«İs-te-mi-yo-rum»

471 42 92
                                    

Alluriana yakalanmışlığın verdiği utançla arkasına baktı. Dışarı çıkmıştı ve yakalanmıştı. Hem de kendi kendine konuşurken yakalanmıştı! Ne kadar aptal olabilirdi daha fazla! Emindi ki onu yakalayan kişi üst sınıflardandı veya koçlardan biriydi. Arkadaşlarından biri olsaydı "Riana!" derdi. Tam ismini kullanmazdı.

Gördüğü kişi ne üst sınıftı ne de koçlardan biri. Kendi ile yaşıt olan Kuroo Tetsurou'dan başkası değildi. Kuroo, albinoya şaşkın ve kocaman gözlerle bakıyordu. "Kuroo... Korkuttun beni! Gece gece arkamdan sinsice yaklaşılır mı? Ya çığlık atsaydım?" Kuroo elini ensesine attı. Amacı bu değildi.

"Kusura bakma Riana. Su içmek için çıkmıştım ama seni görünce iyi olup olmadığını merak ettim. İyi misin?"

Alluriana görebileceğiniz en sahte, en mutsuz ve en çaresiz gülümseyi takındı. "İyiyim ben. En önemlisi senin yatman gerekmiyor mu? Enerji falan toplarsın." Kuroo, kızın gülümsemesinden bir şeylerin yanlış olduğunu anladı. Alluriana'nın gülümsemeleri insanı mutlu ederdi. İçini ısıtır, gülümsemek istemene yol açardı.

Gerçek bir gülümsemeydi. İçtendi. Bu seferki ise sadece dudaklarının gerilmesini sağlamıştı. Kuroo, Alluriana'nın yanına oturdu. Göz ucuyla kızın tepkisine baktı. Kız rahatsız değildi. "Ne oldu? Bir sorun varsa dinlerim."

Alluriana, yanına aniden oturmaya karar veren siyah saçlı gence baktı. Saçları her zamanki gibi yatak başı değildi. Banyodan sonra şekil vermek için zamanı olmamış olmalı ki sadece garip görünmüştü. Sadece Saçları aşağı inikti. Nasıl anlatılırdı bilmiyordu!

"Tereddütteyim biraz." Alluriana, gözlerini tekrar gökyüzüne çevirdi. Kuroo'ya bakarsa kızaracağından emindi. Ayrıca esen rüzgar hiç yardımcı olmuyordu! Alluriana genelde üşümezdi soğuk havalarda. Bu da onu asılması zor bir kız yapan nedenlerden biri. Soğuk havalarda ceket isteyen biri hiç olmamıştı.

Şu an ise banyodan yeni çıkmıştı ve saçları hâlâ tam kurumamıştı. Mümkün de değildi zaten. Evde bile kurutmak otuz dakikadan fazla sürüyordu. Bedeninin titrediğini hissedince kendine kızdı. Üşümezdi o! Yani öyle sanıyordu. Her insan üşüyebilirdi. Bu normaldi. "Neden tereddüttesin?"

Dizlerini kendine biraz daha çeken kızı inceledi Kuroo. İnatla yüzüne bakmıyordu sanki. Az önceki titrediğini gördüğüne yemin edebilirdi. Ya da bir göz yanılsaması gibi bir şeydi.

"Çünkü beni seven insanları endişelendirmek istemiyorum. Onları endişelendirmemek için de sakatlanmamam gerekiyor. Sakatlanmamak için voleybolu bırakmak lazım. Diğer taraftan voleybol benim hayatımın bir parçası. Yemek yemek, uyumak gibi oldu. Bırakmak is-te-mi-yor-um!"

Alluriana neden içini döktüğünü bilmiyordu. Oysa o kamp biteseye kadar bekleyecek, ardından ilk tren ile Tooru'nun yanına gidecekti. Her şeyi anlatıp akıl almayı planlıyordu. Evet, Oikawa Tooru'dan akıl alacaktı. Öyle göründüğüne bakmamalısınız. Oikawa Tooru, çok zeki ve kurnaz biriydi.

"Bırakma o zaman." Alluriana konuşma süresi içinde ilk defa Kuroo ile göz göze gelmek için siyah saçlı gence doğru döndü. Kuroo zaten ona bakıyordu. Hemen itiraz etmek istedi. "Ama-"

"Onları endişelendirmemek istiyorsan kendini sakatlamayacağın kadar çalışırsın. Kendini geliştirip sakatlayamayacağın kadar çalışırsın.  Seni seven, sana destek olan insanları endişelendirmemek istiyorsan çok fazla çalışmayı bırak. Çalışma demiyorum ama abartma."

Kuroo, Alluriana'nın yüzündeki ifadenin yumuşadığını görünce rahatladı. Kızın ona bağıracak gibi bakması konuşmayı zorlaştırıyordu! Belki biraz da dizini sakatladığı günden bahsetmeliydi.

Nekomata'nın Torunları {Haikyuu!}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin