Zehra anne, lavaboda çocukların yüzlerini yıkayıp sakinleştirmeye çalışıyordu.Faruk bütün sevimliliğle
"Göydün mü Gül?Zehya anne yine kahyaman gibi kuytaydı bizi.keşke biyaz daha eyken gelseydin Zehya anne,oyun odasında da tokat attı bize biliyoymusun?"( r )harfini söyleyememesi daha bir sevimli yapıyordu Faruk'u.Zehra anne kucakladı kuzucukları,anne sıcaklığı vermeye çalışarak.Gerçi hiç bir sıcaklığın anne sıcaklığını tutmayacağının farkındaydı yinede elinden geleni yapmaya çalışıyordu.
Zehra anne gizemli kadındı,nerede olay olsa,hangi çocuğun başı derde girse hemen orada bitiyor,çocukları korumak adına canla başla mücadele ediyordu.Gününü o kadar insana yemek yetiştirmek için yemekhanede geçiren bu kadın nasıl oluyor da olayları hemen haber alıp olay yerine yetişiyordu kimse bir anlam veremiyordu.Bir gün bekçilerden birinin Lale'nin elinden tutup kendi odasına soktuğunu haber almış,elinde kepçesiyle odaya zor yetişmiş,kepçeyi adamın kafasına vurmasıyla adamı bayıltması bir olmuştu.Sonraları kimse bekçiden bir haber alamamıştı.
Gül,daha sonra öğrendi Zehra annesinin sırlarını.Zehra,öğretmen emeklisi bir kadındı.dededen kalma hatırı sayılır bir mirasında sahibiydi.
Küçük yaşta anne ve babasını trafik kazasında kaybetmiş dedesi tarafından büyütülmüştü.19 yaşında dedesini kaybetmişti.Başka varis olmadığı için yüklü bir mirasında sahibi olmuştu.20 yaşında evlenmiş 5 yıl sonrada eşini kaybetmişti.Hayatı kisesizlik ve yanlızlık içinde geçmişti.
Eşini genç yaşta kaybetmesinden dolayı çocuk sahibi olamamış,tekrar evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmemişti.Çünkü eşini büyük bir aşkla sevmişti. Eşini kaybettiği yıllarda sağlığını yitirmiş,eşini aldığı için yaratıcıya isyan etmişti.Sonraları bir dostunun verdiği bir kitabı okuyunca ölümün bir son olmadığını, yeni bir başlangıç olduğunu, güzel ameller işleyen kulların öldükten sonrada güzel bir hayatı olacağını öğrenmişti.O zamandan sonra dini ilimleri öğrenmek için çaba harcamaya başlamış, kendini yetiştirmek için azami ölçüde gayret göstermişti.İsyan ettiği için tövbekar olmuş,namaz kılmaya başlamış,tüm ibadetlerini eksizsiz yapmaya çalışmıştı.Peygamber efendimizin de öksüz ve yetim olduğunu,kendisi gibi dedesi tarafından büyütüldüğünü çok sevdiği eşi hz Hatice'yi kaybettiğini öğrenince kendi hayatına olan benzerliği farketmiş, onun hayatını kendine rehber edinmişti.Kendisinden birşey istendiğinde geri çevirmezdi.Mal varlığını hayır islerinde kullanıp ahirete yatırım yaptığını her fırsatta dile getirirdi.İlk önceleri cennette eşiyle birlikte olmak düşüncesiyle yapıyordu sonrasında insanları mutlu etmek,muhtaçlara yardım etmek,ibadet etmek büyük bir huzur ve mutluluk vermeye başla mıştı.Artık anlamıştı ki yaratıcının kulun ibadetine de,hayırına da,zekatına da, kurbanına da ihtiyacı yoktu aksine kulun ihtiyacı vardı bunları yapmaya.Ruhunu beslemek,terbiye etmek,içindeki boşluğu doldurmak,mutlu olmak için kendine de diğer insanlara da faydalı olmalıydı.
27 yaşında hayatının baharındaydı.Hafta sonu rutin bir huzur evi ziyaretinden dönmüştü.Arabasını villasının garajına park edip iki tarafı güllerle süslü bahçenin yolundan evin kapısına doğru ilerliyordu.Bahçe duvarının yola bakan kısmından bir ses geldi.Döndü baktı kedi sesidir diye düşünüp tekrar eve yöneldi.İki adım daha atmıştı ki gelen sesle olduğu yere çivilenmiş gibi kaldı.Sese doğru yöneldi.Duvarın dibine geldiğinde ses daha da şiddetlenmişti.Duvarın bir metre kadar öncesinden başlayarak duvarı kaplayan çiçekleri araladı ve gördüğü manzarayla adeta şok geçirdi.Altındaki bezden başka üzerinde hiçbirşey olmayan bir bebek çiçeklerin arasında yerde yatıyordu.Henüz yeni doğmuş olduğu vücudundaki kurumuş kan lekelerinden anlaşılıyordu.Bir hamlede yerde yatan ve avazı çıktığı kadar bağıran bebeği kucağına aldı.Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez bir halde bahçe kapısına yöneldi.Kapıyı açıp dışarı çıktı. Belki birileri bebeği kimin bıraktığını görmüştür ümidiyle etrafına baktı.Ama kimsecikler yoktu.Bahçıvan Hüseyin efendi de yıllık iznini almış karısıyla birlikte 20 günlüğüne memleketine gitmişti.Ne yapacağını bilemez bir halde bebeği alıp eve girdi.Ne yaptıysa bebeği sakinleştiremedi.Aklına Ayfer geldi hemen telefona sarıldı ve arkadaşını aradı.Bir paket yeni doğmuş bebek bezi,bir kutu yeni doğan maması ve bebek kıyafetleri istedi.Ayfer hem aile dostu bem üniversiteden arkadaşı hemde meslektaşı idi.Yarım saat sonra Ayfer elinde siparişler,şaşkın bir ifadeyle içeri girdi.
L
"Hayırdır Zehra,telefonda konuşturmadın beni,ne olacak bunlar,o kucağındaki de ne?" diyerek
Zehranın kucağındaki kocaman battaniyeye yöneldi.Zehra elini dudaklarına götürerek sesiz olmasını işaret etti.Battaniyenin kenarını araladı ve yeni uykuya dalmış bebeği Ayfere gösterdi.Ayfer şaşkın şaşkın Zehra ya bakıyor ve bir açıklama bekliyordu.Zehra bebeği kendi yatağına yatırdı ve odadan çıktı. Salona geldi ve meraklı gözlerle kendisine bakan arkadaşına her şeyi anlattı.
"Hemen bebeği polise götürelim onlar ne yacaklarını bilirler" dedi Ayfer.Zehra biraz düşünceli "tabiki götüreceğim ama aç yavrucak hem de çok üşümüş.önce karnını doyuralım banyo yaptıralım.bu gece dinlensin ağlamaktan bitap düştü zavallı."dedi.
" kız mı,erkek mi?"diye sordu Ayfer.
"Bilmiyorum bakmak aklıma gelmedi."diyerek dudak büktü Zehra.
O gün Ayferle birlikte bebeği yıkadılar doyurdular,giydirdiler tüm gün bebekle uğraştılar.Bebeğin kız olduğunu öğrenince de adını melek koydular. Daha sonraki bir hafta boyunca her gün bebeği alıp polise gitmek için yola çıktı Zehra,Ama her defasında geri getirdi.Yapamadı öyle alışmıştı ki, kokusu,sesi,herşeyi başka bir mutluluk kaynağıydı.Her gün Ayfer arıyor polise gitmediğini öğrenince kızıyor,başını derde sokacağını söylüyor,hemen polise götürmesi gerektigini tembih ediyordu.Gel gör ki Zehra bir türlü ayrılamıyordu meleğinden.2 hafta böylece geçti.Bir cuma günü Ayfer çıkıp geldi.Zehra bebekle uğraşıyordu.
"Zehracım canım bak bebeği bende çok sevdim.Ama böyle olmaz,Onu çaldığını bile düşünebilirler.Sen tanınmış saygın bir insansın itibarın yerle bir olur.Gel onu şimdi götürelim,sonra evlatlık almak için başvuru yaparsın."
"Evlatlık almak için sıraya girmek lazım. Kimbilir bana kaçyıl sonra sıra gelir.o zamana kadar bebek büyümüş olur yada başka birine verirler.Ne yaparım ben o zaman.Ayfer çok bağlandım ben buna,biliyorsun benim bir bebeğim olmadı.kendimi onun annesi gibi hissetmeye başladım."
"Tamam canım,bende aynı şeyi söylüyorum geri götürelim ve kanunlar çerçevesinde al ve kanunen annesi ol.O zaman kimse bişey diyemez.Hem seninde benimde çevremiz geniş,kurumlarda çok tanıdık var.Senin sıranı öne aldırız işlemlerinin çabuk bitmesini sağlarız. Hadi canım hazırlan da çıkalım." Zehra çaresiz razı oldu ve bebeği polise götürdüler.Karakolda gerekli işlemler yapıldıktan sonra bebeği çocuk esirgeme kurumuna gönderdiler.Zehra da bebeği evlatlık almak için başvurusunu yaptı.Bütün nüfuzunu kullanarak işlemleri hızlandırmaya çalıştı fakat Zehra acele ettikçe sanki bir el işlerini geciktiriyordu.Bu arada Zehra her gün okul çıkışı yetimhaneye gidiyor,bir iki saatini bebekle geçirip geri geliyordu.
Derken 3 ay geçmişti ki gelen telefonla işlemlerinin bittiğini bebeği alabileceğini öğrenmişti.Devreye giren tanıdıklar,yani dedesinin arkadaşları olmasa bu kadar kısa sürede sonuç alamazdı.Sevinçten adeta uçuyordu.Hemen harekete geçti.Bir hafta içinde resmi bütün işlemleri tamamladı.Hatta bebeğin kimliğini bile çıkarttı.Artık sıra bebeği yetimhaneden almaya gelmişti.Ayfer'le birlikte yola düştüler,Zehra'nın mutluluğu tarif edilemezdi.Sürekli kızıyla yapacağı aktiviteleri,oynayacağı oyunları,paylaşacağı yalnızlığı anlatıp duruyordu.Ayfer de keyifle dinliyor arkadaşının mutluluğuna eşlik ediyordu.Nihayetinde yetimhaneye geldiler ve müdür odasına çıktılar.Müdire hanim büyük bir hürmetle karşıladı misafirlerini.biraz muhabbet sohbet ettikten sonra görevlilerden birini bebeği getirmesi için gönderdi.Zehra'nın heyecandan eli ayağına dolaşmıştı.Bebeğin gelmesini beklerken cebinden çek defterini çıkardı ve yetimhaneye hatırı sayılır bir bağış yaptı.Daha önceki gelmelerinde de yardımlar yapmıştı ama bu sefer ki yüklü bir meblâ idi.Nede olsa bu zaman zarfında kızına bakmışlardı.5dk sonra görevli kucağında bebekle odaya girdi.
Zehra adeta bulutların üzerindeydi.Onu kucağına almak için can atıyordu.Nihayetinde kızını kucakladı ilk defa kucaklıyor gibi,kokladı ilk defa kokluyor gibi,öptü ilk defa öpüyor gibi artık kendi kızıydı.Artık anne olmuştu.Gerçi karnında büyütememişti onu,ama kalbinde büyütmüştü.Yavaşca ayaklandılar yapılan bağışın mutluluğunu yaşayan müdire hanımla tokalaştılar ve tam kapıya yöneldiler ki kapı açıldı.Elinde bir kağıt,mini etekli,yüzündeki boyanın rengi anlaşılamayan,bir kadın içeri daldı.
Zavallı Zehra bundan sonra olacakları nereden bilebilirdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLİZAR
General FictionBir müddet salondaki koltukta hareketsiz oturdu.Vicdanı aklını sorgularken içinden çıkamadığı dipsiz bir kuyuda buldu kendini.Bir günde hayatı alt üst olmuştu Gerçek olabilir miydi? Yapmış olabilir miydi?Ömründe ilk alkol alışı değildi,nasıl bu kada...