26. Bölüm ~ Dövüş

1.7K 62 6
                                    

İyi okumalar! Medya Isaac ve Lia... Bence tatlılar değil mi?

***

(Heaven'dan)

Karşımda Allison'ı görmemle şok olmuştum. Benden izin almadan kapıdan içeri girmişti. Bense bir tepki vermemiş, sadece hayretle karşıyı izliyordum.

Kendime gelince kapıyı kapatıp, hızlı adımlarla oturduğu yatağın yanına gidip, başında dikildim. 

"Senin burada ne işin var?" Soruma hiçbir cevap vermiyordu. "Burası da hiç rahat değilmiş..." diye söylendiğinde gözlerimi daha çok berelttim.

"Hey, çakma Eros bozuntusu, sana bir soru sordum!" diye bağırdığımda baygın gözlerle kafasını kaldırıp bana baktı. 

"Gerçekten, o ismi nereden buldun?"

Omuzlarım düşerken sanki içime ona cevap verme isteği dolmuştu. "Şey, hani sen ok atıyorsun ya... Aman, ne diyorum ben. Nereden buldun burayı?!"

"Zor olmadı." dedikten sonra bacağını bacağının üzerine atarak yatakta yayıldı. Bakışlarımı üzerimde gezdirdikten sonra yüzünü buruşturdu. "Berbat görünüyorsun..." diye mırıldandığında "Biliyorum." dedim istifimi bozmayarak.

"Kaç gündür kan içmedin?"

"Sana ne?"

Kaşlarımı çatmıştım. Artık beni sıkmaya başlamıştı. "Şimdi. Buraya neden geldiğini bilmiyorum ama, buradan gitmezsen seni öldürmek zorunda kalacağım." Söylediğim şeye gözlerini devirerek ayağa kalktı.

"Yardım istemeye geldim."

"Her ne için istiyorsan, bu umurumda değil."

Bir adım daha attı. Bana tamamen yaklaşmıştı. "Yardım etmezsek onlar ölecek."

"Umurumda değil." Ellerimi göğsümden çekerek yatağa doğru yürüdüm. Ona bakmıyordum bile.

"Heaven, Alfaları tek başlarına yenemezler, bunu biliyorsun, değil mi?"

Yatakta uzanıp, gözlerimi kaparken "Daha kaç kez daha umurumda değil demem gerek?" dedim. Nefes alışverişleri, ve kalp atışları hızlanmıştı. Sinirlenmişti galiba.

"Kardeşin ve tüm arkadaşların ölecek, tüm Beacon Hills'i darmadağın edecekler. Lia, Stiles, Scott, Lydia, Derek... Hepsi ölecek. Ve sen burada korkak gibi saklanacaksın, öyle mi? Sen nasıl bir alfasın?!"

Söylediği şeyle birlikte gözlerimi sinirle açtım. Gözlerimin şu an kıpkırmızı olduğuna emindim.

"Evimden git, Argent! Seni Kate ve Victoria'nın yanına göndermeden, yok ol!" diye bağırdığımda alayla gülümsemişti.

 "Sen arkadaşlarına zarar vermezsin, Heaven. Ve beni de arkadaş gibi gördüğünü biliyorum." 

Doğru mu söylüyordu? Ben düşmanlarımın kanını taşıyan birini arkadaşım olarak görüyor muydum?

"Hiçbir yere gelmeyeceğim. Git, ve kendin yap ne yapacaksan."

Bu şeyi söyledikten sonra kapıyı açarak, ona dışarıyı gösterdim. Dişlerini sıkarak kapıdan çıktığında, eğilerek yüzüme bakmıştı. "Sana ihtiyaçları var. Sana ihtiyacımız var..." diye mırıldandı. Ama ben yüzüne bakmamıştım. İstemiyordum artık. Hiç kimseyi kurtarmak istemiyordum.

Ama söyledikleri şeyler kalbime dokunmuştu. Lia'yı onların eline mi atacaktım ben? Bunu gerçekten yapacak mıydım?

***

Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin