~Bölüm:3~

11K 810 496
                                    

Medya: Fatih Karabulut
••••••••••••••••••••••••••••••

🦋
••••

*Keşke "Anneler" ve "Babalar" ölümsüz olsa...
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Lalin'den
••••••••••••

Acılarımız farklı, çünkü hayatlarımız, kaderlerimiz farklı. Kiminin acısı küçük, kimininki boyundan büyük. Ama insan oğlunun üstesinden gelemeyeceği şey yoktur bu hayatta. Acıların da üstesinden gelerek yaşamaya devam etmeliyiz. Kimisi tek başına üstesinden gelebildiği halde acılarının, kimisi yardım almadan yapamıyor. Ama bir şekilde hayat devam ediyor işte. Biz de acılarımızla, umutlarımızla, sevinçlerimizle düşe kalka bize vaat edilen yolun sonuna varıyoruz elbet.

Bazı insanlar küçücük bir sorununu büyüterek kendini çıkmaza soktuğu halde, bazıları gerçekten çok büyük sorunlarla, acılarla uğraşıyor bu hayat dediğim yolda. Peki Hayat nedir? "Hayat yoldur. Bu yol bazen dolambaçlı, bazen düz, bazen karmakarışık olabiliyor. Bazen çıkmaz sokaklara girerek geri dönmek zorunda kalıyor, bazense yanlış yöne dönüyoruz. Ama her ne yaparsak yapalım, o yol bitiyor ve biz yolun sonuna varıyoruz. Fakat bazılarımız yolun zorluğuna katlanamayarak karşısına çıkan ilk uçurumdan kendisini bırakıyor. Sağlam insan her ne olursa olsun yolun sonuna varmayı başaran insandır."

Bazen gerçek anlamda boyumuzdan büyük dertler, sorunlar bizi bulabiliyor. Son dönemlerde bunun en iyi örneğini sorsalar hiç düşünmeden Fatih derdim. Rüyalarımın misafiri, yeşil gözlerinden acı fışkıran, daha altı buçuk yaşında olmasına rağmen hayattan en sert darbeyi alan Fatih.

Yanıma gelen her çocuğu ayrı bir sevgiyle severim ben. Her çocuğun sorunu da ayrı oluyor ve sorunları çözme sürecinde farklı usuller kullanıyorum. Çünkü her çocuğun kendi dünyası farklı. Bazı insanların aksine yanıma gelen çocuklara hiçbir zaman "hastam" diye hitap etmem, o yüzden de onlarla geçirdiğim dönem benim için asla tedavi dönemi sayılamaz. Biz büyüklerin nasıl sorunları, sinir oldukları şeyler oluyorsa bunlar çocuklarda da oluyor. Hatta daha fazlası. Çünkü çocuklar bizden daha hassas, daha duyarlı...

Düşüncelerimin çıkmaz sokaklarından beni ayıran ses masanın üzerinde çalan telefon olmuştu.

"Efendim, Melis " diyerek telefonu açmıştım.

"Yeni bir danışan var Lalin hanım, annesiyle gelen bir kız çocuğu. Randevu almadan gelmişler. Şu an için boş sadece sizsiniz. Müsait misiniz?" ah bu çok iyi olur.

"Tabii canım, müsaidim al sen içeri"
Dediğimde tamam diyerek telefonu kapattı.

Birkaç dakika sonra ben yeni danışanlarımla seansa hazırdım.
Onları meşhur beyaz kanepeye yerleştirdikten sonra bakışlarımı annesine çevirdim.

"Merhaba, ben Lalin Yılmaz. İlk önce kendinizden bahsedin, sonraysa kısa olarak gelme nedeninizi anlatın lütfen" diyerek artık benim için klasikleşmiş giriş konuşmamı yaptım.

"Merhaba, Lalin Hanım. Ben de Gülay Ertürk ve bu da kızım Nehir. Gelme nedenimiz Son zamanlar Nehir'in davranışlarında hissettiğim olumsuzluklar" dediğinde bu ailenin çocuklarına karşı biraz fazla otorite kurduğunu hisseder gibi oldum. Ama henüz kesin bir şey söylemek için çok erkendi.

"Öncelikle yardımcımız Melis biraz kızımızla ilgilensin, sonra siz olumsuzluklar derken kastınız ney ondan bahsedin? Yani fikirlerinizi biraz daha açık konuşalım," dediğimde kadın başıyla beni onaylamıştı. Zira çocuğun yanında onun psikolojik durum değerlendirmesini yapamazdık.

Güz Çiçeği (Tamamlandı🦋)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin