61. bölüm ~ Kurban.

506 48 2
                                    

İyi okumalar! Medyaya şarkı bıraktım, bölümle çok alakalı değil ama ben bunu dinleyerek yazmıştım öyle hatırlıyorum

***

(Yazardan)

Göz kapaklarını kırpıştırarak açtı. Karanlığa alışmış olan gözleri zayıf ışığın etkisiyle kamaşmış, zaten acıyan bedenine daha çok işkence etmişti. Alnının sağ tarafında çok fena yanma ve acı hissediyordu.

"Hey, Chris?" diye ses duyduğunda kafasını kaldırıp onlara baktı. Karşısında Şerif, Melissa ve Heaven'in koruyucu vampiri Cara vardı.

"Nasılsınız çocuklar?" deyip sanki hiçbir şey olmamış gibi Chris gülümsediğinde Cara göz devirmekle yetinmişti. "Gerçekten böyle durumda nasıl olduğumuzu mu soruyorsun?" diye Fransız aksanıyla konuştu Cara.

"Bir insan Heaven'a bu kadar benzeyebilirdi..." diye gözlerini kısarak ona baktı Chris. Görünüşce alakaları olmasa da, bakışları, davranışları ve konuşma şekilleri çok benziyordu.

"Neden buraya getirildin, Argent?"

Şerifin karşısındaki adama Argent diye seslenmesiyle Cara'nın gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi açıldı. "Argent mı?" diye fısıldadığında Şerif pot kırdığını anlamıştı.

"Evet, Argent."

Chris bakışlarını ona çevirdi. Yıllar önce babası ve avcılarının onların sürüsüne ne yaktıklarını biliyordu. Ama burada onun hiçbir suçu yoktu. O zamanlar sadece Allison'la meşgul oluyordu.

"Sen... –Gözlerinin rengi saniyeler içinde değişti Cara'nın- Onlardan birisin! Ailemi yok edenlerden biri!" diye bağırıp öne doğru atıldı. Zincirlerin sesi onun hırıltılı sesine karışmıştı. Uzun dişleri havada açılıp kapanıyor, Şerifin ödünü koparıyordu.

"Sakin ol! Cara, sakin ol, kolun kanıyor!" diye Melissa onu sakinleştirmek için bağırdı sonunda. Cara hala ne olduğunu anlamıyordu, içi öfkeyle doluydu. Sonunda kolundaki dehşet acıyı hissederek sakinleşti ve yerinde oturdu. Öfkenin hiçbir faydası olmayacağını anlamıştı.

"Ben yapmadım, Cara."

"Doğru, senin o aptal kuralların yaptı!" diye acıyla bağırdı Cara. Sanki o günü yeniden yaşıyordu. O gün, bir şeyler olacağını önceden hissetmişti sanki. İçinde bir boşluk vardı, ve bu boşluk ilk kez Heaven'in 3 yaşındayken düşüp, ağır bir şekilde yaralandığı zaman olmuştu.

O, Heaven'ın koruyucusuydu. Bunu kendi kanıyla kanıtlamış, ölünceye dek onunla birlikte olacağı hakkında yemin etmişti onun babası Edmon'a.

"Bizim kurallarımız masumları öldürmemek. Siz masumdunuz, bunu ben yapmadım. Ben hiçbir zaman 7 yaşında küçük kızı öldürmem, Cara. Çünkü benim de o yaşta bir kızım vardı. Heaven'in ve ailesinin hiçbir suçu yoktu, bunu biliyorum. Ama... Babam anlamak istemedi..."

Bu laflar Cara'yı sakinleştirmiyordu. Daha çok öfkeleniyor, bazen öfkesi diniyor, yerini sonsuz hüzne bırakıyordu. İçinde savaş veriyordu sanki. Kolları açık olsa, şu an kesinlikle Argent'ı parçalardı. Argent'lardan nefret ediyordu.

Kapının açılma sesiyle hepsi oraya döndü. İçeri süzülen hafif ışığın altından genç bir kadın silueti belirmişti. Bu siluet daha da aydınlık kazanınca hepsi onun Jennifer olduğunu anlamıştı.

Jennifer elinde küçük bir bezle Chris'in yanında oturdu. Bir şey konuşmuyor, sadece Chris'in alnında açılan yarayı temizliyordu. Chris'se ona sinir dolu bakışlarını atıyordu.

"Bizden ne istiyorsun?" diye ilk konuşan Chris olunca Jennifer hafifçe gülümsedi. "Üstüne alınma, ama güçlerimin hepsini almam için son 6 kurbana ihtiyacım vardı. Dördü sizsiniz, koruyucular. İkisi de... Onlar sürpriz olsun." deyip göz kırptığında Cara sinirle öne atladı, ve korkunç bir şekilde hırlamaya başladı.

Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin