Elif'i Emel hoca, ben ve Berk hastaneye götürdük. Elini alçıya alınca bütün hastane masraflarını Berk karşılamak istedi ama ben izin vermedim. Plan bana aitti, benim yüzümden Elif'in eli kırılmıştı. Berk'e her şeyi anlatmayı düşündüm. Bu sayende hastane masraflarını ben ödeyebilirdim. Berk'in yanına geçtim ve köşeye çektim. Bana merakla bakarken konuşmaya başladım.
"Doğruyu söylemek gerekirse benim yüzümden Elif'in eli kırıldı. Masrafları benim ödemem lazım o yüzden."
"Kızım ne diyorsun lan sen? Ne demek benim yüzümden? Kıza gittim yanlışlık ile çarptım, yaşadığım şeyi bilmiyor muyum lan ben?"
"Ne bağırıyorsun be? Kız sana aşıktı bende izi çarpıştırarak tanışma olsun dedim ama kızın elini kırıldı. Benim yüzümden ve masrafları ben ödeyeceğim."
"Nah sen ödeyeceksin. Elif'in yanına ilk varan öder."
Bunu ben daha hazmedemeden o koşmaya başladı. Bende arkasından var gücüm koşmaya başladım. Tabi mantıken Berk yarışı kazandı. Çıkarken de o ödedi. Moralim duble bozulmuştu. Emel hoca çıkarken bizi soru yağmuruna tuttu. Bizde uydurduğumuz yalanı yaşamış gibi bozuk plak olarak sar baştan anlattık. Okul müdürü İsmail hoca bizi hastaneden alıp geri okula götürdü. Kaçamıyoruz bu okuldan. Sınavlar başlayacağı için konular önemliymiş, falanmış, filanmış. Sınıfa gittiğim zaman son 2 ders kalmıştı. Son ders de kelebek sistemli sınav. 11/H ile olacakmış. Ders bittikten sonra eşyalarımı alıp hemen 11/H sınıfına hucüm ettim. Reis'in yanında inek tipli bir çocuk vardı. Beni görünce yanında ki çocuğa "Arkadaş sen biraz daha önlere otur. Yengen geldi, ben yengen ile oturacağım." dedi. Bende hemen Reis'in yanına oturdum ve "Reis ben edebiyatta pek iyi değilim. Malûm sınavda edebiyat. Biraz fazla kopyala ihtiyacım var. Verirsin değil mi?" diye sordum masum bir yüz ifadesi ile. Onunda gözleri hemen dudaklarıma kaydı. Bundan hoşlanmamıştım. "Kuru kuruya kopya vermem. Söz konusu sevdiğim kız bile olsa bana bir iyilik yapacak!" dediği zaman bende hemen köpeğe höstler gibi lafa girdim. "Hoşt lan. Ayıp ayıp. Hayatta olmaz." Sonra oda bana süphelice baktı. Ama bilmediği bir şey vardı, suçlu olan kendisiydi. "Ulan senin için fesatsa ben ne yapayım." deyince aklıma hemen beceremediğim yaprak sarma fikri geldi. "Sana ellerim ile yaprak sarma yaparım." dediğimde bu fikri beğendiği ortadaydı.
Hoca sınıfa girdi ve kağıtları dağıttı. Kâğıda bakarken Reis farketmiş olacak ki "Kızım mal mal durma. Bari bir kaç şey okuyormuş gibi yapta aldığın nota hoca inansın." dediği zaman göz devirdim ve ona baktım. " Ulan anlamıyorum ki. Çizsem bile hoca daha çok şüpheleniyor boş boş çiziyorum diye." deyince bıyık altından sırıtarak kağıdına döndü. En son kağıtları değiştirince bir oh çektim. Onun sınavı da matematikmiş. Hepsini yapmış mı diye bakarken son soruyu boş bıraktığını gördüm. Komiğime giden soru aşklı meşkliydi. Hem de matematikte. Soruyu çözdüğüm zaman Reis'in bana baktığını fark ettim. Bende ona bakarken zil çaldı. Hemen kağıtları değiştirdik ve beraber okuldan çıktık.
Arabaya bindiğimiz zaman Reis konusmaya başladı.
"Anı Seçem kim?"
"Secem benim en yakın arkadaşım. Orta 5'te tanışmıştık. Orta sonda memleketine gitti ama bizim konuşmamız hiç-bir zaman sona ermedi. Yol mesafesi sevgilere engel değildir çünkü."
"Buraya geri gelse mutlu olur muydun?"
"Mutlu olmak ne kelime. Secem'in İstanbul'a temelli gelişini biz yaklaşık 5 senedir istiyoruz. Uzun bir süreden sonra Secem'i görmek bana çok iyi gelir."
"InşAllah kısa sürede gelir o zaman diyelim."
Yol bizim evin yolundan çıkmış başka bir yere doğru gidiyordu. Nereye gittiğimizi kavrayamayınca Reis'e sordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN REİSİ
RomanceZil çalmıştı. Soyunma odasına gittim üstümü değiştirmek için. Kızlar ile de mesajlaşırken üstümü değiştirmek zaman aldı. Hatta soyunma odasında tek kaldım. Tam çıkacakken kapının tutuklu kaldığını anladım. Dışardan biri kapıyı arka tarafından açana...