İyi okumalar! Upuzun bir bölümle geldim bu sefer. Medyada Heaven'in söylediği şarkı var, o kısma gelince dinleyerek okuyabilirsiniz.
***
(Stiles'dan)
Lia'nın söylediğinden sonra sahnenin arkasına koşmuştum. O kadar kalabalıktı ki, insan burada kendini bile kaybedebilirdi.
Heaven'i uzaktan gördüğümde azıcık da olsa rahatlamıştım. Ona seslenip, yanına doğru yaklaşmaya çalıştım, ama bir el kolumu kavrayınca olduğumdan yerde kalmıştım.
"Nereye gidiyorsun?"
Bayan Blake'in sinirli yüzü karşısında bir kaç saniye bir şey konuşamadım. Bayan Blake Heaven'in olduğu odanın kapısını da kapatmıştı.
"Bakın, onunla konuşmam gerek."
"Konuşamazsın. Sahne öncesi biraz sakinleşmesi gerek."
Ona söyleyecek bir şey bulamıyordum. Beni dinlemiyordu bile. Ve ona kalkıp birileri Heaven'i öldürmeye çalışıyor da diyemezdim ki...
"Bayan Blake, o tehlikede, lütfen, bana izin verin..."
Duyduğu şeyler karşısında kolumu güven verircesine sıktı. "O tehlikede değil, Stiles. Polisler dışarıda, onu koruyacaklar. Şimdi, lütfen yerine geç, konser başlayacak."
"Ama, Bayan Blake..."
"Eğer hemen gitmezsen, seni dışarı attırmak zorunda kalacağım!" diye sinirle bana baktığında aldığım nefesi geri üfleyerek dışarı çıktım. Ve çıkmamla gördüğüm şey karşısında şoka girmiştim.
"Cara?"
"Stiles?"
Heaven'in teysezi Cara'yla şaşkınca bir birimize bakıyorduk. Aslında ilk kez bir birimizi gerçek hayatta görüyorduk, ama internet üzerinden çok konuşmuşluğumuz vardı, o yüzden bir birimizi görür görmez tanımıştık.
"Heaven nerede?" diye sordu endişeyle. "Hazırlanma odasında, birazdan çıkacak... Siz ne zamandır buradasınız?"
"İki hafta oldu." Dedikten sonra beni de kolumdan çekerek yerimde oturttu. "Onun başına bir şey geleceğini biliyorum, o yüzden buradayım."
Cara'nın endişeli sesi beni üşütmüştü. Eğer o da hissettiyse, demek ki, durum ciddiydi.
"Bayan Blake beni de içeri almıyor!" diye isyan ederek yanımıza yaklaşan Lydia, Cara'yı gördüğünde şaşkınlıkla ona baktı. "Stiles, bu da kim?" diye sordu hala Cara'yı süzerken.
"Cara, Heaven'in teyzesi. Yani, hepimiz öyle sanıyorduk."
Söylediğim şeye karşılık Cara sadece gözlerini devirmişti. Elini Lydia'ya taraf uzatıp "Ben Cara Laurent. Heaven'in koruyucu vampiriyim. Babası benim en yakın arkadaşımdı, ve doğduğu andan itibaren ben, ona bakacağıma dair yemin ettim." Dedi kolundaki küçük yara izi gibi şeyi gösterirken.
"Demek koruyucusuymuşsun."
Lia'nın da sesini duyduğumuzda hepimiz arkaya baktık. Üçü arkamızda duruyordu, ve endişeliydiler. Üst başları darmadağın olmuştu hepsinin.
"Heaven nerede?" diye sordu Allison Cara'ya bakarak. Cara Allison'ı gördüğünde yüzü kasılmıştı. Boynundaki gümüş işareti olan kolyeye bakıyordu hala.
"Argent..." dedi dişlerinin arasından. Gözlerinin rengi saniyeler içerisinde değişip, korkunç bir siyahla kırmızı arasında değişirken, Scott Allison'ın önüne geçip, kendini ona siper etmişti. Ben ve Lia'ysa Cara'yı tutuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyor
أدب الهواة****Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşmenin devamıdır**** ... Kapıdan koşarak çıktığımda nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. Eve gitmeyecektim. Kanada'ya dönecektim. Kafamı toparlayana kadar orada kalmam gerekiyordu. Yoksa... Çok kötü şeyler yapab...