Hoca bana yaklaştı ve "Doğru mu bu kızım?" diye sordu. Sadece evet anlamında kafamı salladım ve tekrar kapıya yaslanıp "Reis?" dedim. Teoman'ın sesi yine kesilmişti. "Ne var?" diye bir ses duyunca, "Beni bir içeri alsana." deyip şansımı denemek istemiştim.
Aradan 5 saniye geçmedi hemen beni içeri alıp kapıyı geri kapattı. Karşımda hödük gibi duruyordu. En son cebinden peçete çıkarıp yavaş yavaş yüzümdeki makyajı çıkartmaya başladı. Çok yakındı bana, kokusu değişmişti. Pelin'in kokusu üstüne sinmişti. Bana bakmıyordu. Sadece gözümdeki morartıyı çıkartmaya çalışıyordu. Derin bir nefes alıp "Kolun ne durumda?" diye sordu. Gözlerimi ondan kaçırıp "Hafif mor ama 2 güne geçer." dedim. Sonra aklıma Teoman geldi. Gözlerim ile baksamda göremedim. Sonra fazla umursamadım. Reis'in makyaj silme işi bitmiş gibi duruyordu. Gözleri dolmuştu. Odanın en dip yerine gitmiştik. Teoman kanlar içinde yatıyordu. Kafamı eğip başka bir yöne baktım.
"Bu sefer okuldan atılacaksın Reis. Buna eminim."
"Hoca bizi ayırdığı için suçluluk duyuyor. Zaten duysunda. Bunların hepsi onun suçu."
"Onun bir suçu yok. Senin suçun. Pes ettin. Savaşmayı bıraktın."
"Korktum seni üzeceğim diye."
"Reis pardon da senden sonra ki çok mu iyi? İnsanlar hata yaparlar veya yapabilirler ama ne olursa olsun yine birlikte olmak ve savaştan birlikte kurtulmak zorundayız. Yoksa savaşmadan kaybetmiş oluruz. Bu denedik ama olmadı gibi bir şey değil. Bu denedik ama pes ettik, kendimiz istemedik demek."
"İnşAllah ölür."
"Kim?"
"Ahanda bu şerefsiz."
"Niye ölmesini istiyorsun? O zaman sen katil olursun."
"Şu an katil olmamı umursamıyorum. Eğer bu yaşarsa seni rahat bırakmaz. Ben sürekli seni koruyamam."
"Ben, senin benim yüzümden hapislerde sürünmeni istemiyorum."
"Ben zaten senin yüzünden sürünüyorum. Senin belki suçun yok ama ben senin yüzünden sürünüyorum. Neyse, ne yaptı bu s*****, aranızda nasıl bir konuşma geçti?"
"Motor üstüne biraz tartıştık dün. Bugün memlekete gidecektim ama halletmem gereken ufak işler vardı. Onlar ile ilgilendim. Sonra okula geldim işte. Zil çalmıştı. Sınıfa gittim ve bu geldi. Ayrılmak istediğimu dedik ama güzel laflar duymadım. En son memleket lafını açtığım zaman yumruk yedim. Zaten yanına gittiğim saniyeden itibaren kolumu sıkıyordu."
"Secem'e söylemesini istememişsin?"
"Kılını kıpırdatmayacağını sandım. Zaten başta umrunda olmadığını söylemişsin."
"Sen umrumda değilsin! Kadına, kıza, hayvana yani kısacası masumlara yapılan şiddet umrumda. Her hangi bir masuma biri dokunursa onu hayatı dar ederim."
"Bunun içinde piskolojik şiddet var mı?"
"Evet!"
"Senin bana yaptığın ne olacak?"
"Sen beni çekeceksin."
Ağzımı açacağım sıra eliyle ağzımı kapattı. Bana nefret edercesine baktı. Yaptığım hatadan şikayetçiydim. Peki sesimi kim duyacaktı, kim beni bundan kurtaracaktı? Hayatım boyunca sevgili yapmayan ben şimdi yakamı erkeklerden kurtarmaya çalışıyordum. Elini ağzımdan çekip bana iyice sokulmuştu. Dudakları boynuma değerken konuşmaya başladı. "Sen beni seviyorsun, sana kurtulman için bir yol sunsam pişman olursun. Bunu ben kadar sende iyi biliyorsun. Değil mi?" Sustum ve sadece kafamı başka yöne çevirdim. Oysa konuşmaya devam etti. "Beni sevdiğin boynuna bir ısrırık kondururken daha kolay olması için başını çevirmende belli. Bu isteğini reddetmeyeceğim." Ben cümlenin şokunda iken boynumdaki acı ile var gücümle onu itip boynumu dişlerinden kurtardım. Sonra müsait yerine bir tekme indirdim. Bu sefer acı ile inleyen oydu. "Seni sevmek istemiyorum. Sen sevilmeye değmezsin. Bu arada benim kim olduğumu unutmuşsun. Sırf dediğin laf gücüme gitti diye kafamı çevirdim yoksa canımın acımasını isteyecek kadar gerizekalı mıyım ben?" diye saydırmaya başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/237905865-288-k183370.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN REİSİ
Любовные романыZil çalmıştı. Soyunma odasına gittim üstümü değiştirmek için. Kızlar ile de mesajlaşırken üstümü değiştirmek zaman aldı. Hatta soyunma odasında tek kaldım. Tam çıkacakken kapının tutuklu kaldığını anladım. Dışardan biri kapıyı arka tarafından açana...