Fedakârlık

347 39 35
                                    

Keyifli Okumalar 🌼

Sonraki günün sabahında Lu Han yatağından kalktığında uzun zamandır ilk kez bu kadar mutlu hissediyordu kendisini. Bütün gece heyecandan, buradan kurtulma umudundan gözüne uyku girmemişti ancak hiç de yorgun değildi. Aksine kendisini oldukça dinç hissediyordu. Önceki gece Baekhyun onunla kaçış konusunu konuşmuş ve heyecandan yerinde duramamıştı.

Kalkıp odadaki işini hallettikten sonra ortak alana döndüğünde Yifeng takıldı gözüne. Genç kız uzun saçlarını taradıktan sonra tarağı masaya bırakıp oturduğu yerden kalktığında, gözgöze geldiler ve büyük bir gülümsemeyle baktı kıza.

"Günaydın Yifeng"

"Günaydın, çok mutlu görünüyorsun bugün."

Genç kızın ağzından soru ifadesi ile dolu sözlere karşılık hemen cevap vermek istese de tuttu kendini. Gözlerini kaçırıp gülümsemesini bir tık indirdi ve sonra tereddütle baktı Yifeng'in yüzüne. O an aklına gelen şeyle planları arasına Yifeng'i de katıp katamayacaklarını düşündü. Ama bunu önce Baekhyun ile konuşmalıydı, kendi başına buna karar veremezdi.

"Kendimi iyi hissediyorum sadece. Ayrıca bir sebebi yok"

"İyi öyleyse. Turnaya bakmaya gidelim mi, ne dersin?"

Kızın teklifini kafasını sallayarak kabul etmiş ve odadan çıkmışlardı. Dün yaralı turna için bedenini rahat hissedebileceği bir yatak hazırlamışlar ve odalarına getirmişlerdi kuşu. Ama odadaki bir iki kişi bundan rahatsız olup turnayı istemediklerini belirtince mecburen çıkarmışlardı hayvanı dışarı. Götürebilecekleri bir yer ararken Yifeng'in aklına kiler olarak kullanılan, mutfağın yanındaki küçük oda gelmişti. Köşk oldukça büyük bir yapıdaydı ve mutfak odaların olduğu kısma biraz uzaktı. Üstelik Lu Han oraya daha önce gitmemişti bile.

Köşkün güneyinde, arka tarafına düşen bölümdeki mutfağa ilerlerken uzun bir koridordan geçtiler. Mutfak ve köşkün ana binası birbirlerine bir geçit bağlanmıştı. Geniş, tahta bir köprü gibi iki yapı arasına eklenmişti ve dışarıdan bir koridor gibi görünüyordu. İki yanı da açık bir şekilde, arka bahçeye giden kısmı gösteriyordu ve korkuluklarla çevrilmişti.

Şimdi tekrar oradan geçip mutfağa ulaştılar ve kenardaki kilere girdiler. Kuş kendine gelmiş, hareketsiz bir şekilde uzanıyordu yerde. Ancak gördükleri yalnızca kuş değildi. Yaşlı bir kadın kuşun başında durmuş tüylerini okşarken önüne koyduğu kasteden yemek yemesine yardım ediyordu. Bir mutfak hizmetlisiydi ve kilere malzeme almaya geldiğinde fark etmişti kuşu. Aç olduğunu düşünerek yemek vermişti biraz.

İkili kadına teşekkür edip biraz turnayla ilgilenmiş ve sargısını değiştirerek yeniden gelmek üzere oradan ayrılmışlardı.

Mutfaktan çıkıp ana binaya giden yol üzerinde ilerlerken biraz durup etrafı seyretmek istediler. Hazır kimseler görünmüyorken bahçenin bu tarafına bakmak istemişti Lu Han.

Kollarını dirseklere dayayıp gözlerini etrafta gezdirirken arka bahçeye ait olduğunu düşündüğü kapıdan tanıdık bir beden çıkmıştı. Lu Han'ın gözleri anında odaklanıp kendisine doğru ilerleyen bedeni izlerken, yürüyen adam doğrudan ileri bakıyordu. Yürüdüğü yol, mutfak ve ana binayı bağlayan bağlantının altından geçiyordu ve önüne bakarken ilerisindeki tahta koridorda duran bedenleri görebiliyordu. Gözleri ağır bir şekilde yukarı çıkıp tanıdık kahveleri yakaladı. 3 seferdir kendisine odaklanmış dikkatle bakan bu gözlere oldukça aşina olmuştu. Bu kez göz temasını onların altından geçip gidene kadar bozmadı. İlk kez dikkatle baktığı gözlerin dışında gözlerin sahibi bedeni de taramayı unutmadı tabii. Ancak uzun bacakları kısa yolu hemen bitirmiş, tahta koridorun altından geçmişti.

SterliçyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin