Sevgi,Güven,Acı ve Yeni Şeyler

303 32 60
                                    

Keyifli Okumalar 🌼

Zhan Yibo'nun ardından suçlu bir çocuk misali elleri önünde birleşmiş, dudaklarını büzmüş bir şekilde ilerlerken olduğu yere çöküp ayaklarını yere çırpmamak için çok zor duruyordu. Yibo üç gece önce ona onunla Karargâh'ta görüşeceğini söylerken şaka yapmıyordu. Gerçekten de onu cezalandırmak için bir yere götürüyordu şu anda.

Yibo ise ellerini ardında bağlamış, arkadan kendisini takip eden Zhan'a, onu en az yoracak işi vermeyi düşünüyordu. Her ne kadar onun sözünü dinlememiş ve kendisini tehlikeye atmış olsa da ve Yibo'yu feci şekilde kızdırmış olsa da artık o kadar da kızgın değildi. Evet, eğer o an imkanı olsa Zhan'ı falakaya bile yatırabilirdi ancak ona kıyamıyordu tuhaf bir şekilde. O yüzden aklına gelen şey onu biraz olsun yoracak ve en azından ceza adı altında sayılabilecek bir şeyler olmuştu.

Yibo, önüne geldikleri büyük hangarın kapısını açıp Zhan'a döndü yüzünü. Zhan önce masum gözlerle açılan kapıya, sonra da Yibo'ya bakıp tekrar kapıya döndü. Büzerek aşağı sarkıttığı dudakları ile gerçekten de çok tatlı görünüyordu ancak Yibo buna kanmayacaktı. O yüzden yüzüne bir daha bakmadan hangara ilk kendisi girdi. Zhan ise onu fikrinden döndüremediği için içli bir nefes alıp verdi ve Yibo'nun ardından içeri girip etrafa bir göz attı.

"Yibo, burada ne yapacağız?"

Yibo Zhan'a dönüp eliyle yerdeki yüzlerce kılıç, kalkan ve mızrakları işaret etti. Wang Xiu'nin köşkünde yüzlerce askerin kullandığı malzemelerdi bunlar.

"Biz değil, sen yapacaksın Zhan. Buradaki kılıç, kalkan ve zırhların hepsini 1 gün içinde temizleyeceksin"

Zhan'ın duydukları ile gözleri ve ağzı aynı boyutta açılmış ve inanamayan bakışlarla Yibo'ya bakmıştı. Deminki suçlu bakışları anında kaybolmuş ve yerini dehşet dolu bir ifadeye bırakmıştı. Savunma pozisyonuna geçmesi çok sürmemişti.

"Ne?!"

"Bunların hepsini 1 gün içerisinde temizleyeceksin Zhan"

Zhan gözlerini devirip ellerini beline yerleştirerek ukala bir ifadeyle diğerine bakarken, Yibo'nun yüzünde her zamanki boş ifadesi yerli yerindeydi.

"Ne dediğini anladım Yibo! Sadece şaşkınlığımı belirtmek istedim."

"İyi. Duyduysan gidiyorum"

Yibo dönüp kapıdan çıkacağı sırada Zhan telaşla atılıp koluna asıldı.

"Yibo! Sen ne dediğinin farkında mısın ya?! Ben bu kadar şeyi nasıl tek başıma temizleyeyim Tanrı aşkına!"

"20 saat"

Zhan duyduğu şeyle tekrar bir 'Ne?!' nidası koparsa da Yibo için değişen bir şey yoktu.

"20 saat dedim"

Zhan'ın ağzından ağlamaklı bir ifadeyle dökülen acı dolu inlemesi, masum masum bakan kedi gözleri ve yeniden büzdüğü dudaklar Yibo üzerinde etkili olmamıştı tabii ki. Ya da dışarıdan görünen buydu. Buruşturduğu kaşlarına ek zaten iri gözlerini biraz daha büyüterek bakıyordu karşısındakine.

"Yibo başka bir ceza versen olmaz mı ha? Bu olmaz, burada 20 saat kalırsam ölürüm ben burada. Cesedimi çıkarırlar buradan bak. Ölürsem üzülürsün sonra. Ha? Hadi, hadi, hadi. Noluuuur?"

Kelimelerini de dudakları gibi uzatarak harcarken şu an için tek derdi bu işten yırtmaktı. Her zamanki gibi normal bir temizlik işi verse nasılsa askerler gelip kirletip gittiler diyerek yırtar, temizliği de yapmamış olurdu. Ama bu zırhları sadece dünkü baskın anları gibi zamanlarda giyerdi askerler. O yüzden sonradan kirletilmiş olduğuna dair bir yalan uyduramazdı Zhan.

SterliçyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin