🦋
••••*Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ruhuma can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin...
(Sabahattin Ali)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Lalin'den: (iki ay sonra)
•••••••••••••••••••••••••••••••Burnuma dolan huzurlu kokuyla gülümseyerek, uyanmıştım uykudan. Yüzümü elini karnımın üzerinden atarak bana sımsıkı sarılan adama çevirdiğimde, hala derin bir uykunun kollarında olmasıyla şaşırmıştım biraz. Genelde o benden erken uyanırdı çünkü. Ama yaklaşık bir haftadır, yoğun çalışma sürecinde olduğu için, şaşırmamam gerekiyordu.
Gözlerimin odağına tamamen onu aldığımda, bedenimi de ona taraf çevirmiştim. Fakat o kadar derin uyuyordu ki, kıpırdanmalarıma tepki bile vermemişti.
Yüzünün her çizgisini ezberlemek ister gibi turladı bakışlarım bir süre yüzünü. Hafif çatık olan kaşları, gür siyah kirpikleri, beni benden alan kirli sakalları... Huzurdu, aşktı, sevgiydi, hepsi benim için. Aşktı Pamir. Aşkımdı. Kalbimin kapılarını açabilecek tek adamdı ve başarıyla da açmıştı.
Başımı daha da yaklaştırdım ona taraf, bağımlısı olduğum erkeksi kokusunu içime çekerek, ciğerlerimin bayram etmesine izin verdim. Her şeyiyle seviyordum onu. Her zerresine aşıktım. Kokusuna, sesine, yüzüne, ellerine, saçlarına, sakallarına... her şeyine...
İki ayı aşkın bir süredir aynı çatıyı, aynı yatağı, aynı hayatı paylaşıyorduk onunla. Ve ben evliliğe bu kadar çabuk alışacağımı düşünmüyordum bile. Fatih, ben ve Pamir... bir aile gibi olmuştuk geçen süre zarfında... Fatih'in de bizi böyle benimsemesi de çok mutlu ediyordu beni. Ara ara atışmalarımız da oluyordu tabii, genelde benim kıskançlığım yüzündendi.
Düşüncelerimden ayrılarak, parmaklarımı gece karası saçlarına daldırdım. Bir süre oynadı parmaklarım aşinası olduğu saç telleriyle... daha sonra parmaklarımı kaşlarına indirdim. Her kaşının üzerinden okşayarak geçti parmak uçlarım. Kaşlarının ortasından yol alarak burnuna indi parmaklarım. Oradan da aklımı başımdan alan dudaklarına. Dudakları üzerinde gezen parmaklarımla kıpırdansa da hala uyanmamıştı.
Kuruyan dudaklarından yanağına, oradan da şakağına yol alan parmaklarımın hissettiği ısıyla kaşlarım çatılmıştı. Olması gerekenden, sıcaktı yüzü.
Dirseğimden destek alarak hafif yerimde doğruldum ve avuç içimi, yanaklarına bastırdım. Ve hissettiğim ısıyla gözlerim kocaman olmuş, benliğimde hafiften telaş rüzgarları esmeye başlamıştı. Ateşi mi vardı yoksa?
Tam emin olmak için dudaklarımı alnına bastırınca dudaklarımı yakan cinsten olan sıcaklıkla iyice panikleyerek yerimden tam anlamda doğruldum ve hızlıca dizlerim üzerinde oturur pozisyona geçtim. Hareketlerimin aniliğinden olsa gerek Pamir kıpırdanmaya başlamıştı.
Onun uyanmasını beklemeden omuzundan dürtmeye başladım.
"Pamir, uyan sevgilim" dediğimde üzerine sardığı örtüye iyice sokulmuştu. Aman Allah'ım, kışın bile örtü tercih etmeyen adam mart ortalarında örtüye sokuluyordu. Üstelik odanın ısısı da gayet normaldi.
"Pamir, hadi ama sevgilim," yanaklarını okşayarak telaşlı çıkmasına engel olamadığım daha yüksek sesle seslendiğimde nihayet başını döndürmüş, gözlerini açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Çiçeği (Tamamlandı🦋)
General FictionHayatın yollarını kesiştirdiği insanlar birlikte tüm yaşananlara rağmen mücadele edecek, mutlu olmağı öğreneceklerdi. Pamir Karabulut: hayatın sert darbelerini defalarca yemiş yaralı bir adam. Fatih Karabulut: Pamir'in yeğeni, küçük omuzlarında hunh...