"Dikkat et!"
Bana bir kez daha dikkat et derse bu adamı öldürürüm. Yemin ederim elimde kalır. Hem nedir bu ya ikide bir iyi misin, dikkat et, ağrın sızın var mı? Neyin peşinde beni delirtmek mi istiyor? Annemi bile geçti.
Ona kötü bir bakış attığımda koltuğa uzanmama yardımcı olmuştu. O sırada Kübra yanımagelerek geçmiş olsun, demişti. Bende gülümseyerek sağ ol sen nasılsın diye sordum. "Ben şimdi gidip size çorba getireceğim." Üstümemiştim bu neyin çorbasıydı. Yine e onu kırmamak adına ses etmedim.
O gözden kaybolurken gözüm Ateş'e dikti. Neden üç ay ömrüm kalmış gibi bana bakıyordu. "Sen işin gücün yok mu işine git, baban işi boşaldığinı öğrenirse sana bir dünya fırça atar."
'Babamla sabah konuştum birazdan burada olurlar." Bir senin baban eksikti zaten şimdi gelip bir ton nasihat verecekti. Ona cevap veremezken kapı çalınmıştı. Ateş sessizce kapiya giderken arkasindan onu taklit etmiştim. Ben babasını beklerken Selim'in sesiyle elimi alnıma vurdum.
Bunlar anlamıyor mu, yüzlerini görmek istemiyordum. Selim hastaneden çıkacağınızı niye söylemediniz diyerek dert yanarken Ateş Bey de beni şikayetlenerek durmamıştı. Selim kucağındaki ayıyla içeriye girerken yüz hizasına tutup sesini inceltti.
"Merhaba yengelerim gülü, bu zalım adamı affettin mi? Eğer affedersen beni sana verecek."
Ateş elinden ayıcığı alarak "Selda'nin affedeceği varsa da affetmeyecek üstüne gitme." Dedi üstüme gelen adam. Ona akıl vereceğine kendin uslu dur. Selim de acı çekiyormuşçasına ellerini kalbine götürdü.
"Yenge çok pişmanım nolur beni affet. Bu azap beni öldürecek." Yemin ediyorum gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ateş ayımı kucağıma verirken zil çalmıştı. Yine kapıyı açmaya gittiğinde Selim sağ tarafima oturarak "Affettin mi?" Diye sordu.
"Selim üstüme gelme." Nasıl bir ciddiyetle söylediğimi bilmezken içeriye Okan ve Büşra girmişti. "Bizde hastene yolundan geri döndük, keşke haber verseydiniz." Herkes bu durumdan muzdarip iken Büşra elindeki çiçeklerle yanıma geldi.
"Selda iyi misin?" Çiçeği sehpaya bırakırken birinizde yiyecek getirmediniz diye iç çektim. Ben çiçekleri ne yapayım değil mi bana insan yemek getirir. "Selda o yenilebilir çiçeklerden değil boşuna öyle bakma." Ateş'e kötü bir bakış atarken Okan araya girdi.
"Tabi ya ben Selda'ya en sevdiği pastadan ve dondurmadan getirmiştim. Erimeden gidip arabadan alayım." Pasta lafını duyunca gözlerim parladıği gibi geri sömüştü. Dün aklıma gelmesede sonradan uyurken aklıma gelmişti. Okan bildiğin arkamdan tezgah kurmuştu.
"Hain Okan, dondurma benim fikrimdi nasıl çalarsın?" Konuş Selim, benim de entirikalarımı çalmış. Okan umrunda olmadan giderken Ateş'de peşi sıra gitmişti. Selim'e baktığımda eliyle hediyesini gösterip "Nasıl, beğendin mi?"diye sormuştu.
Ya sabır diyerek karşımda oturan Büşra'ya baktım. Nasıl da gözleri dolu dolu bakıyordu. Allah'ım bu hormonlar beni vicdanlı mi kılıyordu. Normalde yüzlerine bakmayacak hatta tek kelime dahi etmeyecektim. Selim bir kez daha parmağı ile hediyesini gösterip ayıcık, demişti. Ya sabır tam da elimin tersinde....
Kübra çorbami getirip kucağıma koyduğunda Büşra, yardımcı olabilirim demişti. Bende duymamazlıkta gelmiştim. Çorbanin sonuna geldiğimde elimde kaşık herkese tek tek baktım. Bunlar bildiğin ağzı açık beni izliyordu.
"Ateş şu kıza sorsana varsa bize de çorba getirsin,karın olmayan açıklığımı hissetirdi." Ateş Kübra'yı çağırdığında ondan önce davranarak çorbamı yeniler misin, demiştim. Selim kucağındaki ayıcığı bana gösterince ve diğerlerine de getir diyerek ekledim.
Ne demiş atalarım bir yer biri bakar kıyamet ondan kopar... Herkese çorba servisi yapıldıktan sonra Kübra'ya pastami da ayarla demiştim. "Kübra dilimi olabildiğince küçük olsun." Ateş Bey şuan seninle zıtlaşmiyorsam sana tavırlı olduğum içindir.
Herkesin çorabası bittiğinde pasta faslına geçmeden Ateş'in ailesi gelmişti. Annesi bütün sevecenliği ile benimle ilgilenirken babası nerdeyse beni azarlayacakti. Neymiş hangi akıllı adam kapıyı üstüne kilitlermiş. Sinirle Ateş'in gözüne baktığımda beni savunmaya geçmişti.
"Oğlum kızın burada başı şişti, odasına çıkarda biraz dinlensin." Sonunda ya bu benim nasıl aklıma gelmemişti. Ateş haklısın anne, diyerek yanıma geldiğinde ben dünden razı elimi uzatarak kaldımasını istedim. Merdivenlerde gözden kaybolacak kadar yukarıya çıktığımızda Ateş beni bir anda kucağına almıştı.
Ona karşı gelmeden taşımasına izin verdim. Odaya gelince aklıma gelen bütün kötü anıları göndererek yatağa kıvırılıp gözlerimi kapattım. Ateş de üstümü örterek uzanıp yanağımdan öptü.
"Sizi seviyorum...."
Bunu ikinci kez söylemişti. Dün de seni seviyorum demişti ama aldırış etmemiştim. Ateş kapıyı çekip gittiğinde kapiya arkami dönerek bir kez daha gözlerimi kapattım. Aradan çok geçmeden kapı çalınmıştı. Ben ses vermezken kapı yavaşça açıldı.
"Selda uyuyor musun?" Bu Büşra'ydı. Ona tepki vermeyince yanıma yaklaşarak üstümü boyunuma kadar örtmüştü. "Canım sen yeter ki iyi ol benimle konuşmasan da olur, seni gerçekten çok seviyorum. " Büşra saçlarıma dokunduğunda gözümden bir damla yaş akıp gitmişti.
Bu vahim olayın ardından bir gün iki gün derken günler geçmiş artık eskisinden daha iyi olmuştum. Annemler bir ara telaşlanıp gelmek isteselerde yakında ben geleceğim diyerek istedim. Annemi bilmem ama babam bu evde kalmazdı. Benimde başka yerlerde kalmasına gönlüm razı gelmediği için yakında ben gidecektim.
"Selda neden aşağıya indin biraz daha dinlenseydin."
"Artık yatmaktan arkalarımda yaralar çıkacak. Mümkünse uzun süre yatmayi düşünmuyorum." Bu onunla son günlerde kurduğum en uzun cümleydi.
"Anladim, sen piknik olayını düşündün mü yarın gider miyiz?" O ve diğerleri olacağı için istemesemde aklıma mangal sefası geldikçe aş eriyordum.
"Sonuçta senin arkadaşların istiyorsan gideriz." Kahvaltı için yerime oturduğumda kaşlarını çattı. Anlaşılan sabrı buraya kadardı.
"Sence de artık yetmedi mi? Adamlar senin içim nerdeyse ters takla atacak sen bana mısın demiyorsun?"
"Ben onlardan böyle bir şey istemiyorum. Mümkünse benim için hiçbir şey yapmasınlar...." Sinirlenince karnıma ağrı girmişti. Ateş elimi tutarak bana doğru eğildi
"Neyin var?" Ona iyiyim dediğimde doktora gidelim mi, diye sormuştu. "Iyiyimden ne anlıyorsun?" Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda burun buruna geldik. Ateş nefes almama dahi izin vermeden dudaklarıma yapıştı.
"Ben size..." Kübra'nın sesiyle birlikte geri çekildiğimde "Ah pardon ocağı açık bıraktım." Diyerek geri gitmişti. Bende onun ardindan koca adama vurdum.
"Ne yaptığını gördün mü, bizi yanlış anladı."
"Bence doğru anladı sevgilim... Neyse ben çok geç kaldim saat onda toplantım var."
"Dur, ben bir karar verdim. Yeniden işe başlayacağim hala odam duruyor mu?"
"Şirket senin sevgilim sormana gerek yok."
"Seni öldürürsem gerçekten gerek kalmayacak..."
"Bende seni seviyorum."
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyizSevda Sözleri, Cemal Süreya
SORDUM FAKAT SONUÇLAR DENGESIZ,BIR DAHA SORUYORUM.
MASAL MI?
♡
ASEL MI?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM ATEŞ'İ 🚬
Ficção Adolescente# 1 - gençkurgu © © Tüm hakları saklıdır İntikam ateşi yalnızca erkekleri mi yakar? Peki ya bir kadın intakam ateşiyle yanıp tutuşursa neler olur tahmin edebiliyor musunuz? Basit bir kızın çok sıradan hikâyesi. Çünkü o ne çok güzeldi ne çok zek...