-34-

17.5K 236 17
                                    

Merhaba ballar, yeni bölüm ile karşınızdayım oy ve yorum atmayı unutmayın ❤️❤️ Bölüm şarkısı multimedyada, Teoman-İki aşk.

"İki aşk,
İstanbulda kaybolmuş
İki aşk,
Sonsuzlukta buluşmuş
İstermiş ki hep yaşasın
Başladığı gibi hayata
Rüzgarıyla bir yelkenli
Doğmuştu yanlış zamanda
Sessizlikte bir çığılıktı
Hazır değildi günaha
Nefessiz kalmıştı aşksızlıktan."

Işık söylediklerim karşısında adeta donakalmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu ve yüzünde korkunç bir ifade belirmişti. Onun bakışları söylediğim için beni biraz pişman etmeyi başarmıştı ama en yakınım oydu ve bunu anlatacak başka kimsem yoktu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra sonunda dilindeki bağı çözmeyi başarmıştı.
"Lina, sen ne dediğinin farkında mısın?" Şok geçiriyor gibi yüzüme dikkatli bir şekilde bakıyordu.
"Evet gayet farkındayım. Annemin gittiği gün beni eve o bırakıyordu, arabadan biraz deniz havası almak için indiğimizde kısa bir sohbet ettik. Sonra birden bire elini elimin üstüne koyunca bende şok geçirdim ve hemen bozuntuya vermeden eve yürümek istediğimi söyledim. Tam o sırada Bade arayınca üzüntüden baygınlık geçirdim ve uyandığımda arabadaydım. Arın da başımda durmuş beni uyandırmaya çalışıyordu. Bu olaylardan sonra üç ay boyunca bana üst üste mesajlar attı Işık. Hem de hiç durmadan anlatabiliyor muyum? Sürekli bana olan aşkından bahsetti ve beni rahatsız etti."
"Eyvahlar olsun, çok kötü bir durum bu." Işık şaşkınlığını üstünden atamıyor, hayretle ağzımdan çıkan cümleleri dinliyordu.
"Maalesef, ama korkmaya başladım. Buraya gelince geçer dedim ama sanırım beni takip ediyor. Biz sahildeyken de mesaj attı."
"Ne? Lina bunu Kuzey duyarsa onu öldürür biliyorsun değil mi?"
"Tabii ki biliyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum."
"Hiç yeşil ışık yakmadın değil mi?"
"Hayır tabii ki Işık saçmalama. Asla öyle bir şey yapmadım ve üstüne daha da uzaklaştırmaya çalıştım ama ne yaptıysam vazgeçmedi. Şu an onun tehlikeli biri olduğunu düşünüyorum ve bu fikir beni deli gibi korkutuyor."
"Nasıl yani?"
"Bildiğin, o gün deniz havası alırken bana bir kaç şey anlattı. Bugüne kadar hayatında hep insanlar için, sevilmek için kendini feda ettiğini ve bundan sonra sadece kendisi için elinden gelen her şeyi yapacağını söyledi. Yani Kuzey falan umurunda bile değil. Onu ima etti."
"Ne olacak şimdi peki?"
"Bilmiyorum."
"Bence o kadar da tehlikeli bir durum yoktur. Arın bu sonuçta, fazla tanımıyorum ama bildiğim kadarıyla korkunç biri değil."
"Onu zaman gösterecek, umarım dediğin gibidir ve bende düşüncelerimde yanılırım."
"Umarım, Kuzey bunu asla bilmemeli."
"Kesinlikle öyle." diyerek umutsuz bir ifadeyle gözlerimi yumdum.

Işıkla koca akşam uzun uzun dertleştikten sonra eve gitmek için çantamı koluma taktım.
"Kuzum ben gidiyorum artık geç oldu."
"Tamam canım, dikkat et kendine eve varınca mesaj at."
"Tamam, görüşürüz." Işığı öptükten sonra kapıdan çıktım ve caddeye doğru ilerlemeye başladım. Hava da kasvetli bir sis dolaşıyordu, böyle olduğu zaman hep içimde kötü hisler uyanır ve beni rahatsız ederdi. Yine öyle olduğu günlerden biriydi ve beni huzursuz etmeyi başarmıştı. Işıkların evi bize yakın olduğu için yürümeyi tercih ettim. Kulaklığımı takıp telefonumdan bir şarkı seçtim ve hızla açtım. Gökhan Türkmen- İhtimaller perisi bu şarkı beni uzun uzun düşüncelere sokuyordu ve sakinleştiriyordu. Telefonumu cebime sıkıştırıp hızlı bir şekilde yürümeye devam ettim.

Caddede yanan sokak lambaları garip bir şekilde göz kırpmaya başlayınca içimi bir korku sarmıştı. Geceleri tek yürümeyi sevmiyordum ve hep başıma bir şey gelecekmiş gibi hissediyordum. Eğer bir kızsanız bu tarz şeylerden korkmanız gayet normaldi. Yolu kısaltmak için kestirmeden bir dar sokağa girdim. Böylelikle eve daha hızlı ulaşabilirdim. Adımlarımı büyük ve sert bir şekilde atıyor, kendimi müziğin ritimleriyle sakinleştirmeye çalışıyordum. Dar sokağın sonuna geldiğimde karşımda Arını görmemle birlikte şoka girdim. Onun bu saatte burada ne işi vardı acaba? diye düşünüyor ağır adımlarla ona doğru yaklaşıyordum. Beyaz renk bir düz t-shirt giymiş altınada buz rengi kot bir pantolon giymişti. Beyaz üstüne yapışan t-shirt gelişmiş vücudunu gözler önüne seriyordu. Kaldırımın üstünde dikilmiş hafif kısık gözleriyle ona daha da yaklaşmamı bekliyordu. Yanına geldiğim de önünde durmuş ne yapmaya çalıştığını anlamaya çabalıyordum. O sırada dudaklarını hafif araladı ve konuşmaya başladı.
"Nasılsın Lina?"
"İyiyim de sen burada ne yapıyorsun?" dedim meraklı bakışlarla ona bakarak.
"Seni bekliyordum." derken gözlerinin sürekli kaymasından sarhoş olduğunu anlayabilmek çok zor olmamıştı.
"B-beni mi bekliyordun?"
"Evet Lina, gördüğün gibi karşındayım."
"İyi de neden?"
"Koca gün seni bekledim ama bana bir türlü vaktini ayırmadın, o yüzden olabilir mi sence?" hafifçe sırıttı ama bu pek hoş bir sırıtma değildi.
"İşim olduğunu söylemiştim sana. Hem ne istediğini anlayamıyorum ki." dediğimde üstüme doğru yürüyünce bedenimi korkulu bir tedirginlik ele geçirdi.
"Tamam da sanki ondan değil de benden kaçıyormuşsun gibi hissediyorum, öyle mi?"
"Hayır, neden kaçayım ki?" dediğimde bir adım geri attım ve onla aramızdaki mesafeyi açmaya çalıştım.
"Kuzey seni seviyor mu sence?" diyerek alaycı bir bakışla yüzüme baktığında sinirlerim bozulmuştu.
"Seviyor evet. Senin neden bu kadar umurunda?"
"Ah Lina, o seni sevmiyor. Sadece küçük aşk oyunları oynamayı seviyor. Şu anda ona anne şefkati gösterdiğin için kendini sana kaptırmış durumda ama bu aşktan gözü kör olmuş manasına gelmiyor emin ol."
"Bizim aramızdaki şey seni hiç alakadar etmiyor Arın, sende buna emin olabilirsin." sesimi yükselttiğim sırada yanından geçip gitmek için büyük bir adım attığımda kolumdan tutup beni hızla sarstı ve sokağın duvarına yasladı. Aramızda bir parmak kadar mesafe kaldığı an içimden bir sürü korkunç senaryo geçiriyor ve acayip bir şekilde titriyordum. Nefesim kesik kesik çıkıyordu ve bu bir parmaklık mesafede onun da bunu farkettiğine emindim. Bir süre gözlerime uzun uzun bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi baktıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Lina, o seni üzecek. Seni hiç kimse benim kadar sevemez bunu anlıyor musun? Senin için bu şehri bile ateşe verebilecek durumdayım. Neden benim gibi seven birini değil de seni sürekli ağlatan bir insanı tercih ediyorsun inan aklım almıyor." dediğinde gözleri buğulanmıştı. Onun bu konuşması beni de içten bir şekilde üzmüştü ve kendimi bir yanlışın içinde gibi hissetmeme sebep olmuştu.
"Arın, bu yaptığın hiç doğru değil. Lütfen beni bırak lütfen bu düşüncenin peşinide bırak yalvarırım." derken gözlerimden bir damla yaş süzüldü.
"Ağlama, eğer benim yüzümden ağlarsan kendime zarar veririm. Bu düşüncenin peşini bırak ne demek? Ben seni ölesiye seviyorum Lina. Sen bunun ne demek olduğunu anlayamazsın. Sevmenin ne demek olduğu hakkında ufak bir fikrin bile yok senin. Sevmeyi Kuzeyle aranızdaki aptalca şey gibi zannediyorsun ama öyle değil işte. Yüzüne bakarken kıyamamak nasıl bir şey biliyor musun mesela? Bakmaya kıyamıyorum güzelliğine, gözlerinin ışıl ışıl parlamasına bile dayanamıyorum. Biri gelip seni kendine bağlayacak diye ödüm kopuyor, seni benden başka kimse sevmesin istiyorum anlıyor musun?" dediğinde telefonumun çalma sesiyle yerimden sıçrayıp hemen telefonumu cebimden çıkardım. Arayan Kuzeydi, şu anda telefonu açıp ne diyeceğimi bile bilmiyordum.
"Kim arıyor?" deyip kafasını uzatıp telefonuma baktı Arın. Kuzeyin aradığını görünce surat ifadesi yumuşaklığını kaybetmiş yerine öfkeyi almıştı.
"Kapat." deyip bana yüksek bir sesle emir verdiğinde ağır alkol kokusu içime işlemişti.
"Çekil önümden eve gitmem lazım." diyerek onu ittim ve hızlı adımlarla koşarak dar sokaktan çıktım. Evin önüne kadar o kadar hızlı koşmuştum ki nefes nefese kalmış bir şekilde dizlerimin üzerine çöktüm. Hemen arkamı dönüp geliyor mu diye baktıktan sonra gelmediğine emin olup hemen kapıya geldim ve hızla vurmaya başladım. Çok geçmeden Firuze teyze kapıyı açtı. Beni öyle nefes nefese kalmış bir halde görünce şaşırdı ve hemen içeri girmem için beni davet etti. İçeri girdiğimde bana hala garip bir surat ifadesiyle bakıyordu. Fısıldayarak konuşmaya başlayınca annemlerin uyuyor olduğunu anlamıştım.
"Lina, kızım kötü bir şey mi oldu?" dediğinde hemen dehşete düşmüş surat ifademi zorla değiştirmeye çalıştım.
"Y-yoo, hiç bir şey olmadı Firuze teyze. Yoruldum sadece biraz o kadar merak edilecek bir şey yok." diyerek yarım bir şekilde tebessüm ettim.
"Ya, tamam o zaman güzel kızım." dediğinde bir nebze de olsa rahatlamış görünüyordu.
"Tamam, ben odama geçiyorum o zaman iyi geceler." diyerek yanından geçip cevap vermesini bile beklemeden merdivenleri tırmanmaya başladım. Odama girdiğimde kapıyı kapatmak için arkamı döndüm, geri döndüğüm an da yatağımın üstünde Kuzeyin oturduğunu görünce ip gibi gerilmiştim. O da tam tersine gülümseyen bir surat ifadesiyle bana bakıyordu.
"Ne dikiliyorsun orada?" diyerek yerinden kalkıp bana doğru gelmeye başladı.
"Şey, seni birden karşımda görünce şaşırdım sadece." diyerek gülümsemesine karşılık vermeye çalıştım.
"Sevinmedin mi?" diyerek kaşlarını çatıp elini saçlarımda gezdirmeye başladı.
"Sevinmem mi? Çok sevindim hem de. İyi ki buradasın." deyip hızla beline sarıldım. Oda beni saçlarımdan öpüp sımsıkı sardığında kendimi güvende hissetmemi sağlamıştı.
"Bende seni gördüğüm için mutluyum civcivim." diyerek beni kendinden ayırdı ve elimden tutup yatağa oturttuktan sonra yanıma yerleşti.
"Seni aradım ama açmadın." dedi soru soran gözlerle.
"Telefonumun şarjı azdı da eve gelmeme çok az kaldığı için şarja takıp öyle aramayı düşündüm ondan açamadım yani." yalan söylemeyi bir türlü beceremesem de bu şimdilik idare ederdi. Yalandan nefret ediyordum ama Arın yüzünden şu an söylemek zorunda bırakılmıştım.
"O zaman tamam. Seni yine çok özledim ve dayanamayıp geldim. Artık seni görmediğim zaman rahat uyuyamıyorum. Bu üç ay beni çok zorladı."
"Yanımda kal o zaman." diyerek ellerini sıktım.
"Gerçekten bunu ister misin?"
"Tabii ki isterim neden istemeyeyim?" diyerek tebessüm ettim.
"İyi o zaman. Sen uyuyana kadar yanından ayrılmam." diyerek gülümsememe karşılık verdi.
"Çok güzel, o zaman ben üstümü falan değiştireyim sonra gelirim." diyerek hızlı adımlarla yanından kalkıp dolabımın alt çekmecesinden geceliklerimi çıkardıktan sonra lavaboya doğru ilerledim.

İçeri girdiğimde ışığı yakıp lavabonun önüne ellerimi koydum ve aynaya bakmaya başladım. Aynaya baktığımda yüzümün bembeyaz olduğunu farketmem çok zamanımı almadı. Resmen korkudan betim benzim atmıştı. Arın'ın davranışları normal değildi, korkutucuydu. Ve bu beni olduğumdan daha fazla tedirgin ediyordu. Bir de üstüne Kuzeye yalan söylemek zorunda kaldığım için kendimi çok kötü hissediyordum. Her şey Arın'ın aptallıkları yüzündendi ve cezasını resmen ben çekiyordum. Ona hiç bir ışık yakmadan bana böyle bağlanması normal değildi. Bu sadece bağlanmakta değil, aşırı derece de korkuyordu. Sadece onunla olmamı istiyordu, başkasının bana bir metre bile yaklaşmasını istemiyordu ve bu beni kötü bir duruma sokuyordu. Bu düşünceleri kafamdan atmak için hemen hızla giyinmeye başladım. Yüzümdeki akmış makyajı da silip lavabodan aceleci adımlarla çıktım.

İçeri girdiğimde Kuzey yatağımın bir köşesinde yayılarak oturmuş ellerini başının altında birleştirmişti. Onu öyle saatlerce izleyebilirdim ama bunu ona söyleyemezdim. O kadar masum görünüyordu ki ona kötü bir şey söylemeye dilim varmıyordu. Zaten istesem de bu yaşananları ona söyleyemezdim, eğer söylersem bu tam bir facia olurdu. Yanına doğru gidip bende yatağın diğer köşesine kıvrıldım. Kendini çevirip bana doğru döndüğünde elini yanağıma doğru getirmiş hafif hareketlerle sıkıyordu. O yanımdayken o kadar farklı hissediyordum ki sanki bütün dünya karşıma gelse o an herkesle savaşabilirdim. Yanımda onun olması beni her şeye karşı hazır hissettiriyordu. Söz konusu o olduğunda farklı bir insana dönüşüyordum, korkusuz ve gözü kara oluyordum. Bu beni çok iyi hissettiriyordu.

Bir süre beni izlemeye devam ettikten sonra ellerini yüzümden ayırıp dudaklarını araladı.
"Çok güzelsin, o kadar güzelsin ki bakmaya doyamıyorum sana." derken sesi hafif bir şekilde titremişti. "Beni bambaşka bir insana dönüştürdün Lina. Sanki ben artık o umursamaz adam değilim, hiçbir şeyden etkilenmeyen bir insanken senin sayende hayatımda ilk defa biri için endişeyle yaşıyorum. Sürekli aklımdasın biliyor musun? Sürekli sana bir zarar gelecek korkusuyla yaşıyorum ve bu korku beni yavaş yavaş ele geçirmeye başladı bile. Her anında yanında olmak istiyorum, gülerken, ağladığında, birine ihtiyacın olduğunda ben hep senin yanında, baş ucunda olmak istiyorum." o kadar anlamlı konuşuyordu ki şu an da ona sımsıkı sarılıp öpmemek için kendimi frenliyordum. Sanki bir şey hissediyordu ve bunu dile getirmeye kendisi bile korkuyordu. Elimi onun yüzüne yerleştirdim ve hafif çıkmış sakallarıyla oynamaya başladım. Ne diyeceğimi bilmiyordum, o kadar güzel konuşuyordu ki onun lafları karşısında ezilmekten korkuyordum.

Elimi tutup yüzünden ayırdı ve burnuna doğru götürüp oraya hapsetti. Kokusunu içine çektikten sonra dudaklarına götürüp yavaş bir şekilde öptükten sonra tekrar yüzüne yerleştirdi. Benden bir cevap beklediği gözlerindeki meraklı bakışlardan anlaşılıyordu.
"Kuzey, bu söylediğin şeyler... o kadar güzel ki. Kendimi hiç bu kadar değerli hissettmemiştim. Gerçekten çok farklısın ve ben hayatına girdiğimden beri değiştiğinin ben de farkındayım bu konuda emin olabilirsin. Ben de daha önce kendimi hiç böyle hissetmemiştim, özel hissediyorum. Sanki senin beni sevmen beni büyütüyormuş gibi hissediyorum. Sen hayatıma girdiğinden beri o inatçı, huysuz ve agresif kız gitti yerine olgunlaşmış bir kız geldi. Artık bende çok farklıyım ve bu senin sayende oldu." Yüzüne biraz daha yaklaştım. "Hayatı öğrendiğim anlarda senin yanımda olman çok daha faydalı oldu. Bu yüzden mutluyum, hem de her zamankinden çok. Gözlerine baktığım anda bir şeylere susamış gibi hissediyorum. En çok da sevgiye, sen beni güvende hissettiriyor  ve aynı zamanda bana huzur veriyorsun. Bu yüzden sonsuza kadar yanımda olmanı istiyorum, olabilir misin? Bunun için söz verebilir misin?"
"Söz veriyorum küçük civcivim, son nefesime kadar seni asla bensiz bırakmayacağım. Hatta sen git desen bile seni bırakıp hiç bir yere gitmeyeceğim görüceksin."
"O zaman sözünü aldım. Artık gitmeye kalkarsan sözünden dönmüş olursun." diyerek hafif bir şekilde tebessüm edince oda karşılık verdi.
"Göreceksin. Ama sen daha bana en önemli şeyi söylemedin hatırlatırım."
"Onu sen söylemeden söylemiyeceğimi sana söylemiştim." diyerek göz kırpıp arkama döndüm.
O sırada Kuzey arkamdan bana yaklaşıp belime sarıldı ve kulağıma fısıldadı,
"Seni seviyorum, küçük civcivim."

Ruhumun Yansıması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin