🦋
••••*Sevgiden korkuyorum, çünkü bizim anlayışımızın ötesinde olan şeyleri içeriyor; çok parlak bir ışık tutuyor, ancak bıraktığı gölge beni korkutuyor." (Paulo Coelho.)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Eda'dan:
•••••••••••••Yorgun geçen bir iş gününün daha sonuna varmanın rahatlığıyla evimizin bahçesinden içeri giriyordum. Fakat evden çıkan Barkın'ı görmemle kaşlarım çatıldı. Suratı düşmüş, endişeli gözüküyordu. Cesur'la hararetli bir şekilde konuşurken beni fark etmişti.
"Hani sen eve gidecektin, sevgilim?" dedim yanına yaklaşınca. Ama gözlerini kaçıran adamla bir şeylerin ters gittiğini anlamam uzun sürmemişti.
"Bir şey mi oldu?" dediğimde derince gözlerime baktı. Hayır ama yaa düşündüğüm şey olmasın lütfen.
"Evet, Kozcuğolu iti yine yapmış yapacağını" dediği an dünya etrafımda dönmeye başlamıştı bile. O şeref yoksunu adamın adını her duyduğumda kalbimde sakladığım tüm yaralarım gün yüzüne çıkıyordu.
Boş bulunarak bir adım sendeleyince elini belime atmıştı sevdiğim adam."Güzelim benim, sakin olur musun?" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Böyle tehditler yapıyordu bazen. Fakat hasta oğlu yüzünden fazla uğraşamıyordu bizimle. Bir insanın hasta olmasına sevinir miydiniz? Ben seviniyordum. Belki de bencildim, belki de değildim, bilemiyorum. Çünkü bir kayıp, bir felaket daha kaldıramazdı zaten kocaman enkazlara şahitlik eden, defalarca parçalanarak ağır yaralar alan yüreğim.
Babamın ona yaptıkları yüzünden şimdi hırsını bizden alan Selim Kozcuoğlu gözü dönmüş bir şerefsizdi."Abim ne durumda? Nasıl sinirlenmişdir şimdi" soru dolu masum bakışlarla ona baktığımda hafif gülümseyerek bedenimi daha sıkı sardı. Alnımla saçlarımın kavuştuğu çizgiyi de sevgi dolu öpücüğüyle mühürlemeyi ihmal etmemişti.
"Sinirlenmedi diyemem. Boş bir tehdit de olabilir. Fakat yine de önlem almalıyız" diyen adamla gözlerim dolmuştu bile. Zaten çabuk duygulanan biriydim.
"Bir şey olmaz değil mi?" dediğimde sesim titremiş, sağ gözümden tek damlanın kayıp gitmesime engel olamamıştım. Anında kemikli, iri parmağı yanağımı bulmuştu.
"Şşşh, canımın içi yapma ama böyle. Olmayacak bir şey. Sıkma canını sen." o da en az benim kadar endişeliydi. Fakat sırf ben üzülmeyeyim diye duygularını saklamaya çalışıyordu. Ben de onu sıkmamak için başımı olumlu anlamda sallayarak, konuyu değiştirdim.
"Peki, şimdi nereye gidiyorsun?" dedim merak karışmış sesimle.
"Ofise geçip birkaç dosya alacağım. Sonra da eve gidip, oradan çalışacağım" dediğinde dudaklarımı dudaklarına bastırarak kısa ama tutkulu bir öpücük bıraktım.
"Eve varınca arasın beni" parlayan gözlerle beni izleyen adama gülmeden edememiştim.
"Tamam, birtanem" diye karşılık veren adam da aynı benim gibi dudağımdan öpmüştü...
Evden içeri girdiğimde hemen merdivenleri çıkarak abime bakmaya karar vermiştim. Kesin çalışma odasında olacağı için rotamı oraya almıştım. Fakat kapısının açık olduğunu görünce şaşırmıştım. Ağabeyim asla kapıyı açık bırakmaz ki. O yüzden hızla koşarak odadan içeri girdim, ah pardon odaya bodoslama dalmış olabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Çiçeği (Tamamlandı🦋)
General FictionHayatın yollarını kesiştirdiği insanlar birlikte tüm yaşananlara rağmen mücadele edecek, mutlu olmağı öğreneceklerdi. Pamir Karabulut: hayatın sert darbelerini defalarca yemiş yaralı bir adam. Fatih Karabulut: Pamir'in yeğeni, küçük omuzlarında hunh...