Keyifli Okumalar 🌼
Baekhyun sabah kahvaltıdan sonra Lu Han'ı alıp köşkü gezdirmek istemiş, biraz hava alarak kafasını dağıtmasını amaçlamıştı. Aslında bu gezintinin asıl amacı dünkü konuşmalarından sonra aralarında bir sorun olup olmadığını görmekti. Henüz 2 gündür tanışıyor olsalar da Lu Han'ı sevmişti ve onu kaybetmek istemiyordu. O yüzden aralarında oluştuğunu düşündüğü soğukluğu gidermek istemişti. Güneşli ve açık havada biraz yürüyüş yapmak ikisine de iyi gelecekti.
"Lu Han, biraz dışarı çıkmaya ne dersin?"
Lu Han diğer kölelerle paylaştığı odanın yatağı üzerinde oturmuş dalgın bir halde düşünürken aniden duyulan sesle irkildi. Ancak sesin sahibini görmek onu hem mutlu etmiş hem de rahatlatmıştı. Baekhyun'u gördüğüne oldukça sevinmişti doğrusu. O da dünkü konuşmadan sonra aralarına mesafe girer diye düşünmüştü ama belli ki Baekhyun onunla konuşmaya devam etmek istiyordu. Üstelik en büyük sırrını bile paylaşmıştı onunla, zorla olmuş olsa da. O yüzden oturduğu yerden hevesle kalkıp kapıda kendisini bekleyen çocuğun yanına ilerledi.
"Baekhyun, dışarı çıkmama izin verirler mi ki?"
"Merak etme ben hallederim. Hadi gel hava çok güzel"
İki çocuk birbirlerine gülümseyip dışarı kapıya doğru ilerlerken kapının yanındaki askerin gözleri Lu Han'a ilişti.
"Efendim köleler dışarı çıkamazlar"
Lu Han beklenti ve tereddüt dolu gözlerini Baekhyun'a çevirip bir şey söylemesini bekledi.
"Benimle birlikte olacak, sorun yok. Sadece bahçeyi gezip geleceğiz. Şimdi kapıyı aç."
"Ama efend-"
"Sana kapıyı açmanı emrettim!"
Baekhyun'un bir tık yükselttiği sesi askere geri adım artırırken Lu Han Baekhyun'un buradaki yerini sorgulama ihtiyacı hissetti bir an. Gözde olması bu tarz emirler vermesini de sağlıyor muydu?
Kapılar açılıp dışarı adım attıklarında ise yakmayan ama insanın içini ısıtan güneş ışıkları doğrudan iki beyaz tenli bedeni bulmuştu. Lu Han temiz havayı ciğerlerine çekip gözlerini kapatarak güneşin tadını çıkardı bir süre. Yüzünde ufak bir gülümseme vardı. Esareti birkaç gündür sürüyor olsa da özgürce adım atmayı seneler sürmüş gibi özlemişti. Günlerdir yalnızca çardağa çıkarken güneşi görebiliyordu.
Baekhyun yanındaki çocuğun özlediği havayla özlem gidermesini bekleyip ona birkaç dakika verdi. Daha sonra da basamaklardan inerek yavaş adımlarla yürümeye başladılar. Ön bahçe oldukça büyüktü. Ana kapıya varmadan sağ cephede kalan bölgede bir kapı daha açılıyor ve burası güzel bir bahçeye çıkıyordu. Lu Han böyle bir bahçenin böyle bir yerde bulunuyor olmasına hayli şaşırmıştı.
"Bu bahçe çok güzel Baekhyun"
Baekhyun elinin tekini yanından geçtiği bir gül üzerinde gezdirip hafifçe gülümsedi.
"Öyle, burası benim bu yerde nefes almamı sağlayan tek yer. Bir de..."
Aklındaki kişinin güvenli kollarındaki huzuru söylemeyi kendisine sakladı. Lu Han bu konuya olumlu olarak bakmadığı için çekinmişti biraz.
"Seninle birlikte geliriz bundan sonra. Hava almış olursun sen de ha?"
Lu Han normalde olsa bunu memnuniyetle kabul ederdi ama burada kalmak gibi bir niyeti kesinlikle yoktu. En ufak fırsatı değerlendirip buradan kaçma peşindeydi.
"Baekhyun, sana bir şey sorabilir miyim?"
"Tabii, sor lütfen"
"Demin de yaptığın şey... Yani askerler bile seni dinliyorlar burada. Bu nasıl oluyor?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sterliçya
FanficÇin Hanedanlığı sınırları içerisinde bir kaçış öyküsü... Ya da daha fazlası... @winesis'in doğum günü için, doğum gününde yayımlandı.💃💃🥳