-10-

18K 434 36
                                    

Sonunda İstanbul' a gelmiştim. Hasan abi beni arabayla gelip havaalanından almıştı. Acilen geldiğimiz için fazla eşya almamıştım yanıma, sadece iki tane geniş çantam vardı. Onları alıp arabaya hızla taşıdım ve arka koltuğa yerleştim.Hasan abi meraklı gözlerle bana bakıyordu.
"Lina hanım anneniz nasıl iyi mi? duydum çok üzüldüm çok geçmiş olsun." sıcak bir gülümsemeyle sormuştu.
"Teşekkürler Hasan abi." dedim aynı şekilde karşılık vererek. "Annem iyiydi onu kötü durumda bırakıp gelemezdim zaten. Çok ısrar ettiği için geldim." dediğimde dikiz aynasından bana iyimser bir şekilde göz kırptı.

Kafamı geriye yaslayıp camdan şehri izlemeye başladım.
İstanbul çok güzeldi, buraya taşınmadan önce buraya hiç gelmemiştim. Tadını şimdi çıkarıyordum, gerçekten güzelliğiyle insanı büyülüyordu. İzmir benim evimdi evet ama İstanbul'da öyle olacak mıydı, henüz emin değildim.

Ev dediğimiz yer sadece bir şehirden, evden, ibaret değildi. Evi yuva yapan ailemizdi aslında. Ben orayı seviyorsam orada bir ailem olduğu içindi. Belki de sırtımdaki yüklerden kurtulup bana kollarını açan insanlara da bir şans verip burayı ev gibi görebilirdim. Belki de.

Eve vardığımızda Hasan abiden eşyalarımı alıp içeri geçtim. Anne ve babam beni sıcak bir şekilde karşıladılar ve annemin iyi olacağını söylediler. Bana pek inandırıcı gelmese de çok fazla uzatmadan kısa bir şekilde hasret giderip odama çıktım. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Hemen üstümdekilerden kurtulup sıcak suyun altına girdim ve beni rahatlatmasına izin verdim. Duştan çıktıktan sonra üstüme siyah saten geceliklerimi giydim ve hızla saçımı kurutup yatağıma yerleştim.

Çok bitkin hissediyordum. Yol beni yormuştu. İlk defa hızlıca uykuya daldığımda odamın balkonundan gelen takırtı sesini duyunca uyanıp arkamı döndüm. Karanlıkta biri kapının önünde dikilmiş duruyordu. Korkudan tam çığlık atıcakken hızla yanıma gelip buz kesen ellerini dudaklarıma bastırdı. Korkudan elim ayağım boşalmıştı. Gözlerim kocaman açık bir şekilde ağzımı sımsıkı tutan kişiye bakıyordum. Bu gözler. O'nundu. Kuzey gelmişti hem de odamın balkonundan girip. Sakinleştiğimi fark edip, dudaklarımı serbest bıraktıktan sonra,
"Burada ne işin var?" diye sordum meraklı gözlerle.
"Seni özledim belki." dedi. Yüzünde mimik oynamadan öylece suratıma bakıyordu.
"Yarın okulda beni görecektin zaten neyin özlemesi bu?"
"Belki yarını bekleyemeyecek kadar çok özlemişimdir." Allahım sana geliyorum. Rüya gördüğüme o kadar çok emindim ki ciddiye almayı bırakmıştım.
"Peki, şimdi git eğer annemler seni görürse çok kötü şeyler olabilir."
"Seni gördüğüme göre gidebilirim, kendine iyi bak ufaklık." deyip saçlarıma yüzünü yaklaştırıp birkaç saniye öylece kaldı. Odunsu kokusu genzimi yaktığında bunun bir rüya olmadığına o an emin oldum. Tam sesleneceğim sırada balkondan aşağıya atlayarak nasıl girdiyse öyle çıkıp gitti. Yüzünü saçlarıma yaklaştırdığında tüylerim teker teker dikenleşmişti ve etkisi üzerimden dakikalarca gitmemişti.

*
Sabah yine o horoz sesi çalan alarma elimi vurup düşürmemle kapatmayı başarmıştım. Bu saati acilen yok etmeliydim çünkü sabahları gerçekten sinirli uyanmama sebep oluyordu.

Hazırlanıp aşağıya indiğimde kahvaltı hazırdı ve herkes oturmuş beni bekliyordu.
"Günaydın." deyip sıcak bir gülümsemeyle selam verdim.
"Günaydın kızım, bizde seni bekliyorduk gel bakalım." dedi annem Derya hanım.
"Pekii."
"Annen nasıl iyi miydi?"
"İyiydi çok şükür, yoksa gelemezdim sanırım."
"İyi, sevindik kızım nasıl geçti İzmir de zamanın?"
"Güzeldi. Orayı çok özlemişim çok iyi geldi bana."
"Senin adına sevindik hayatım biz de burda seni çok özledik."
"Bende, özledim." dedim buruk bir gülümsemeyle. Aslında İzmir de kalmayı daha çok istiyordum ama öyle söyleyip canlarını sıkmak istemedim. Kahvaltımı yapıp çantamı kaptığım gibi " Görüşürüz." diyerek cevap vermelerini beklemeden hemen evden çıkıp arabaya doğru koştum.

Hasan abi okula doğru gitmeye başladığında aklımda dün gece olanlar rüya mıydı? değil miydi? diye bin türlü soru geçip duruyordu.
Gerçekten bilmiyordum gerçek gibiydi ama rüya gibiydi de aynı zamanda. Bunun cevabını okula gittiğimde öğrenirdim nasılsa.

Yolda telefonu kurcalarken Emrenin gruba attığı şey beni güldürmeyi başarmıştı.
E:Kızlar çok korkuyorum bir adam instagramdan ne kadar güzelsin, kuş koysunlar yoluna, diye mesaj atmış. One lan namusumu kirlenmiş hissediyorum çabuk gelip beni teselli edin." yazmıştı. Emre gerçekten tam bir enerji kaynağıydı.
I:Emre dikkat et ısırmasın çok da korkunç bir tipi var."
"Bence fena değil ya, gideri var olmadı şansını başka cinste denersin tatlım." yazdığım da Emre ağlayan surat ifadesi atıp " Ben bu yakışıklılığımla doksan altmış doksan vücudum var diyen kızları bırakıp bu elinde bıçakla elma yiyen beyaz atletli adama mı kaldım? sana yazıklar olsun Lina." dediğinde sesli bir şekilde kahkaha atmıştım. Ben mesajları gezinirken Hasan abi "Geldik Lina hanım." deyince hemen arabadan inip sınıfa doğru gittim. Kapıdan içeriye kafamı uzattığımda, Emre kafasını sıraya gömmüş, Işık'ta onun başını okşayıp teselli ediyordu. Uzaktan baktığımda aslında ne kadar yakışıyorlar diye düşünmeden edemedim.

Tam kapıdan içeri girecekken bir el kolumdan tutup beni geri çekince sarsıldım. Şaşkın gözlerle karşımdakine bakıyordum.
"N'aber ufaklık?" diye pis pis sırıtan Kuzeydi.
"İyiyim Kuzey, sen dün gece.." Diye soracakken rüyaysa eğer rezil olucağım gerçeği aklıma gelince konuşmayı kestim.
"Ben dün gece ne?" dedi gözlerini kırparak.
"Hiç, neredeydin?"
"Oo kızım, beni bu kadar merak ediyosan arasana." dedi ve diğer elini duvara yasladı.
Ondan kolumu kurtarıp arkama bakmadan sınıfa döndüm. Gerçekten rüyaymış çünkü hiç çaktırmamıştı bile. Az kalsın aptal gibi açıklayacaktım bir de.
"Emreee, lütfen takma o kadar tatlısın ki sana her cinsten aşık oluyorlar, ne güzel işte sevinsene." diyerek Emreyle dalga geçen Işığa selam verdim. Emre küçük bir çocuk gibi surat asıyordu.
"Emre bak bana, böyle şeyler olabilir üzülme elbet bir kız da bulursun belki de çok yakınındadır." diyerek hemen onlara sırtumı döndüm. Emre ve Işığın birbirine garip garip baktıklarına yemin edebilirdim.
O sırada Kuzey ve hoca sınıfa beraber girmişlerdi. Bu çocuk siyah ve griden başka renk giymiyor mu diye ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım.

Sıkıcı geçen dersin sonunda kurtarıcı zil çaldığında Işık ve Emre ile kahve almaya indik.
"Çıkışta bana destek olcaksınız bu gece parti zamanı sen, sen ve ben, duydunuz mu?"
"Pekii, üç kişilik parti güzel olabilir."
"Üç kişilik değil üçümüz beraber gidiyoruz. Annemler evde yok siz bize geleceğinizi söyleyin. Bir arkadaşım evinde parti veriyor oraya gidiyoruz." dediğinde istemsizce sırıtmaya başladım. "Orada kendime layık bir kız bulacağım."
"Ahaha emredersiniz Emre bey."

Zil çaldıktan sonra sınıfa döndük. Kuzey yine ortalıkta yoktu. Bir ders boyunca sınıfta değildi. Onu merak etmiştim. Ders sıktığı için camdan okulun bahçesini incelemek için baktığım da Kuzeyin müdürle konuştuğunu gördüm. Yine başına bir bela açmıştı.
Merhaba arkadaşlar hikayem gittikçe yerine oturacak siz neler düşünüyorsunuz lütfen oy ve yorumlarınızı bırakın. ❤️

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin