-3-

19.3K 500 195
                                    

Anlamsız bir şekilde bitkin hissediyordum. Hayatım tam bir bütünken, şimdi parçaları ayrı yerlerde bana bakıp adice gülümsüyordu. Bu travmanın bana çektireceklerini şimdiden görebiliyordum.

İnsan bazen kendini boşlukta hisseder, boşluk dediğim yok olmuş ya da hayattan soyutlanmış gibi. Bende bu yeni evimin bahçesinde güneş batarken, kendimi derinlere dalmış düşünürken buldum. Harbiden neden gün batarken insana garip bir hüzün çökerdi ki?

Çok yalnız hissediyorum, bu şatafat çoğu kişinin ilgisini çekecek olsa bile benimkini çekmiyor işte, huzur bana göre bu değildi. Daha önce hiç bu kadar isyan ettiğimide hatırlamıyordum ama her şey istem dışı gelişiyordu ve bu beni daha da yabanileştiriyordu.

Yabancı hissediyorum,
tanımadığım insanlar onlara anne ve baba dememi bekliyorlar. Bazen onlara hak vermeyi düşünüyorum ama veremiyorum, içimde bir şey itiyor. Terk edildiğini yıllar sonra öğrenmek çok acıtıyor, neden bunu yaşadığımı defalarca sorguluyorum. İnsan küçücük bir bebekken hiç değeri yokmuş gibi fırlatılıp atılmayı hak eder miydi? Bence etmezdi, etmemeliydi.

Ben düşüncelere dalmışken Derya hanım namı diğer anne bana seslendi; "Güzel kızım sofra hazır yemek yiyeceğiz seni bekliyoruz."
'Güzel kızım' bunu bana sadece annem söylerdi. Nefret etmemeye çabaladığım her saniye beni inadına itiyorlardı. Bu davranışları beni sinir etmekle kalmıyor, aynı zamanda soğutuyordu.

En iyisi kalkıp yanlarına gitmekti. Yoksa daha çok üstüme düşüp, beni daha fazla sinirlendireceklerdi. Bunun olmaması için hızla yerimden kalktım ve bahçe kapısını ardımdan sertçe kapattım.

İçeri girdiğimde ağır adımlarla yemek masasına doğru ilerledim. Kemal namı diğer baba yine sevimli gibi olmaya çabalayan yapmacık gülümsemesini takınıp konuşmaya başladı.
"Lina,hayatım yeni okulunu sevdin mi, yeni arkadaşların nasıl, yardımcı oldular mı sana?"
"İyi sayılır.. pek alışkın olduğum tipler değil aslında. Herkes ımm, çok soğuk ya da okula üçünce senemde gittiğim için yeni kız olarak garipseniyorum." deyip samimiyetsiz bir gülüş attım.
"Daha ilk günündü emin ol alışacaksın." İmalı bir şekilde kırptığı sağ gözü dikkatimi çekmişti.
"Tabii." dedim gözlerimi kısarak.

Geldiğimden beri yaşadıklarım hakkında fazla konuşmamıştık. Sanırım daha her şey çok yeni olduğu için üstüme gelmek istemiyorlardı ama bu benim için çok büyük bir değişimdi ve her şeyi en başından öğrenmeyi hak ettiğimi düşünüyordum.

Bekledikçe sabrım tükeniyor, ruhum daralıyordu. Beklemek bir insan için çok anlamsızdı. Beklerken bir çok şey gözlerimizin önünden geçip gider ve biz hiçbir şey anlamazdık. Özellikle de zaman. Zamanı düzgün kullanmadığınızda her şey daha da berbat bir hale gelebilirdi. Benim sınavlarımdan biri de zamandı, asla sabredemediğim, kafamın içinde sürekli tekrarlanan düşünceleri yakalamaktan yorulduğum ve bunların sürekli bir dejavu haline gelmesiydi en büyük sınavım.

Bir süre daha bekledikten sonra onlardan ses çıkmayınca üstüme düşen görevi yapmaya karar verdim ve sıkı sıkı örttüğüm dudaklarımı birbirinden ayırdım.

"Beni neden terk ettiniz?" Bu cümleyle aniden ortamın sessizliğini bozduğumda masaya konulan çatal ve bıçak sesi kulaklarımı tırmaladı. Çekingenliğimi gizlemeye çalışarak kararlı bir şekilde yüzlerine baktığımda ikisinin de çenesi kasılmış, elmacık kemikleri belirginleşmişti.

"Lina, bak güzelim, seni terk etmedik. Emin ol o zamanlar çok gençtik ve sana bakamamaktan, kötü bir hayat vermekten, seni mutlu edememekten çok korktuk." dedi Kemal bey. Bu konuşmayı o kadar düzenli bir şekilde söyledi ki önceden hazırladığına artık emindim.

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin