İyi okumalar. Medya: Scott ve Lia.
***
(Lia'dan)
Bay Harris bizi ve bazı diğer çocukları sınıfına çağırmıştı. Herkese bir şeyler yaptırıyordu.
"İyisin, değil mi?"
İsaac'in elini tutarak, gözlerine baktım. Beni gördüğü an gülümsemişti. "Evet, sadece huzursuzum..." diye mırıldandığında elini sıkıca tuttum.
"İsaac ve Lia. Siz ikiniz temizlik malzemelerini temizlik odasına taşıyacaksınız."
İsaac bunu duyduğunda kaşlarını çatmıştı. Kapalı alanlardan nefret ederdi.
"Bay Harris, başka bir iş yapabilir miyiz?" diye sordum tüm şirinliğimle. Öğretmen önce gülümsedi. Sonraysa "Eğer bundan nefret ettiyseniz, o zaman mutlaka bu işi yapmalısınız." dedi.
Yüzümü asarak yerime oturdum. Bu adamdan bazen gerçekten nefret ediyordum.
"Endişelenme, bunu aştım." diye İsaac fısıldadığında kafamı salladım. Heaven bugün okula geç gelecekti. Stiles ve Scott'sa ölen insanların peşindeydi.
"Hadi, işinizin başına."
Çocuklar mızmızlanarak dışarı çıktığında, biz de küçük kolilerin yanına giderek, iki üç tanesini aldık. Kokuları gerçekten iğrençti, ama yapacak bir şey yoktu.
"Ağır değil, değil mi?"
İsaac tüm tatlılığıyla sorduğunda "Hayır" diye gülümseyerek cevap verdim. Onun böyle düşünceli olması beni içten içe çok mutlu ediyordu.
Temizlik odasına vardığımızda İsaac ilk önce kendi elindeki kolileri yere bıraktı. Ve sonra da benimkileri alarak kenara koydu. Yerleştirmeye yardım ediyordum.
"Sence bu cesetler ne iş?" diye ona döndüm.
"Ben hala alfalardan şüpheleniyorum."
Alfalar. Zaten hayatımıza geldiklerinden beri hiç bir şey doğru dürüst ilerlemiyordu.
"Şey... Ben sana dolunay için teşekkür etmedim..." Kaşlarımı kısarak ona baktım.
"Ne dolunay?"
"Beni sakinleştirdiğin için... Yani, öptüğün için..."
Tüm bedenini bana dönmüştü. Hafifçe ona döndüm. "Yapmam gerekeni yaptım... Senin kötü olmana izin veremezdim." Eli saçlarımda geziyordu.
"Ben de senin üzülmeni ve kötü olmanı istemiyorum, Lia." Kapıyı ayağıyla hafifçe örttü.
Gözleri karışık duygularla bakıyordu bana. Aslında, biz sevgili değildik. Arkadaş da değildik. Doğru düzgün çıkmıyorduk bile. Ama ben galiba... Ona aşıktım.
"İlk öpücüğümüzün orada, öyle halde olmasını istemezdim, Lia. Yani... Senin gibi, özel olmasını isterdim..."
Tek eli saçlarımda dolaşıyordu. "Seni seviyorum, Lia..." diye fısıldadı. Ama bu fısıltı kalbimi kor gibi yakıp, kavurmuştu. Fısıltı bir çığlık gibi kulaklarımda uğuldarken, boş boş yüzüne bakıyordum.
Bu halime gülümsüyor, sanki benimle oynuyordu. Kafasını bana biraz daha yaklaştırdı.
"Seni seviyorum..."
Dudaklarıma doğru o kutsal sözcükleri nefesini vererek fısıldadıktan sonra, hiç beklemediğim anda dudaklarıyla dudaklarımı buluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyor
Fanfiction****Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşmenin devamıdır**** ... Kapıdan koşarak çıktığımda nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. Eve gitmeyecektim. Kanada'ya dönecektim. Kafamı toparlayana kadar orada kalmam gerekiyordu. Yoksa... Çok kötü şeyler yapab...