-35-

17.5K 218 30
                                    

Merhaba ballar, yeni bölüm geldi! Medya da Lina var❤️

Uyandığımda yanımda Kuzeyi aramıştım ama çoktan gitmişti. Uyandığımda onu görmeyi bütün manzaralardan daha fazla seviyordum. Uykulu hali, dağılmış dalgalı saçları ve güneşte bal rengine dönen gözleri... ona çok derinden bağlıydım artık. Bütün gün onunla olmak, her an baş başa kalmak istiyordum. Onunla her şey farklıydı, sanki o yanımda olunca dünyada başka hiçbir şeye ihtiyacım yokmuş gibi hissediyordum. Bu his beni nedense istemsizce garip hissettiriyordu.

Telefonuma baktığımda ekranda gördüğüm bir ton bildirim sayesinde epeyce meraklandım. Hemen mesajlara girdiğimde bu kadar mesajın bizim gruptan geldiğini görünce gözlerimi devirdim ve mesajları okumaya başladım.
E: Günaydın aşkım ve Linoş.
I: Günaydın hayatım.
E: Naber güzelim?
I:İyiyim yeni kalktım şimdi senden naber?
E: İyiyim bende seni görürsem daha iyi olabilirim.
I: O zaman gel ve gör bebeğim.
E: Kahvaltımı yaptıktan sonra yanındayım fıstık. Lina sen nerelerdesin?
I: Uyuyor daha sanırım.
E: OHA, kalk istersen artık Lina akşam olmasını mı bekliyorsun?
I: Uyusun ya dün geç gitti zaten.
E: Bensiz neler yaptınız merak ediyorum.
I: Hiç bir şey yapmadık merak etme, oturduk bol bol dedikodu yaptık.
E: İyi o zaman. Bende koca akşam gıcık akrabalarımlaydım ve yine sinir krizleri geçirdim.
I: Nedenn?
E: Akrabalarımdan nefret ettiğimi söylemiş miydim?
I: Hayır, ne oldu?
E: Bütün akşam aptal kuzenlerim benimle uğraştı. Hiçbirini sevmiyorum yemin ederim çok gerizekalılar. O kadar boş yapıyorlar ki anlatırsam sizde sinir krizi geçirirsiniz.
I: Ah kıyamam sana, hadi kahvaltını yap da bir an önce gel.
E: Tamam bebek. Birazdan çıkarım.

Mesajları okuduğumda önemli bir şey olmadığını farkedince rahatladım.
"Hey, bende geliyorum birazdan evde misiniz?" diye kısa bir mesaj attıktan sonra bir süre bekledim ve o sırada telefonumdan şarkı açıp hemen yataktan fırladım. Dolabımı açtığımda hemen açık renk bir bluz ve kot eteğimi altıma geçirdikten sonra rutin işlerimi halledip odamdan çıktım.

Aşağı indiğimde kimseyi göremedim o yüzden gidip bahçeye bakındım ama orada da kimse yoktu. Mutfağın önüne geldiğimde Firuze teyze yemek yapmakla uğraşıyordu ve garip bir derecede aceleci görünüyordu.
"Günaydın Firuze teyze." diyerek kapıdan sarkıp gülümsedim.
"Aa, günaydın güzel kızım gel kahvaltı hazırlayayım sana."
"Olur da annemler nerede?" dedim meraklı bir şekilde.
"İşe gittiler ikiside toplantıları varmış." diyerek gülümseyince bende hemen mutfak masasına doğru ilerleyip cam kenarındaki sandalyeye yerleştim.
Firuze teyze kahvaltılık ufak bir şeyler hazırladıktan sonra önüme bir bardak dolusu portakal suyu koydu. Hemen teşekkür edip hızla yemeye başladım. Sabahları fazla iştahım olmuyordu o yüzden ağzıma bir kaç lokma atıp portakal suyunu kafama diktim.

Kahvaltımı yaptıktan sonra telefonuma gelen mesaj sesiyle telefonu aldım ve okumaya başladım.
I: Gel kuzum evdeyiz.
"Tamamdır, birazdan oradayım." yazıp hemen çantamı askıdan çekip aldım ve Firuze teyzeye kapıdan haber verip evden çıktım.

Dışarı çıktığımda güneş kavurucu bir sıcaklıkla yüzüme vuruyordu. Yazın son günleriydi ve gerçekten benim en üzgün olduğum günlerdi. Yaz bitiyordu ve yerini soğuk bir sonbahara bırakıyordu. Aslında bahar aylarınıda severdim ama kış tam bir faciaydı. Soğuk arada hoşuma gitse de kar ve yağmur beni çileden çıkarmaya yetiyordu. O yüzden kışı fazla sevemiyordum.

Işıklara doğru ilerlemeye başlamıştım ki tam o sırada telefonuma gelen mesaj sesiyle durdum ve mesajı açtım.
"Bir dakika görüşebilir miyiz?" Evet gördüğüm mesaja pek şaşırmamıştım. Yine Arın'dı. Bu durum artık beni gerçekten geriyordu. O iyi bir insandı ama ben Kuzeye deli gibi aşıkken ona umut vermemek için ters davranmak zorundaydım. Mesaja cevap vermeden hızla ilerlemeye başladım. Işıkların evinin olduğu sokağa girdiğimde arkamdan birinin adımı söylediğini duyunca hemen arkama döndüm. Arın...
Hızla yanıma yaklaşırken kaçmak kaçınılmazdı.
"Lina, mesajlarıma bilerek cevap vermiyorsun değil mi?"
"Arın bak neden anlamıyorsun bilmiyorum ama ben seni arkadaş olarak görüyorum ve bu daha öteye geçmeyecek. Lütfen böyle yapıp bizi tehlikeye atma." diyerek isyankar bir ses tonuyla konuştum.
"Sana olan sevgim bitmez, ama senden ne zaman vazgeçerim biliyor musun?"
"Ne zaman?" diyerek kaşlarımı çattım.
"Senin gerçekten mutlu olduğunu bildiğim zaman. Yani o bensiz asla olamayacağı için şimdilik bir şey demiyorum." diyerek keyifli bir surat ifadesiyle yüzüme bakıyordu.
"Off, neyse. Tamam konuşalım bakalım ne konuşacağız?" Elindeki siyah kaplı küçük bir kutuyu bana uzatınca şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"Bu ne?"
"Doğum günün kutlu olsun güzelim. İyi ki doğdun." diyerek hafif bir tebessüm edince hafif bir şok geçirdim. Afallamış bir şekilde gülümseyip elindeki kutuyu aldım.
"Teşekkür ederim, çok düşüncelisin."
"Rica ederim, neden bu kadar şaşırdın ki?"
"Şey, ben sadece bugün doğum günüm olduğumu unutmuştum da o yüzden biraz şaşırdım." diyerek utanmış bir surat ifadesiyle gülümsedim.
"O zaman benden önce kimse kutlamadı öyle mi?" diyerek gülümsedi.
"Evet, ilk sen kutladın. Teşekkür ederim de sen nereden biliyorsun bugün doğum günüm olduğunu?" dedim.
"Ben sensiz geçirdiğim üç ayda seninle ilgili olan her şeyi öğrendim prenses, merak etme." diyerek göz kırptı.
"Peki, öyle olsun." diyerek elimdeki kutuyu açmaya çalıştığım sırada beni durdurdu.
"Dur, şimdi açma lütfen. Yalnız olduğun zaman açmanı istiyorum." dediğinde anladığımı belli eden bir ifadeyle kafamı salladım.
"Tamam, eğer öyle istiyorsan öyle yaparım. Tekrar teşekkürler." diyerek gülümsedim.
"Bir daha teşekkür edersen bozuşuruz."
"Ah, doğru ya. Tamam o zaman görüşürüz." dedim mahçup bir surat ifadesiyle.
"Görüşürüz, umarım en mutlu olduğun gün bugün olur."
"Umarım." diyerek hafif bir şekilde gülümseyip arkamı döndüm ve Işıklara doğru gitmeye devam ettim.

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin