İyi okumalar!
***
(Yazardan)
Gözlerini bir kadın sesiyle açtı. Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Sadece bir ses duymuş, ve onun arkasından gitmişti. Ama... Şimdi bunun için çok pişman olmuştu.
Kollarına baktı. Elleri sandalyeye çok sıkı bir şekilde, iplerle bağlanmıştı. Öyle ki, o ipleri oynattığında kolları kesik kesik oluyordu.
Önünde duran kadına baktı. Karanlıkta sadece vücut şeklini görebiliyordu.
"Benden ne istiyorsun?!" diye bağırdı ağlamaklı çıkan sesiyle. Ağlamıştı da. Gözündeki siyah kalem ve rimel yanağı boyunca aşağı süzülmüş, ve kirli görünen bir iz yaratmıştı.
"Sadece canını, Lydia..." diye fısıldadı kadın. Ama Lydia onun sesini yüzünü görmeden önce tanımıştı. "Bayan Blake?" Hayretten ne söyleyeceğini bilemiyordu. Bayan Blake onu neden bağlamıştı ki?
"Yoksa sen?..." diye fısıldadı Lydia. Aklındaki sorunun sadece bu kısmını söyleyebilmişti. Diğer cümleler boğazında düğümlenerek kalmış, ne diyeceğini kestiremiyordu.
Kadın güldü. Uzun, ince parmaklarını Lydia'nın yüzünde gezdirdi. "Biliyor musun? Çok güzelsin. Yazık olacak..." dediğinde Lydia dehşete düşmüştü.
"Benden ne istiyorsun?" dedi hıçkırarak. Ölümün bu kadar yakın olmasını ilk kez hissediyordu. "Sadece seni kurban edeceğim. –düşündü- Aslında senin günahkar bedenini kurban için kullanmayacaktım, benim yeni kurbanım arkadaşın Lia'ydı. Ama lanet şey elimden kaçtı... Ve sonra... Seni buldum..."
Elindeki ipi gevşetti. Lydia durmadan yapma, yapma diyordu, ama Darach onu dinlemiyordu bile. İpi zarif hareketlerle Lydia'nın boynuna geçirdi, ve tüm gücüyle sıkmaya başladı. Lydia durmadan çırpınıyor, elinden kurtulmaya çalışıyordu, ama başaramıyordu.
Ve sonra... İçine bir şey doldu Lydia'nın. Sanki bir şeyler onun boğazına girmiş, bağırması için tüm gücüyle baskı yapıyorlardı. Ağzını açtı son kez. Tüm gücüyle bağırdı. Tıpkı ölü bir çocuk bulduğunda bağırdığı gibi. Öyle ki, kendi sesinden kulakları sağır olacaktı.
Darach bunu duyduğunda şaşkınlıkla geri sıçradı. Şaşkınlığı saniyeler içinde yok olurken gülümsedi.
"Sen... Sen bir ölüm meleğisin..." diye fısıldadı. Lydia onun söylediği şeyden bir şey anlamamıştı. "Tanrım, daha iyi bir kurban olamazdı..." dedikten sonra cebindeki bıçağı çıkardı. Elini yukarı kaldırarak, tam onun boğaz hizasına indirecekken, bir el ateş sesiyle elindeki bıçak yere düşmüştü.
"Hemen o kızı rahat bırak!" diye bağırdı Sheriff tüm gücüyle. Darach Sheriff'in üzerindeki rozete baktı. "Demek bir savaşçı..." diye fısıldayarak onun üzerine yürümeye başladı.
"Kanun namına sana durmanı emrediyorum!"
Sheriff elindeki silahı tehditkar şekilde sallayarak ona baktı, ama kadın hiçbir tepki vermiyordu. Sadece boş boş gülümsüyordu, ve bu Sheriff'in sinirini bozmuştu.
Bir adım daha yaklaştığında kadının ayağından vurmak zorunda kaldı. Ama gördüğü şeyle şok içinde kalmıştı. Kadının ayağı saniyeler içinde iyileşmişti.
"İyileştirici güçleri..." diye kadın fısıldayarak iyileşen yere baktı, ve ardından Sheriff'in üzerine saliseler içinde gelip, onu odanın en arkasına attı. Sheriff çarpmanın etkisiyle yere çarparken, kapıdan gelen diğer kadına baktı.
Ama bugün ikinci şokunu yaşamıştı. Kadının yüzü saniyeler içinde değişmiş, gözlerinin rengi siyah-kırmızı olmuş, ve upuzun dişleri çıkmıştı. Bu kadın Darach'a tıslayarak üzerine doğru koştuğundaysa, Darach onu bir eliyle havada yakalamış, ve diğer duvara çarpmıştı.
"Hey, sen iyi misin?!" diye Sheriff bağırdı yere düşen kadına bakarak. Kadının ağzından kanlar akıyordu.
Kapı tekrar açıldığında ikisi birlikte gelenlere baktılar. Scott, Isaac ve Aiden da içeri girmiş, Darach'ın üzerine çullanmışlardı. Darach üçüyle uğraşırken, kapıdan saniyeler içinde biri daha girdi, ve masayı kapının önüne dayayarak diğerlerinin girmesini engelledi.
Sheriff'in gözleri gelen kızla buluştu. Kızın kıp kırmızı gözleri tenine zıt olarak parlıyordu. Ve bu kız... Oğlunun sevgilisi Heaven'di!
Heaven daha fazla ona bakmayıp, koşarak havada takla attı, ve tüm gücüyle kükreyerek Darach'ın boynuna atladı. Darach diğerlerini halledip, kenara atmıştı, ama Heaven boynunda olduğu için, onu ayaklarından yakalasa da ellerini tutamıyordu, ve bu yüzünü pençeleriyle dağıtmasına yol açıyordu.
"Heaven, aç kapıyı!" diye Lia ve Stiles kapının diğer tarafından bağırıyor, Derek'se kapıyı açmaya çalışıyordu. Üçü de endişeliydiler, ve bu yüzden hiçbir şey yapamıyorlardı.
Heaven elini son kez kaldırarak kükreme sesi çıkardı, ve Darach'ın yüzüne karşı atarken birden eli havada kaldı. Bacağına saplanmış kocaman bıçakla birlikte korkunç bir acılı çığlık attı. Öyle ki, tüm kurtadamlar bu çığlıktan sonra kulaklarını kapatarak, ulumaya başlamışlardı.
Darach Heaven'i boynundan alarak, Cara'nın yanına attı.
"Heaven, bana bak, şimdi onu çıkaracağım, tamam mı?!" diye bağırdı Cara Heaven'in yüzünü elleri arasına alarak. Bıçak tam bacağının katlanacak yerine denk geldiği için acı çekiyordu.
Derek bunu görerek kükredi, ve kapıya bir kaç kere tüm gücüyle omuz attığında Darach ona baktı. "Özür dilerim sevgilim, seni bu işe karıştıramam." Diye fısıldadıktan sonra elini havaya kaldırarak bir şeyler söyledi. Derek artık kapıya ne kadar vursa da, kapı yerinden bile oynamıyordu.
Sonra yüzünü Sheriff, Cara ve Heaven'in olduğu yöne çevirdi. "Demek bir koruyucu, ve savaşçı ha? Gerçekten, vampir. Ömrünü bu beceriksiz kızı koruyarak daha ne kadar heba edeceksin?"
"Kes o lanet çeneni!" diye bağırdı Cara, ama bağırtısı boğazında düğümlenmişti. Darach ona bir şeyler yapmıştı.
"Onu bırakın, bayan Blake... Lütfen, onu bırak! Beni al, ben daha çok işine yararım..."
"Heaven, hayır, dur!" diye bağırdı Lia kapının arkasından. Heaven Lia ve Stiles'a baktı. Korku içinde onları izliyorlardı.
Darach güldü. Bir şey söylemeden Sheriff ve Cara'nın yanına geldi. Onların ellerinden tuttuğunda ikisi de sanki acı çekiyormuş gibi yerlerinde kıpırdayıp, yüzlerini buruşturmaya başladılar.
"Hayır, hayır, yapma!" diye bağırıp, Heaven ayağa kalkmak isteyince Darach şekil değiştirmişti. Yüzü tümüyle çirkin bir hal almış, kesik kesikti.
Ve hepsi ona doğru gelmek isterken, gözden kaybolmuştu Darach. Tüm yaptığı şeyler aradan kalkmıştı. Derek kapıyı kırıp, içeri girmişti. Scott, Aiden, Isaac hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkmışlardı. Ama odadaki iki kişi sadece şok içinde kalmışlardı.
İki kırık kalp, sonunda aynı acıda buluşmuşlardı. Stiles babasını, Heavense koruyucusunu kaybetmişti.
"Stiles, özür dilerim..." diye fısıldadı Scott onun omuzuna dokunarak. Ama o, hiçbir şey hissetmiyordu sanki. Sadece yerde olan rozete baktı, ve eğilerek yerden aldı.
Heaven'inse elinde bir madalyon vardı. İkisinin de gözünden bir damla yaş akmıştı aynı anda. Omuzunda hissettiği ellerle Heaven daha şiddetli ağlamaya başladı.
En yakın arkadaşlarının sarılışı bile onları telkin edemiyordu. Heaven'e Lia, Stiles'a Scott sarılmıştı. Ama bir şeyler eksikti. Onların ailesi eksikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyor
Fanfic****Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşmenin devamıdır**** ... Kapıdan koşarak çıktığımda nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. Eve gitmeyecektim. Kanada'ya dönecektim. Kafamı toparlayana kadar orada kalmam gerekiyordu. Yoksa... Çok kötü şeyler yapab...