Özlenen

242 20 51
                                    

Keyifli Okumalar 🌼

Nihayet her şey sona erdiğinde Kral Seo Wan, yargılanmak üzere Prensin askerleri tarafından tahtından kaldırılarak salondan çıkarılmaya çalışılmıştı. Ancak tüm her şeyini kaybettiğini kabullenmek istemeyen Kral askerlere hayli zorluk çıkartıp gitmeyi reddediyordu. Senelerce kendince ortaya koyduğu tüm saygınlığını göz ardı etmiş, kendi elleri ile yerle bir etmişti saniyeler içerisinde. Kendisini yerlere atıyor, kaldırıldığı tahtına geri dönmek için çırpınarak oğluna tehditler savuruyordu. Kore'nin yeni yönetiminin sahipleri olan kişilerse oldukları yerde, ifadesiz gözlerle onun bu halini seyrederek bu taht düşkünü adamın hakettiğini bulacağı günü sabırsızlıkla bekliyorlardı.

Prensin köşkünde ise başından beri var olan gergin sessizlik yerini koruyordu. Hepsi hapsoldukları binanın içerisinde, hemen kapının önünde gelecek olan en ufak bir habere muhtaç şekilde beklemektelerdi. Kapıya en yakın yerde duran iki kişi içlerindeki korkunun verdiği tedirginlikle bir sağa bir de sola giderek bir süre önce dinen seslerin sebebini çözmeye çalışıyorlardı.

Saatler önce buraya kapatıldıklarında, yaşadıkları şoku anlatmalarının hemen ardından yaptıkları ilk iş yeniden kapıya yönelmek olmuştu. Her ne kadar dışarıdaki askerlere uzun, geniş ve kanatlı kapının açılmasını söyleyip durmuş olsalar da hiçbir şekilde cevap alamamışlardı. Bu çıkıştan umutları kesildiğinde ise köşkün içene doğru yönelerek bir başka çıkış yolu bulmaya çalışmışlardı hep birlikte. Yardım etmek istiyorlardı. Shixun her ne kadar onları düşünüp güvende kalmalarını sağlamış olsa da hepsi de kılıç kullanabilen kişilerdi ve böyle bir zamanda ona yardım etmekten başka bir şey düşünememişlerdi. Ancak ellerini attıkları tüm kapılar kilitlenmiş, pencerelerin panjurları sıkı sıkı kapatılmıştı. Koskoca köşkten dışarıya bağlantı sağlayan tek bir çıkış bulamamışlardı. Hal böyle olunca yeniden ana kapının önünde toplanarak beklemeye başlamışlardı çaresizce. Hiçbirinden tek kelime olsun çıkmıyordu.

Bu çabalarının ardından geçen kısa bir sürenin ardından ise bahsedilen isyanın sesleri köşke ulaşmaya başlamıştı. Bulundukları alana henüz yaklaşmamış olsa da bunun çok uzun sürmeyeceği aşikardı. Önce yalnızca askerlerin bağırışları ulaşmıştı kulaklarına, hemen ardından da kılıçların çarpışma sesleri duyulmuştu.

Lu Han duyduğu seslerle olduğu yerde kalıp gözlerini büyüterek yutkundu derince. Kalbi ağzında atıyor gibi hissediyor olsa da biraz sonra göğsünü yarıp dışarı çıkacak gibiydi aynı zamanda. Elleri buz gibi olmuş, soğuk terler dökmeye başlamıştı. Hissettiği korku ve buna bağlı stres karnında onu iki büklüm edecek bir ağrı meydana getirmiş olsa da o bunu hissetmiyor gibi olduğu yerde dikilip kalmıştı. Tüm odağı, tüm düşüncesi Shixun'a yönelikti. Sevdiği adamın ne yaptığı, neden yaptığı ya da kim olduğu gibi sorular şu an için aklının ucundan dahi geçen şeyler değildi. Aklındaki tek şey ona bir zarar gelip gelmeyeceği düşüncesiydi. Neredeydi, ne yapıyordu, ne tür bir tehlike içerisindeydi, yara almış mıydı, iyi miydi gibi sorular sürekli zihninde dönüp duruyorken nefesleri sıklaşıyor, göğsünün üzerine bırakılan ağırlık gittikçe eziyordu onu.

Bu düşünceler içerisinde boğulmamaya çalışarak dakikalarca dinledi isyanın seslerini. Dakikalar saatlere varınca artık ayaklarında ayakta kalacak güç kalmamış olmasına rağmen umursamamıştı. Sesler artık çok daha yakından geliyor olsa da henüz köşke dokunan bir hareketlilik yoktu. Saray geniş bir alan içerisinde çevrelenmiş olduğundan Prensin köşkü ile saray binası arasında fark edilen bir mesafe bulunuyordu. Kaldı ki Prensin köşkünün bulunduğu kısım zaten Prensin askerleri tarafından kontrol altına alınmış olduğundan burası için tehlike arz edecek bir durum bulunmamaktaydı.

SterliçyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin