-12-

18K 409 65
                                    

Merhabaa, lütfen görüşlerinizi yazın düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Ve oylamayı unutmayın öpüldünüz..
(Resimde Lina var.)

İki gündür akşamları evden çıkamıyordum. Aynı şekilde Emre ve Işık' da çıkamıyordu. Emre babasının arabasını çaldığı için babası kıyameti kopartmıştı. Bir de o gün karakola gittiğimiz için araba parti sahibinin evinin önünde kalmıştı. Koca gece babası arabayı sormuş ama Emre hatırlamamıştı. En son polislerin yardımıyla arabayı bulmuşlardı.

Babası göründüğünden daha sinirli biriydi belli ki. Gerçi bu duruma delirmeyecek bir baba tanımıyordum zaten. Biz de okula gidip çıktığımız gibi geri geliyorduk. O karakol gecesi hepimize güzel bir ders olmuştu. Bir daha bilmediğimiz kişilerin evine gitmemeye kararlıydık, ama belli olmazdı yine de..başımıza neler geleceği şüpheliydi.

Akşamları sürekli ya görüntülü konuşuyorduk ya da gruptan konuşuyorduk. Emre hala Nuriye diye sayıklıyordu. Kıza ilk görüşte aşık olduğunu söyleyip, onu bulamazsam atarım kendimi balkondan deyip bizi delirtiyordu. Twitter'da da gündem de Nuriye vardı. Sürekli aynı tweeti atıyordu. "Nuriye beni bul, o gece bana parfümünün Bihter kokusu olduğunu söylemiştin. Beni buradan bul kurban olduğum." diye saçma saçma şeyler atıyordu. Bizde bu durumdan faydalanıp baya baya eğleniyorduk. Güzel arkadaşlar edinmiştim. Akşamları birer saat Badeyle konuşuyorduk, keşke o da burada olsaydı bence dördümüz çok iyi arkadaş olabilirdik.

Burayı seviyordum artık, bana kendimi iyi hissettiriyordu. Bağımsızdım, dırdır eden bir ailem yoktu. Her şey tam istediğim gibiydi. Ama annem hasta olduğu için kendimi çok huzursuz hissediyordum. O haberi aldığım gün aklıma geldikçe kalbime bıçak saplanıyordu sanki. Beni ısrarla göndermesine rağmen neden kendimi suçlu gibi hissediyordum bilmiyorum. Sanki onu o halde terketmiş, yapayalnız bırakmış gibi huzursuz hissediyordum. Telefonda uzun uzun konuşuyorduk, sesi çok iyi geliyordu ama yine de benim olmamam onu üzüyordu, bunu çok iyi biliyordum.

Akşamları yeni ailemle vakit geçiriyorduk. Bana fazla kızmadıkları için kendimi çok şanslı hissediyordum. Annemle beraber mutfağa girip tatlılar yapıyorduk, babamla kart oyunları oynayıp sürekli geleceğimden bahsediyorduk.Gerçekten kendimi mutlu hissediyordum. Bana hiç yabancı hissettirmiyorlardı. Ve gün geçtikçe onlara daha da ısınıyordum.

Annemin bir kardeşi varmış bunu da yeni öğrenmiştim. Oda İzmir de yaşıyormuş ve birkaç günlüğüne oğlu Aytaçla buraya geleceklermiş. Onlar için evde yoğun bir hazırlık vardı. Yeni aileme her geçen gün birileri daha ekleniyordu ve istemsizce mutlu oluyordum.

Bazen bağlandığımız kişileri farketmemiz küçük bir sınavdan geçerdi. Bu sınav bize gerçek duygularımızla savaşmayı öğretir ve bize doğruları sert bir tokat gibi çarpardı. Değer bilmek için zarar görmeyi göze alan insanoğluyduk biz.

Kuzeyi iki gündür okulda hiç görmemiştim. Aklım o gece saçlarımı koklayışında kalmıştı. Neden gelmiyordu bilmiyordum, acaba yine ne belaya bulaşmıştı.

Bana o gece bu kadar yakın davranıp bir mesaj bile atmaması sinirlerimi bozuyordu. Beni gerçekten istiyor muydu yoksa benimle dalga mı geçiyordu emin değildim. O atmadığı sürece ben asla mesaj atmazdım. Kitabımda yoktu yani, öyle kolay lokma gibi görünmek istemiyordum. Keşke yazsa en azından nereye kaybolduğunu söylese içim çok rahat edecekti, çünkü sürekli aklımda o vardı.

Zihnime hapsolmuş gibi oradan çıkaramıyordum onu. Ela gözleriyle bana bakışı, dalgalı doğal şekilde dağılmış kahverengi saçları, gözünün kenarında ki noktadan biraz daha büyük olan beni, herşeyiyle ona bağlanmıştım. Aşık oluyordum, hiç olmamam gereken birine, Kuzey'e...

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin