~Bölüm:23~

7.3K 551 122
                                    

Medya: Lalin Yılmaz
•••••••••••••••••••••••••••••

🦋
••••

*Aşkın hikâyesini, durmaksızın feryâd eden bülbüle değil. Sessiz sedasız can veren pervanelere sor.....
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Lalin'den:
••••••••••••••

Uzun zaman önce bir kitapta okuduğum bir cümle vardı ki altını kalın kalemle defalarca çizmiştim. O kadar hoşuma gitmişti ki o fikir. Kitabın adını hatırlayamasam da o cümle çok net aklımdaydı. Şöyle diyordu yazar: "Aşk ateşten bir parçadır; önce ruhunu aydınlatır, sonra bedenini ısıtır. Ama illaki yakarak benliğini kavurur"...

Bu fikir o zamanlar sadece hoşuma gitse de, şimdi çok daha iyi anlıyordum. Aşk gerçekten de yazarın konumlandırdığı gibiydi çünkü.

Bunu yaşayarak anlamıştım. Pamir ve benim için yazmıştı sanki yazar kelimeleri. Ateşten parça olan aşkımız önce ruhumuzu aydınlatarak, içimizi ısıtmıştı. Fakat yine yazarın dediği gibi illaki yakmıştı bizi. Yakmaya da devam edecekti...

Pamir ve ben farklıydık. Zaten zıt kutuplar çeker ya birbirini. Öyleydik işte. Ama seviyordum onu, daha ilk tanıdığım anda hayatımı değiştireceğini anlamıştım.

Araba da uyuyakalan adama bakıyordum yaklaşık beş dakikadır. Tüm geceyi böyle rahatsız mı geçirmişti acaba? Düşüncesi bile canımı sıkmaya yetmişti.

Derince nefes alarak yumruğumu sıktım ve hafifçe arabanın camını tıklattım iki kere. Anında irkilerek uykusundan uyanan adam kendine gelmeye çalışıyordu.

Birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra nihayet bakışları beni bulmuştu. İlk önce şaşırsa da kendini toparlayarak arabadan inmek istediğinde elimle durmasını belirterek inmesine izin vermedim.

Kendim arabanın etrafında yarı tur atarak ön kapıyı açtım ve hiçbir şey demeden arabaya bindim. Ve sanki her şey çok normalmiş gibi kemerimi de takarak arabayı çalıştırmasını bekledim.

Dengesi şaşmış Pamir arabaya bineceğimi beklemiyor olacak ki çok şaşırmıştı. Fakat kısa sürede toparlanarak arabayı çalıştırdı. O da bana eşlik ederek hiçbir şey demiyordu, ya da diyemiyordu...

Bir süre bu sessizlik oyununu devam ettirdik. İkimiz de ne konuşuyor ne de birbirimize bakıyorduk. Yapamıyorduk belki de. Çünkü ikimizde haklıydık. O benimle o şekilde davranmamalı, öfkesine yenik düşmemeli ve beni dinlemeliydi. Fakat bana bilerek zarar vermediğini bildiğim halde ben de biraz fazla tepki vermiştim. En azından onu öyle arkamda bırakmamalı, beni eve kadar getirmesine izin vermeliydim. Sonra ikimiz de kafamızı toplayınca konuşacaktık zaten... Zira bunu yapmadığıma daha Mehmet'in arabasına bindiğim an pişman olmuştum, fakat geri de dönememiştim.

Uzanıp giden sessizlik oyunundan sıkılmış olacak ki ani bir frenle arabayı sağa çekerek, kemerini çıkardı ve tamamen bana döndü bakışları.

Ben de aynı onun gibi kemerimi çıkararak bakışlarımı ona çevirdim.
Fakat yine ikimiz de konuşmuyorduk, sanki yemin etmiştik susacağımıza dair.

"Tüm geceyi araba da mı geçirdin?" dedim sonunda ölüm gibi uzayan sessizliği bozarak.

"Evet" dedi sadece, bakışlarını kaçırıyordu. Galiba ne diyeceğini, nasıl davranacağını bilmiyordu.

Güz Çiçeği (Tamamlandı🦋)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin