LEYLA sını tanımayan MECNUN

12.4K 719 5
                                    

Kalbi yaramaz bir çocuk gibi itiraz çığlıkları atarken,aklı kontrolü sağlamaya çalışan anne gibiydi. Odasının kapısını kapattı. Usulca yatağına uzanıp gözlerini tavana dikti. Ömrü boyunca hep makul bir insan olmuş,çocukluğunda bile şımarıklık yapmamıştı.
Ama şimdi durumu kabullenemiyor,gönlüne bir türlü söz geçiremiyordu. Demek ki bu yaşına kadar hiçbirşeyi bu kadar arzu etmemişti.
Bir tarafı aşkın için mücadele et asla vazgeçme. Gül bir gün mutlaka aşkına cevap verecektir derken,diğer tarafı ise gönlü ve aklı başkasında olan biriyle mutluluk değil ancak hüsran olur, diyordu.

Sema kendisine,kendisi Gül'e,Gül Murat'a sevdalamıştı. Bu karmaşık üçgende kimin hayalleri gerçek olsa,bir diğerinin içi yanacaktı. Ama olmalıydı. Bu üç insandan biri mutlaka mutlu olmalıydı. Düşündü,Gül Murat'a kavuşsa mutlu olurdu ancak kısa sürerdi. Murat'ı iyi tanıyordu.
Kendisi Gül ile kavuşsa hem Gül hem Sema mutsuz olurdu. Kendi sevdasını bu iki güzel insanın sevdasına feda edebilir miydi? Peki Sema'ya evet dese nasıl olurdu?Hem Gül hemde Sema çok mutlu olurlardı. Ya kendisi...

Derin bir of çekti. Tam bu sırada kapı çalındı ve annesi müsaade isteyerek içeri girdi. Hemen ayağa kalktı Hasan ve oturma pozisyonu aldı. Zira her zaman büyüklerine saygılı olmuştu. Annesi de hemen yanına oturdu. İç güdüleri çok kuvvetli olan bu kadın her zamanki ferasetiyle Hasan'ın durumundaki farklılığı farketmiş,dolaylı yollarla ona yardımcı olmaya gelmişti.
"İnsanoğlu ne tuhaf değil mi Hasan'ım. Önce Leyla için çöllere düşer, sonra Leylayı görünce tanımaz,Ferhat gibi dağları deler,Züleyha gibi servetinden vazgeçer sonra aşklarına kavuşunca anlarlar gerçek aşkın kime oldugunu,ne için olduğunu. Beşeri aşkta insan oğlu için bir imtihandır. Eğer güzel değerlendirebilirsen basamakları tırmanır gerçek aşkını bulursun,yok değerlendiremezsen aşkın beden kafesini kıramaz,ruhuna ulaşamaz ve ilahi aşkla tanışamaz." dedikten sonra iyi geceler dileyerek çıkıp gitti.Tabi Hasan esasında bildiği gerçekleri baskasından duymuş olmanın güçlü etkisiyle bir kez daha zihninin çizdiği labirentlere girdi. Ayağa kalktı. Odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolandı durdu. Tekrar yatağa uzandı. Uyumak için beyniyle verdiği mücadeleyi kazandı ve sonunda derin bir uykuya dadı.

Sabah uyandığında zihni hala çok karışıktı. Ama o çok güçlü bir iradeye sahipti. Bu durumun üstesinden gelmeyi elbette başaracaktı. Her zaman yaptığı gibi hazırlandı ve fakülteye dogru yola çıktı.
Bundan sonraki günlerde yaşamın monotonluğuna kendini kaptırdı. Her ne kadar kalbi, aklıyla mücadeleye tutuşsa da,Sağlam iradesinin hakkını vererek makul davranışlarına devam etti.

Günler birbirini kovaladı. İkinci dönem bitmiş sadece final sınavları kalmıştı.Gül bu süre zarfında kendini derslerine verdiği ve düzenli tekrarlarla bilgilerini pekiştirdiği için final dönemlerinde çok sıkışmayacaktı.
Yinede işini sağlama almak istiyordu. Sabah erkenden uyandı.
İlk sınavı bir hafta sonraydı. Hemen kendine tost ve çay hazırladı. Tepsiye koydu odasına gidip bilgisayarın başında hem ders çalışacak hem de kahvaltısını yapacaktı. Murat yine eve gelmemişti. Uzun bir zamandır eve sadece 1 saatliğine uğrayıp çıkıyordu. Kız arkadaşlarını da eve getirmiyordu. Kısacası özel hayatını gözden uzaklarda yaşamaya karar vermişti. Tepsiyi eline alan Gül tam mutfaktan çıkıyordu ki çelik kapı açıldı ve Murat içeri girdi. Gece dağıttığı her halinden belli oluyordu. Yorgun bakışlarını Gül'e çevirdi.
"İyi geceler"
"Gece bitti,günaydın"
Gül'ün imasıyla saate bakan Murat ellerini saçlarından geçirerek,
"Ooo,saat 7 olmuş ya,ben yukarı çıkıp uyuyacağım.Saat 12 gibi beni uyandırabilir misin?"
"Tabiki"
Gül'den istediği cevabı alınca,yavaş ve sarsak adımlarla medivenlere yöneldi.Gül merdivenleri çıkana kadar arkasından baktı sevdasına. Hasanla konuştukları geldi aklına. Sahi evlenir miydi?Çocukları olur muydu?Sarı saçlı mavi gözlü,(babaları gibi)oğlanlar.Ne kadar sevimli olacaklarını düşündü. Kalbinden rabbine dualar gönderirken kendi odasına yöneldi. Kahvaltısını yaptı,dersini çalıştı. Saat 11 gibi tekrar mutfağa girdi. Murat kahvaltıdan ziyade çorba içmeyi seviyordu. Çabucak mercimek çorbası ocağa koydu. Biraz etrafı toparladı,sofrayı hazırladı. Saate baktı vakit gelmişti. Yavaşça merdivenlere yöneldi. Merdivenleri çıktı. Odanın kapısını tıklattı ama ses gelmedi. Yavaşça kapıyı açtı, kafasını içeri uzattı. Genç adam kıyafetleriyle yatağa uzanmış, derin bir uykunun esiri olmuştu. Seslendi ama yine duyuramadı. İçeri girmek zorunda kaldı.yatağın baş tarafına geçti,
"Murat,Murat,saat 12 oldu."
Murat'ta yine tepki yoktu.
Mecburen Murat'ı kolundan tutup sarsmak zorunda kaldı.Zorla gözlerini açan genç adam önce tanımayan gözlerle baktı Gül'e,sonra iyice ayıldı ve gülümsedi,
"İnsanın seninle uyanması ne kadar güzel."
Gülümseyen Gül,
"İnsanın hizmetçisi ile uyanmasının nesi güzel?"
Hemen yatakta doğruldu Murat,
"O ne demek Gül? Kaç kez konuştuk seninle,sen benim hizmetçim değilsin,"
"Neyinim o zaman?"
Derin bir nefes verdi Murat,
"Senin derdin ne,neden sürekli bu konuyu gündeme getirip duruyorsun?"
"Sadece bu evde hangi vasıfla kaldığımı kimseye açıklayamıyorum çünkü bende bilmiyorum"
"Kimseye hiçbirşey açıklamak zorunda değilsin."
Biraz duraksayıp devam etti.
"Bi dakika ,sen ne demek istiyorsun. Yoksa yine evden ayrılmayı mı düşünüyorsun?"
"Murat ne zamana kadar burada kalabilirim. Ben artık büyüdüm kendi ayaklarımın üstünde durabilirim."
Gerginliği sesine yansıyan Murat,
"Yani?"
"Yanisi şu,ben bir projeye başvurdum. Kalan iki yılımı Afrikada tamamlamak istiyorum."
"Anlamadım?"
"Fakültenin bir projesi. Zaten son iki yıl dersler daha çok uygulamalı. Afrikada yardıma muhtaç insanlar var. Hem onlara yarım edeceğiz,hemde okul bitmiş olacak. Ayrıca bir çok avantajı da var."
"Neymiş efendim avantajı?"
"Türkiye de görülmeyen bir çok hastalığı orada birebir görebilme ve tanıma ihtimali var."
Kaşlarını çattı.Gül'ün cümlesini bitirmesini bekledi ve imalı bir şekilde,
"Evet çok haklısın,Buralarda nesli tükenmiş bir hastalıkla oralarda karşılaşma ve hastalığa yakalanma ihtimalini çok yüksek"
"Ama Murat"
Kaşlarını kaldırdı ve Gül'ün cümlesini bitirmesine fırsat vermeden yüksek bir perdeden devam etti.
"Hayır Gül,hiç bir yere gidemezsin"
Gül'ün keyfinin kaçtığını farkedince hızlıca yataktan kalktı. Gül'ün tam karşısına geçti. Ellerini ellerini aldı. Sesini bir ton düşürerek,
"Bak canım,sen bana Allahın bir emanetisin,seni koruyup kollamak benim vazifem,sana bir sey olursa bunun hesabını kendime de,Allaha da veremem. Bu nedenle uzaklara gitmeni istemiyorum. Her an gözümün önünde olmanı istiyorum.Önce okulunu bitir,uzmanlık istiyorsun,onuda oku,o zamana kadar biraz daha büyümüş olursun,ondan sonra bakarız. Anlaştık mı?"
"Peki ben bu süre zarfında evlenmek istersem?"
"Anlamadım"
"Yani ne bileyim belki iyi bir insan çıkar karşıma,tam istediğim,hayal ettiğim gibi biri.Belki evlenmek ve sonrasında tahsilime devam etmek istersem?"
Murat'ın zihniyle birlikte
bakışları da buz kesti. Duyduğu cümleleri anlamlandırabilmesi biraz zaman aldı. Önce ellerini bıraktı Gül'ün,sonra büyük bir ciddiyetle,
"Buda nereden çıktı?Daha yaşın kaç senin?Bu yaşta evlenilir mi?"

Gül'ün fırlattığı uydu,yörüngeye girmiş, Murat'ın bakışlarındaki endişe, Gül'ü fazlasıyla mutlu etmişti. Murat'ın canının yandığını görmek istiyordu. Tıpkı onu başkalarıyla gördüğünde kendi canının yandıgı gibi.Bu nedenle devam etti.
"Valla benim senin gibi yaşlanmaya niyetim yok. Yuva kurmak,anne olmak istiyorum. Tabi hayalimdeki aşkı bulabilirsem."
"Yaşlanmak mı?Ben yaşlımıyım yani?"
"Bana nazaran yaşlısın tabi,bu gidişle evde kalacaksın benden söylemesi."
Kıstı gözlerini ve dikkatini duyduklarının şokunu yaşayan Murat'a odakladı. İstediğini fazlasıyla almış olmanın verdigi huzurla hızla arkasını döndü,
"Neyse,çorban hazır mutfakta,geç kalma da soğumasın.ben ders çalışmaya gidiyorum."Diyerek odadan çıktı. İçinde zor zaptettigi gülücükleri hemen salıverdi. Artık huzurla ders çalışabilirdi. Hızlı adımlarla merdivenleri inip,odasına gitti.

Bir müddet odada dolaştı. Düşündü,Şimdi ne demek istedi bu kız. Evlenmekte nereden çıkmıştı. Yoksa Erkek arkadaşı mı var?Yoksa Hasan mı?Daha önce düşünmediği ihtimal şimdi bir kor gibi düşmüştü içine. Bir kaç yıl önce kendisine aşık olan genç kız,şimdi kendisini yaşlı buluyordu. "Tabi gözü açıldı ." diye söylenerek duşa girdi. Akan su bedenini temizlemeye yetti ancak zihnini düşüncelerden temizlemeye yetmedi.
Duşunu aldı, hazırlandı,aşağı indi. Gül odasındaydı. Mutfağa girdi. Tenceredeki çorba soğumuştu. Ocağı yaktı. Çorbasını ısıtıp tabağına koyarken kendi kendine söylenmeye başlamıştı bile,
"Hanımefendi, hizmetçiyim,hizmetçiyim diye başımın etini yiyor. Bu nasıl hizmetçilik kendi çorbamı kendim ısıtıyorum,servisimi ben yapıyorum."
Çorbasını içinceye kadar söylendi durdu ancak içindeki öfkeyi bir türlü bastıramadı.Yemeğini bitirdi, tabağını temizleyip makinaya koyarken de söylenmeye devam etti.
Mutfaktaki işi bitince dış kapıya yöneldi tam çıkacaktı ki vazgeçerek Gül'ün odasına doğru ilerledi. Kapıya tıklayıp içeri girdi. Bilgisayarın başındaki genç kız gülümseyerek telefonda konuşuyordu. Başıyla gel işareti yapıp son cümlelerini söylemek için tekrar telefona yöneldi. Murat Gül'ün Sema'yla konuşuyor olmasını ümit etti ancak yanıldıgını anlaması uzun sürmedi. Gül telefonu kapatırken
"Tamam Mustafa hoşçakal"
diyerek Murat'a yöneldi. Zaten kızgın olan Murat lafı dolaştırmadan,
"Kim o?Hayalindeki aşkın mı?"
Alttan alttan gülümseyen Gül,
"Yok canım,arkadaşım. Henüz hayalimdeki aşkı bulamadım"
"Arıyorsun yani,bari gazetelere ilan verseydin. Dur dur,en iyisi ben seni bizim Esra'nın programına çıkarayım."
Murat'ın öfkeli bakışlarına inat güçlü bir kahkaha patlattı Gül,
"Neyse sen boşver bunları da akşam saat kaçta geleceksin eve?"
"Neden sordun"
Dudak büken Gül,
"Öylesine sordum.Ona göre yemek hazırlığı yapıcamda."
"Bu akşam gelmeyeceğim ben"
Bir kaşı havada genç kız biraz sevinçli biraz süpheli,
"Sabaha kadar yoksun yani?"
"Evet"
"Hı,iyi o zaman,sen birşey mi söyleyecektin"
"Yok çıkıyorum da onu haber verecektim."
"Oldu o zaman"
Sinirleri bozulan genç adam önce odadan ardından da evden çıktı.Arabasına bindi ve rotasını çalıştığı kanala çevirdi. İçi içini kemiriyordu. Kimdi bu Mustafa? İsmini daha önce Gül'den duymamıstı. Hem Gül neden böyle davranmıştı? Sanki kendisini evden göndermeye çalışıyor gibi bir hali vardı. Yoksa eve birini mi davet etmişti. İçindeki şüphe aklını esir alırken,Yolların biran önce bitmesini dileyerek gaza yüklendi.

Kanaldaki işi bittiğinde gece saat 24 olmuştu. Hemen hemen bütün çalışma arkadaşları çıkmış iki arkadaşı ve kanaldaki yardımcısı Orhan ile başbaşa kalmışlardı. Son kontrolleri yaptılar. Bir sonraki gün program vardı. Murat işini şansa bırakmaz,son dakikaya kadar herşeyi tekrar tekrar kontrol ederdi. Bu geceyi de böylece tamamlayıp kanaldan ayrıldılar. Önce arkadaşıyla fasıl dinlemeye karar verdi ama içini kemiren şüpheyi bastıramadı. Zaten o saate kadar zor durabilmişti. Arkadaşından özür dileyip eve doğru yola çıktı. Yarım saatin sonunda eve vardı. ilk dikkati çeken ışıklar oldu. Arabadan indiğinde salondan loş bir ışık süzülüyordu. Eve yaklaşınca ışığın kapandığını gördü. Merakı gitgide artıyor,karşılaşabileceği olası ihtimalleri zihninde canlandırıyor ve kendi yazdığı kötü senaryolarla kendini öfkelendiriyordu. Ama vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.Yavaş ve sessiz adımlarla,kapıya yaklaştı. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı ve sessizliğe özen göstererek içeri girdi.Kısa koridorda yavaşça ilerledi. Salona gireceği esnada durdu dinledi. Duyduğu tek ses nefes alış ve veriş sesleriydi. Kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Belkide görmemek, hiç birşeye şahit olmamak en iyisi olacaktı. Tekrar geri döndü kapıya kadar ilerledi ancak gidemedi.
O gelen ses her ne ise mutlaka görmeli bilmeliydi...

GÜLİZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin