"Stiles."
Babamın sesini duymamla kafamı kaldırıp ona baktım.
"Bu kadar düşünme. Bence o çok iyi. Yani, eğer bir şey olsaydı... Haberimiz olurdu, değil mi?"
Kafamı evet anlamında salladım. Ama onun bilmediği bir şey vardı. Dünyamızda doğaüstüler mevcuttu. Ve Heaven de onlardan biriydi. Bu da işlerin iki kat daha karışık olmasını sağlıyordu.
"Hadi yemeğini ye."
Söylediği şeyle birlikte çatalımı küçük bir et parçasına batırdım. Ağzıma atıp, çiğnedim, ama tadı iğrenç geliyordu bana. Yüzümü ekşitip suyuma uzanırken masanın üzerinde titreyen telefona gözüm kaydı.
Bir elime suyu alıp ağzıma dayadım. Diğer taraftansa mesajı açmaya çalışıyordum. Böyle zor oluyordu gerçekten. Mesaj Allison'dandı.
"Heaven'i buldum. Eski alışveriş merkezine gel."
Heaven'in ismini okumamla birlikte içmeye çalıştığım tüm suyu öne, yemeklerin üzerine doğru püskürtmüştüm.
"Stiles, ne yapıyorsun?!" Babam yüzünü ekşiterek üzerine gelen suları silmeye çalışırken "Onu bulduk!" diye bağırdım.
"Kimi?"
"Heaven'i, baba!" dedikten sonra ayaklanmıştım hemen. Onu görmem gerekiyordu. Onu görüp kollarımın arasına almam gerekiyordu.
"Dur, onu polis merkezine getirmelisin! Hakkında arama kararı var." Babamın sesini duymamla birlikte dönüp ona baktım. Bu gerçekten sorun olacaktı bize.
"Bir şeyler yaparsın, baba..." diye mırıldanıp, şirin yüzümü kullandığımda, babam derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatarak "Tamam. Git al onu." dedi. Sırıtmam tüm yüzümü kaplarken, askılıkta asılan ceketimi ve anahtarımı alarak arabaya doğru koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyor
Fanfiction****Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşmenin devamıdır**** ... Kapıdan koşarak çıktığımda nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. Eve gitmeyecektim. Kanada'ya dönecektim. Kafamı toparlayana kadar orada kalmam gerekiyordu. Yoksa... Çok kötü şeyler yapab...