-9-

18K 434 35
                                    

Annem.. aklımda o gün Bade'nin annen hastaydı ama sadece soğuk algınlığı dediği gelmişti. Sanki o an kalbime bir hançer saplanmıştı. Yutkunamamıştım..

Artık suçladığım şeylerin esiri olduğumu fark ettim. Onu orada tek başına bırakarak nefret ettiğim kişilere dönüşmüştüm.

İki gün sonra;
O gün haberi aldığım gibi toparlanıp İzmire dönmüştüm güzel şehrim İzmir. Geldiğim de burayı ne kadar özlediğimi düşündüm. Ama keşke böyle kötü bir haberle gelmeseydim.
Keşke sadece annemi görmeye gelmiş olsaydım ama öyle değildi annemi hastaneye kaldırdıklarını duyup dehşet içinde gelmiştim.

Korkudan aklımı kaçıracak gibiydim. Ya ona   bir şey olduysa diye düşünmekten kendimi parçaladım. Biliyordum işte, ben gittiğim için bu haldeydi. Onu öylece bırakıp nasıl gidebildim diye kendimi defalarca sorguladım. Keşke böyle bir şey olmasaydı ve ben yanında olsaydım. O zaman ona hiçbir şey olmasına izin vermezdim.

Uçaktan indiğimizden beri anne ve babam beni teselli etmek için kısa kısa konuşmalar yapıyorlardı. "Sakin ol kızım, biz yanındayız merak etme, annene hiçbir şey olmayacak." gibi boş vaatlerde bulunuyorlardı.Ben sadece hastaneye bir an önce gidip annemi görmek istiyordum.

Bir saat sonra
Hastane havaalınına bir saat uzaklıktaydı. Neyse ki indiğimiz an hemen bir taksi bulup yola koyulmuştuk.

Hastanenin önüne geldiğimizde kapı da Bade ve annesini görünce koşarak yanlarına gittim. Kalbim göğüs kafesime sığmakta direniyordu. Bade bana sımsıkı sarıldı ve korkmamamı, annemin iyileşeceğini söyledi.
"Annemi görmek istiyorum." dedim ağlayarak her yerime iğneler batıyor gibi acıyordu.
"Şu anda ameliyatta çıkmasını bekleyeceğiz güzel kızım. Yol yorgunusun sende, önce bir şeyler ye." dedi Bade'nin annesi Aycan teyze.
"Hayır." vücut ısımın dengesizliği yüzünden titriyordum. "Hiçbir şey yemek istemiyorum,  gidip kapıda bekleyelim lütfen." Hep beraber içeri girdik o an gözüm hiçbir şey görmüyordu. Sürekli telefonum çalıyordu. Emre yaklaşık on, Işık ise sekiz kere aramış ve mesaj bırakmışlardı. Şu anda onlara cevap verecek halim bile yoktu.

"Annemin sadece soğuk algınlığı olduğunu söylemiştin!" diyerek Bade'ye bağırdım. Korkudan ellerim titriyordu.
"Bana da öyle söylemişti canım benim, gerçekten bilmiyordum üst komşunuz Ayşe teyze, ona tatlı götürmeye indiğinde annenin sesi soluğu çıkmadığını farkedince aramış defalarca, açmamış. Sonra oğlu Ömer şüphelenip kapıyı kırınca, annenin yerde baygın olduğunu görmüş. Hemen ambulansı çağırmışlar ve kalp krizi olduğu tespit edilmiş." O kelimeleri sıra sıra dizerken ben dişlerimi sıkıyordum.
"İnanmıyorum ya inanmıyorum üzüntüden oldu işte ben gittiğim için oldu!" Dedim ve dizlerimin üstüne düşüp ağlamaya devam ettim. Göğsüm ağrıyordu, benim yüzümdendi, en çok acıtan da buydu aslında, ben sebep olmuştum.

Tam kafamı kaldırdığım sırada doktor içeriden çıkınca heyecanla ayağa kalkıp gözlerine baktım.
"Annem nasıl? İyi mi? Lütfen bir şey söyleyin."
"Ameliyat iyi geçti, merak etmeyin. Yalnız bir sorun var. Annende kalp yetmezliği var artık hiç stres yapmaması lazım yoksa bu durum tekrarlanabilir." Kalp yetmezliği mi, o an yıkılmıştım telefonlarımı açmamasının sebebi hasta olmasıydı. Benim üzülmemi istemediği için bana hiçbir şeyden bahsetmemişti bile.

Saat öğlen biri olmuştu. Annemi özel odaya aldıklarını söylediklerinde koşarak odaya çıktım. Yanına gittiğimde uyuyordu, çok bitkin görünüyordu. Adımlarım ona her yaklaştığında yere yığılmamak için kendimi zor tuttum. Yüzü cansız ve solgundu. Canının yandığını hissedebiliyordum. Yanına oturduğumda dayanamadım ve elini tutup tekrar ağlamaya başladım.
"Annecim, yanındayım bak. Bir daha seni yalnız bırakmam söz veriyorum seni hiç yalnız bırakmayacağım."
Gözleri kıpırdayınca heyecanla ona baktım ve sonunda gözlerini açtığında rahat bir şekilde soluklandım.
"Kızım."
Sesi buğuluydu, çok yorgundu.
"Annecim ben burdayım bak, yanındayım korkma artık seni hiç yalnız bırakmayacağım."
"Korkma kızım, ben iyiyim seni çok özlemişim." dedi bana şefkatle bakarak. Sesi çatallı geliyordu.
"Bende seni çok özledim annem." Ellerini öpmeye başladım. "Keşke bana hasta olduğunu söyleseydin."
"Söyleseydim gitmezdin."
"Gitmezdim tabii. Zaten artık gitmem."
"Öyle deme Lina, ben iyiyim kızım. Senin geleceğin benim için  her şeyden önemli, sana çok iyi bakacaklarına emin olmasam seni asla göndermezdim."
"Umurumda değil, neyse kendini yorma biraz uyu."
"Tamam annecim." dedi ve ellerimi sıkıca tuttuktan sonra gözleri ağır bir şekilde kapandı.

Çok yorgundu acaba ne zamandır hastaydı. Ben buradayken değildi biliyordum. Çok iyiydi. Şimdi ise en az on kilo vermişti. Onu böyle görmek beni son derece suçlu hissettiriyordu. Gitmemeliydim, gidemezdim onu bir daha nasıl yalnız bırakırdım? bunu düşünmek bile artık aptallıktan başka bir şey değildi.

Emre ve Işığın telefonumu sürekli çaldırmalarını anımsayıp hemen onları  aradım. Beni çok merak etmişlerdi. Artık benim için bir yer daha olduğunu iliklerime kadar hissetsem de yapamazdım, biliyordum.

3 gün sonra;
Annemi taburcu etmişlerdi ve eve getirmiştik. Artık daha iyi görünüyordu. Anne ve babam İstanbula dönmüştü ama ben bir hafta daha buradaydım. Tabii onların dediklerine göre.

Annemle çok güzel bir hafta geçirmiştik onu hiç yalnız bırakmamıştım.Yeni yemekler yapmayı öğrenmiş, onu hiç yormamıştım. Arada oturup eski günlerdeki gibi Bade,Aycan teyze, annem ve ben çay keyfi yapıyorduk. Herşey o kadar sadeydi ki hayatımın böyle sakin olmasını özlemiştim.

Arada bir zihnimi yoklayan ela gözleri kafamdan süpürür gibi def ediyordum. Yine beladan belaya atladığına kesinlikle emindim. Beni merak etmiş miydi düşünmek bile bana kendimi yetersiz hissettirdiği için hemen başka şeylerle ilgilenmeye çalışıyordum.

Çok geçmeden anne ve baba arayıp rapor tarihinin geçtiğini söylediklerinde arafta kaldım. O şehre bir daha dönmek istemesem de bir parçam orayı çabucak içine çekmişti.

Kuzeyin gözünden
Işıktan öğrendiğime göre annesi kalp krizi geçirmişti. Işıktan numarasını aldım ama bir haftadır ne diye mesaj atıcağımı bilemedim. Arasam ne diyecektim ki? yakını bile değildim. Sadece onun başını belaya sokan aptalın tekiydim. Amacım onun başını belaya sokmak değildi o gün, sadece onda farklı bir şey vardı beni kendine çeken, yanımda olmasını istemiştim, masum bir istekti.

Gözleri miydi, yoksa saçlarından gelen o güzel kokusu muydu? Yada asiliği miydi bilmiyorum ama onunla yan yana olmak için her fırsatı her bahaneyi kullanmak istiyordum. Onu çok merak ediyordum, sanki yıllardır aynı sınıftaymışız gibi koca bir hafta gözlerim hep sırasında onu arıyordu. Aramakla aramamak arasında bir haftadır gidip geliyordum en iyisi geldiğinde geçmiş olsun deyip geçmekti. Kendimi kaptırdığım bu garip durumu başkasına yansıtamazdım.

Lina'nın gözünden
Bavulumu toplamıştım çok uzun kalmayacağım için az eşya koymuştum. Aslında dönmeye niyetim yoktu ama annem o kadar ısrar etti ki okula dönmem için onu daha fazla üzmek istemedim. Aklım onda kalacaktı.

Saat akşamüstü beş olduğunda annemle sımsıkı sarılıp vedalaştım bir daha da ne olursa olsun beni her zaman arayıp, telefonu açacağına söz verdirdim. Aycan teyze ve Bade beni havaalanına götürünce onlarla da hasret gidermiştik ikisine de sımsıkı sarılıp uçağıma bindim. Geliyorum istanbul, bekle beni.

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin