***
(Stiles'dan)
Elimdeki kağıtlara bir kez daha baktım. Kaç gündür bunların üzerinde çalışıyordum, ve artık bazı şeyler yakalamaya başlamıştım.
"Bir şey mi oldu, Stiles?"
Scott soru dolu gözlerle önümde dikilmiş, bana bakıyordu. Beynim o kadar doluydu ki, buraya nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"Deaton'la konuşmaya geldim..." diye mırıldandım.
"Seni dinliyorum." İçeriden çıkan Deaton'un sesini duymamla birlikte bedenimi ona döndüm.
"Biliyorum, bu saçma olacak ama... Artık kimseye anlatamıyorum bunları. Yani, bana inanmıyorlar."
"Ben sana inanıyorum."
"Ama şüphe ediyorsun, Scott." Ona kırgın değildim aslında. Çünkü aklıma gelen olay çok uçuktu.
"Ve, sen benden yardım istiyorsun." Deaton'un sesiyle ona dönüp "Evet, senden... Bir dakika, nereden anladın?" diye şaşkın bakışlarımı ona yönlendirdim. Bu şaşkınlığıma gülümsemişti.
"İnsanlar son zamanlarda ölüyor, ama bu hiç normal değil. Kurban ediliyorlar, Deaton. Hem de bunu eski Druidlerin yöntemiyle yapıyorlar. Üçlü ölüm yöntemiyle... Eski Druidler bazı kötülükleri yeneceklerini zannederek, bakir ve bakireleri kurban veriyorlardı. Şimdi de bu olayla karşı karşıyayız. Hepsinde üç işaret var. Avrupa'da bir müzede 2000 yıllık bir kurban cesedi var. Ve, bu ceset de üçlü ölümle kurban edilmiş..."
Sözlerimi tamamladım. Scott şaşkınlıkla bana bakarken, Deaton'ın hiç bir mimiği oynamamıştı.
"Bir dakika... Neden içimde tüm bunlar hakkında bilgin varmış gibi hissim var? Yoksa bir şey mi saklıyorsun?" diye fısıldadım ona bakarak.
"Hayır. Bir şey saklamıyorum. Ama bir şeyden kaçıyorum, çocuklar. Onun varlığına inanmaktan kaçıyorum..."
Scott öne atlayarak "Neden kaçıyorsun?" diye sordu.
"Neden kaçtığım hakkında fikrim yok. Stiles, eski Druidler insan kurbanlar vermezdi, yanlışın var. Gal dilinde Druid kelimesi "Bilge meşe" anlamına geliyor. Eskiden hepimiz bir kurt ailesine bilgelik yapardık. Heaven ve Derek'in aileleri gibi ailelere..."
Heaven'in ismini duymamla içimde garip bir özlem belirmişti. Onu son zamanlarda görememek beni üzüyordu.
"Peki, o zaman bunları yapan kim, ve ya kimler?"
Scott'ın sorusuyla Deaton kafasını ona çevirdi. "Bunu anlamak için başka şeyler de bulmamız gerek, çocuklar. Böyle hiç bir yere varamayız.." dedi iç çekerek. Gözlerim Scott'la birleştiğinde ikimiz de olaylardan sıkılmış gibi görünüyorduk.
Beynimde yankılanan düşünceyle telefonumu cebimden çıkardım. Kişilerin içinden Heaven'i bularak üzerine tıkladım. Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı. Artık onu daha çok istiyordum yanımda. Son bir ayda bir birimizden fazlasıyla uzaklaşmıştık, ve yaklaşamıyorduk. Sıkkınlıkla nefes verip, telefonun çalmasını dinledim. Ama açmıyordu.
***
(Yazardan)
Oturduğu yerde biraz dikleşti. Çizdiği resme bakarak gülümsedi.
"Güzel çizimmiş, Lydia."
Çenesini omuzuna dayayan Danny'e çevirdi kafasına. "Teşekkürler." diye gülümsedi.
"Ne o?"
"Bilmiyorum. Aklıma geleni çiziyorum genelde, sorgulamıyorum."
Söylediğim şeyle kafasını daha çok dibime getirdi. "Bence sanat sınıfına gitmelisin." Danny'nin söylediği şeyle kafasını kaldırıp etrafına baktı. "Kaç dakikadır buradayım ben?" diye fısıldadı korkmuşça.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 2: Sırlar ortaya çıkıyor
Fanfic****Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşmenin devamıdır**** ... Kapıdan koşarak çıktığımda nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. Eve gitmeyecektim. Kanada'ya dönecektim. Kafamı toparlayana kadar orada kalmam gerekiyordu. Yoksa... Çok kötü şeyler yapab...