Keyifli Okumalar🌼
Büyük saray avlusunun ortasına yerleştirilmiş bir sandalye ve sandalyeye bağlanmış olan adamın etrafı 2 asker ile çevrelenmişti. Durumu iyi görünmekle birlikte içinde bir yerlerde olanları hazmedememenin öfkesini tüm gücüyle yaşarken ihanetin kızgınlığı ile sessizliğe bürünmüştü. Wu Shi Yuan, tüm hayatı boyunca hiçbir zaman duygularını dışa vuran bir adam olmamıştı. Bunca yıllık hayatının sonuna gelmiş olduğunu biliyor olsa dahi olabildiğince rahat, tasasız ve korkusuz görünüyordu.
"Majesteleri Kral Suho"
Sarayın geniş bahçesine açılan ardına kadar açık büyük iki kapının öbür tarafında kırmızılara bürünmüş kral görünürken herkes kafasını öne eğmiş, hazır ola geçmişti. Arkasına dizilmiş birkaç kişi ile birlikte geniş taş plakalarla döşenmiş avluya girip sakin adımlarla oturan kişiye doğru ilerledi. İlk an kendisine çevrilen duygudan yoksun gözler sağ omzunun üzerinden ardındaki kişiye yöneldiğinde, sadece bir anlığına bir şeyler gördüğünü sansa da bir duvar kadar ifadesizdi adam.
Kral Suho gördüğü ve anlatılanlardan duyduğu kadarıyla bu adamın oldukça zeki olduğunu söyleyebilirdi. Kendi babasına nazaran yaptıkları karşısında en azından kendini küçük düşürmüyor, tüm ağırlığı ile olacakları bekliyordu. Eğer gayrı meşru bir çocuk olmayıp sarayda büyüseydi Suho onun yetenekli bir kral olabileceğini düşündü. Wu Shi Yuan'ın her ne kadar henüz bilmedikleri sırlara ve planlara sahip kötüniyetli birisi olsa da duruşunda dahi bir kralın vakurluğunu ve otoriterisini taşıdığını kimse inkâr edemezdi.
"Wu Shi Yuan, devrik kral Seo Wan'a hizmet eden Minchon Karargahı lideri olarak sahip olduğun tüm yetkilerin elinden alınıp yargılanmak üzere Kore sarayına getirildin. Seo Wan ile yaptığın özel görüşmelerin neticesinde Kral Jun Myung'un gayrımeşru oğlu olduğun düşünülüyor. Bu konuda bildiklerini anlat"
Wu Shi Yuan asıl meselenin ne olduğunu bildiğini belirtircesine başını ağır ağır sallayıp kendisini dikkat ve merakla izleyen gözlerin her birine baktıktan sonra manidar bir hareketle kıvrıldı dudağı. Şu an burada tutuluyor olmasının tek nedeni aslında önceki krala bağlı olan her komutan gibi usulen yargılanmaktı. Ucunda belki bir hapis cezası ya da sürgün söz konusu olabilirdi onun için, tabii bir hanedan üyesi olmasaydı eğer. Ancak hiçbir zaman başkasının hükmü altında yaşamayı kabullenmeyen benliği buna asla müsade edemezdi. Kendisine biçilecek ceza da hanedanlığın kendisine tanıtacağı iltimas da istediği bir şey değildi. Hayatını her zaman kendisi şekillendirmişti ve yine aynısını yapacaktı. Ucunda ölümü bulacak olması da aslında asıl istediği şeydi.
"Madem artık her şeyin sonuna geldik. O halde bilinmeyen hiçbir şey kalmasın"
Her zamanki kendinden emin, rahat ifadesi görenlerde hayret uyandıracak cinstendi.
"Gayrimeşru bir oğul olduğum doğru. Ben bunu her zaman biliyordum zaten. Annem Kore sarayında çalışan Çinli bir hizmetçiydi zamanında ve öyle güzel bir kadındı ki o zamanın kralının bile ilgisini çekmişti."
Shixun büyükannesini daha önce hiç görmediğini hatırladı bir an. Ayrıca bir Çinli olması ise onu hayli şaşırtmıştı. Her ne kadar kendilerinin Çin soyundan geldiğini ve bir Çinli olduğunu düşünerek büyüyüp yaşasa da aslında ailesini sadece babasının anlattıkları kadar biliyorlardı. Annesi bile bu konuda pek bir şey bilmezdi ve dedesinin Koreli olduğunu öğrenince büyükannesinin de öyle olduğunu düşünmüştü.
"Kral, yani babam olan kişi o zamanlar bir prensmiş ve tahta geçeceği zaman yaklaşınca müstakbel eşi yani müstakbel kraliçe olan prenses eşi onun bir hizmetli ile ilişki yaşadığını öğrenmiş. Hem bu olayın duyulmaması hem de kendi itibarı için annemi hemen saraydan, sonra da ülkeden attırmış. Neden hemen öldürmemiş bilmiyorum ama öldürmüş olsa şu an bunları konuşuyor olmazdık, ha?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sterliçya
FanfictionÇin Hanedanlığı sınırları içerisinde bir kaçış öyküsü... Ya da daha fazlası... @winesis'in doğum günü için, doğum gününde yayımlandı.💃💃🥳