Keyifli Okumalar 🌼
Lu Han tıpkı buraya geldiği ilk günü yeniden yaşıyormuş gibi hissediyordu. Üstü başı yine kirlenmiş, saçları dağılmış, elleri zincirlenmişti. Ancak o zamanlarda olduğunun aksine yanında onlarca kişi değil, sadece iki arkadaşı var askerler dışında. Buraya ilk geldiği zaman içten içe hissettiği korku bu kez başka bir şekilde kendisini belli etmişti. O zamanlar Wang Xiu'ye hizmet etmesi için getirilmişti buraya ancak şu an öyle değildi. İlk getirildiği gün burada neler olduğunu Baekhyun ona anlatana kadar bilmeyen birisiyken şu an burada bulunma sebebini çok iyi biliyordu. Yine de ne olursa olsun o zamanki gibi yalnız olmadığını hissediyordu. Baekhyun ve Chanyeol ile birkaç aydır birlikteydi ancak kendi aralarında bir aile olduklarını hissetmişti hep Lu Han. Şu an başka bir şekilde nükseden korkusu işte bu yüzdendi. O zamanlar sadece kendi hayatıydı düşündüğü şey ancak şu an ailesinin de hayatı çok büyük bir tehlike içerisindeydi. Şu an kalbini hızla çarptıran, üstüste yutkunmasına ve katılaşan bacakları ile geri geri gitmek istemesine sebep olan şey çoğunlukla buydu.
Gösterişli köşkün kapıları o günkü gibi ürkütücü bir sesle açıldığında avlunun ortasında onları bekleyen adamı gördü Lu Han. Bu sefer Wang Xiu kendisini kapıda karşılamıştı. Kalbi ağzında atarken yanındakilere döndü. Baekhyun'un da elleri kendisi gibi bağlanmışken Chanyeol'ün elleri ve ayakları bağlanmış, bedeni kalın iplerle bağlanarak kollarını kullanması imkansız hale getirilmişti. Onun etrafını çeviren pek çok asker vardı. Lu Han tekrar Baekhyun'a baktığında onun düşündüğünün aksine boş bir suratla karşısına baktığını gördü. Sanki saatlerce omzunda ağlamış olan çocuk o değilmiş gibi hiçbir hissin belli olmadığı bir ifade taşıyordu. Bu Lu Han'ı oldukça şaşırtsa da düşünmek için zamanı olmadan avlunun içine itilmişti bedeni.
"Bakın burada kimler varmış"
Wang Xiu yüzünde hastalıklı bir sırıtma ile ellerini ardında kavuşturup her birinin yüzüne baktı tek tek. Zafer kazanmış tavrı gözlerindeki korkunç ifadeyle birleştiğinde, daha hiçbir şey olmamasına rağmen Lu Han o gözlerde ölümü görmüştü. Acı dolu bir sonun onları beklediğini açıkça hissetmişti.
Wang Xiu'nin de tam da Luhan'ın düşündüğü gibi, karşısındakilere bakarken aklından türlü planlar geçiyordu. Her biri için özel ve güzel sürprizleri vardı ve onların da çok hoşlarına gideceğinden emindi.
"Çok sevgili biricik gözdem Baekhyun"
Ortada dizleri üzerine çöktürülmüş Baekhyun'un gözyaşları, tozlanmış ve kirlenmiş yüzünde ince birer çizgi oluşturup teninin rengini ortaya çıkarmıştı. Sağında, bir metre kadar uzağında Chanyeol; solunda ve aynı mesafede Luhan dizleri üzerine çöktürülmüştü zorla.
Wang Xiu gülümseyerek ki, bu tehlikeli bir gülümsemeydi, eğilip elinin tekini gözdesinin yanağına yaslayıp elinin tersiyle okşamıştı yumuşak yanağı.
Baekhyun kaşlarını çatıp yüzünü elinden kurtarmak için geri çekilmek istese de çenesine sıkı sıkı sarılan parmaklar buna engel olmuştu. Chanyeol ve Luhan'ın gözleri ikisi arasında gelip gidiyordu ve Chanyeol'ün ani hareketlerine karşı müdahele edebilmek için 4 asker başında bekliyordu. Askerler Wang Xiu Baekhyun'a dokunduğu her an yerinde debelenerek bağlandığı zincirleri hareket ettiren Chanyeol'ü zapt etmekte zorlanıyorlardı."Güzel Baekhyun'um. Buradan giderken- hayır, hayır bu doğru bir ifade olmadı. Kaçırılırken ne kadar da korkmuşsundur kim bilir, öyle değil mi?"
Yumuşak çıkan sesi, tane tane kurduğu sözcükleri ve kısık sesi ile merhametten çok uzak bir ürkütücülük taşıyordu. Sesindeki yumuşak tınıya zıt çenesini sertçe kavramış parmakları da bunu destekler nitelikteydi. Bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi yapmayı tercih edip bunu karşısındakinin yüzüne vurmak için alaylı bir şekilde konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sterliçya
FanficÇin Hanedanlığı sınırları içerisinde bir kaçış öyküsü... Ya da daha fazlası... @winesis'in doğum günü için, doğum gününde yayımlandı.💃💃🥳