-19-

17.6K 297 15
                                    

Merhaba arkadaşlar yine güzel bir bölüm ile karşınızdayım. Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin. Resimde Lina ve Kuzey var.

Aytaç'ın telefon konuşmasını duyduğumdan beri kendime gelemiyordum. Nasıl böyle bir hata yapabilirdi? Anladığım kadarıyla o pislik herifle iş birliği yapıyordu. Ama nasıl, nasıl bir araya geldiler ve Aytaç nasıl onunla iş birliğine girdi, gerçekten zihnim bunu kabul etmiyordu, ya da kabul etmeyi istemiyordu.

Duyduğum an donup kaldığım için kimseye bir şey söyleyememiştim. Kuzeyle de okulda konuşurum diye düşünüyordum. Ona yarım akıllı kuzenim arkamızdan düşmanlarınla iş çeviriyor diyemezdim tabii. Aytaçla konuşmak istemiştim ama o kadar korkuyordum ki ondan yüzüne bakıp hesap soracak durumda değildim. O iyi, zararsız görünen çocuk aslında bir canavardı ve ben daha nelerle, hangi yüzüyle karşılaşacağımı bilemiyordum.

Sabah uyandığımda yataktan kalkamıyordum. Sanki kafamın üstüne bir fil oturmuş gibi ağırlık hissediyordum. Dün gece duyduklarımdan sonra gece uyuyamamıştım. Aklımın hayalimin alamayacağı kadar büyük bir şok yaşamıştım. Bunu öylece geçiştiremezdim. Koca gece ne yapsam diye düşünüp bir sağa bir sola yuvarlandım. Kuzeye nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Söylesem kendini koruyacak mıydı, yoksa olayın üstüne gidip zarar mı görücekti bilmiyordum. O yüzden bir türlü karar verememiştim. Ama en iyisi bir an önce olanları söylememdi. Emre ve Işığın bu tehlikeden habersiz olmalarını istemiyordum. O yüzden hemen bizim gruba mesaj atıp olanları anlattım. İkiside neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Detayları okulda konuşacağımız için fazla uzatmadım.

Yatağımdan sürünerek kalktıktan sonra uyuşuk bir şekilde giyinmeye başladım. Bugüne notum on da bir idi. Hazır olduktan sonra tam odamdan çıkarken telefonum çaldı. Arayan Kuzeydi.
"Alo."
"Kapıdayım ben, seni bekliyorum." onu hızla onayladım.
"Tamam, iniyorum hemen."
"Tamam, öptüm."

Aşağı indiğimde herkes oturmuş kahvaltı yapıyordu. Onlara selam vermeden gitmek istemediğim için yavaşça masaya yaklaştım. Aytaç sinsi sinsi bakışlarıyla beni süzüyordu.O öyle bakınca içim yine huzursuzlukla kaplanmıştı.

"Günaydın, ben çıkıyorum."
"Dur kızım gel birşeyler ye." dedi babam.
"Yok aç değilim, okulda yerim."
"İyi bekle, Aytaçla çıkın o zaman."
"Hayır, ben arkadaşlarımla gideceğim." baya dehşete düşmüş bir şekilde cevap verdim. Herkes anlam veremeyen bakışlarla yüzümü inceliyordu.
"Tamam." duraksadı. "Görüşürüz kızım."
"Görüşürüz baba."
Kapıdan son hızla çıkmıştım. Aytaçın konuşmamdan sonra yüzüme garip garip baktığını farkedince uzatmadan yok olmak istedim.

Çıktığımda kapının ilerisinde Kuzey'in arabasını görünce koşar adımlarla arabaya doğru ilerledim. Bindiğimde Kuzey bana anlamsız bakışlar atıyordu. Nefes nefeseydim, sanırım korktuğum çok belli oluyordu.
"Lina, iyi misin sen?"
"İyiyim.. neden?" konuşurken sesim titriyordu.
"Pek iyi görünmüyorsun da ondan diyorum."
"Sen sür ben sana anlatacağım."
"İyi bakalım, tamam." garipsemiş bir şekilde önüne dönüp arabayı çalıştırdı.
Cümleye nasıl başlayacağım hakkında pek fikrim yoktu açıkcası. Konuya direk bodozlama girecektim mecburen.
"Kuzey, ben, ben dün Aytaçı telefonla konuşurken duydum."
"Kiminle konuşuyordu?" kaşlarını çatmış meraklı bir surat ifadesiyle benden cevap bekliyordu.
"Kimle konuştuğunu bilemem ama tahminlerim var."
"Ne diyordu Lina, söylesene." heyecanlanmıştı ve benden acil bir cevap bekliyordu.
"Telefonda Linayı rahat bırakın, Kuzeyden kurtulalım falan diyordu. Bana birşey olursa annesinin onu öldüreceğini söyledi."
Kuzeyin surat ifadesi değişmişti. Çok tedirginleştiği buz gibi donuk suratından bile kolayca anlaşılabiliyordu.
"Başka bir şey dedi mi?"
"Hayır."
"Onun bu pisliklerle ne işi olabilir? İzmirden yeni gelmedi mi bu çocuk."
"Bilmiyorum bende ona şaşırdım zaten. Hem Aytaç öyle kötü biri değil, ne kadar gıcık olursa olsun."
"Belki de sana göstermiyordur."
"Yani, artık herşeyi bekliyorum. Dün gece resmen uyuyamadım korkudan, sürekli odama girip beni boğarak öldürücekmiş gibi hissediyordum."
"Dur bir sakin ol. Kimseye bir şey söylemedin değil mi?"
"Hayır. Emre ve Işık biliyor sadece."
"Bana neden şimdi söylüyorsun acaba?" Sinirli sinirli suratıma bakıyordu.
"Nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Yüz yüze konuşsak daha iyi olur diye düşündüm." mahçup olmuş bir şekilde yüzüne bakıyordum.
"Neyse olan oldu artık. Ama şu an neler döndüğünden tam emin değiliz. O yüzden biraz daha araştırmamız lazım."
"Nasıl olacak?"
"Aytaç'ı takip edeceğiz."
"Mantıklı. Ya bizi farkederse?"
"Merak etme, o konuda için rahat olsun. Bizi hissetmeyecek bile. Ama sen ona bir şey çaktırmadın değil mi?"
"Yok yok, merak etme."
"İyi o zaman. Korkma ben olduğum sürece sana kimse zarar veremez biliyorsun." diyerek göz kırptı. Öyle göz kırptığında gözlerini öpmek istiyordum, hem de deliler gibi.
"Benim korkum sadece o değil. Ya sana zarar vermeye çalışırsa?"
"O yüzden kimlerle iş birliği yaptığını iyice araştırıp öğrenmemiz lazım."
"Tamam, ne zaman başlıyoruz?"
"Okul çıkışında arabayla takip edeceğiz onu nereye gidiyor, kimlerle görüşüyor ve ne yapıyor. İyice öğrenmeden hareket etmemeliyiz."
"Tamam o zaman."
İçim bir nebze de olsa rahatlamıştı. Kuzeyin yanında kendimi fazlasıyla güvende hissediyordum. O benim kahramanın gibi birşeydi, o etrafımda olduğu sürece beni koruyacağına neredeyse adım gibi emindim.

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin