32

70 8 22
                                    

İşleri bittirdikten sonra annem patates kızartması yaptı. Afiyetle yedikten sonra sofrayı topladım. Annem ile yine pişti oynamaya koyulmuştuk. 2 eli ben kazanınca annem pes etmişti ve bana 50 TL vermişti. Biz konuşmaya başladığımız sırada babam geldi. Kapıyı açtığım zaman babamın yorgun halini gördüm. Bir şey demeden odaya geçti ve haber kazarlarına göz gezdirmeye başladı. Annem ve ben yanına gittiğimiz zaman babam konuşmaya başladı.

"Anı, Yavuz amcan bugün aradı. Seni 15 tatilde memlekete bekliyor. Normalde göndermeyecektim seni ama Yavuz çok ısrar edince kıramadım. Hatta seni yarın göndermeyi planlıyorum. 20 gün kal sonra gelir okul açılınca dönersin. Zaten son 5 gününde bizde geleceğiz."

Annem babamın bu konuşmasına sakince bir cevap verdi. "Hayatım neden 1 hafta erkenden gönderiyoruz?" Babam da mahcup bir tavır ile "Biz çünkü evde olmayacağız. Kız tek kalmasın evde." dedi. Annem daha da merak etmişti. "Anlat her şeyi. Meraktan öldürme beni." dediği zaman "Bakıyorum da eski aşkımız kalmadı Hatıra. Birbirimizi iyice unutup bu maroton hayatın bir parçası oluyoruz. Yavuz da Anı'yı isteyince tatilimize bir hafta erkenden başlamak istedim." dedi. Annem de olumlu anlamda kafasını salladı.

Odama gidip en kapalı kıyafetlerimi alıp valize tepmeye başladım. Bu karara çok sevinmiştim. Yüzümden gülümseme eksik olmuyordu. Kafam fazla fazla dağılırdı bu sayede. Reis'i de unuturdum hem. Balkona çıkıp yerden sırf Secem'in camına atmak için biriktirdiğim taşları Secem'in penceresine atmaya başladım. Camdan çıkıp "Mandalı pencereme ata ata bitirdin ve taş atmaya mı başladın?" diye sordu. Kaşlarımı yukafı kaldırıp "Hayır canım. Sırf atmak için taş topladım." dedim. Oda olanları sorunca derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.

"Aslında bütün gün güzeldi. Son anda Reis sevgilisi ile konuştu ve bütün moralim bozuldu. Babamlar salı günü gezmeye gidecekleri için ben yarın memlekete yani Trabzon'a gidiyorum. 15 tatilin bitişi ile geleceğim. Son kez göreyim dedim."

"Hacı vallah gitmene çok üzüldüm ama buradan gitmek sana iyi gelecek. Hem doğayı seversin. Kendini oraya atarsın ve kimse bulamaz seni. Ama beni unutma lan! Her gün bana yazacaksın ve arayacaksın. Tamam mı?"

"Tamam."

Sonra bize gelmesi için ısrar ettim. En son ikna yeteneğim sayesinde gelmeyi kabul etti. Hem valizi hazırlıyorduk hem de konuşuyorduk. Secem'in eline biber gazı gelince "Ben bunu bir yerden tanıyorum." dedi. Bende sırıtıp "Onun yüzünden Pelin'i ağlaya ağlaya dövüyordum." dedim. Kahkaha atmaya başlamıştık. Reis olsa da olmasa da eğlenceliydi onunla veya onun yüzünden yaşadığım anılar. Bir iç çekip elbiselerimi katlamaya devam ettim. O sırada Secem "Teoman'ı aradın mı? Ona haber vermen lazım." dediğinde kafamı salladım ve Teoman'ı aradım.

"Merhaba Teoman."

"Sen ne yaptığını sanıyorsun lan?"

"Anlamadım?"

"Sabah motoru atıp Reis'in hediyesi olduğunu söylüyorsun. Sonra da bildirim gelince öğrendim ki Reis ile motor sürmeye gitmişsin. Reis benim yorumuma ve başkaların yorumuna yorum yapmış. Bir daha Reis ile konuşmayacaksın! Bu sana son ikazım."

"Bu dediklerini Reis öğrense ne olur?"

"Peki senin yaptığın bu davranışı öğrendiği zaman okul arkadaşların senin hakkında ne düşünecek. Herkes Reis'den nefret ettiğini sanıyor ama bu davranış ile akıllarda ki profilini düşün."

"İyi o zaman. Bu hafta memlekete gidiyorum. Geldiğim zaman konuşruz.
Şimdi müsait değilim. Babam çağrıyor. Görüşürüz."

"Ayağını denk al, olacaklardan ben sorumlu olmam."

Son dediği cümleden sonra telefonu yüzüme kapatmıştı. 2. darbeyi de Teoman'dan almıştım. Secem benim halimi görünce "Bir şey mi dedi sana?" diye sordu. Kafami evet anlamında salladım. "Reis ile buluşmama kızdı. Eğer ony Reis'e şikayet edersem beni bütün okula rezil edermiş. Öyle dedi." diye kısa bir açıklama yaptım. Bunun üstüne Secem derin bir nefes aldı ve "Memlekete gitme işini sonraki güne erteleyebilir misin?" diye sordu. Ben de ona beklemesi söyledim ve anneme olanları anlatıp öbürkü güne gitmek izin aldım. Sağ olsun verdi de. Babama da okulda önemli bi şey oldu diye geçiştirilecekmiş. Annemi de hallettiğime göre geri Secem'in yanına gittim. Ona merakla baktım. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Teoman haklı. Dost acı söyler ama haklı adam. Yani herkes gerçeği bilmiyor ne yazık ki. Biri bunu öğrenip herkese haberdar ederse haksız sen olursun. Tabi ki onunda haksız olduğu bir şey var. Sana kötü davranması ve seni tehdit etmesi. Bu olayı kendisinin yayacağını söylemesi çok kötü. Neyse ben yarın ki planı anlatayım. Okula gidiceğiz normal ve hiçbir şey yokmuş gibi Teoman ile takılacaksın. Tabi bu süre de Teoman sana o kadar da iyi davranmayacaktır. Bunu ben Reis'e diyeceğim ve Reis bu duruma el atacak."

"Reis kılını bile kıpırdatmayacak benim için. Yani plan suya düştü. Pınar vardı, sen biliyor musun? Onun döneminde mi geldin?"

"Hacı hatırlamıyorum."

"Neyse, bir onu ziyaret edelim. Elif, Sinem ve Nisa'yı alalım."

"Amaç?"

"Onunla görüşülecek bir hesabım var."

"Yaw ya ben her şeyi unuttum ya da hiçbir şet bilmiyorum."

"Hacı ben Reis'e gerçekten aşıkken Pınar diye bir şey vardı. İnsan demiyorum. Neyse, işte Reis ile ayrılmam için elinden geleni yaptı. En son onun yüzünden göz altına alınmıştım. Neden çıktığım hakkında bir fikrim bile yok. Bir de Nisa'yı tehdit etmişti. Onunda amacını öğrenmek istiyorum. Yarın onu bulalım."

"Heee tamam hatırladım. O zaman okul başlamadan 1 saat önce yapalım."

"Tamam, ben kızlara haber uçuruyorum."

Kopyala-yapıştır sayesinde kızlara tek tek planımı anlattım. Nisa biraz gereksiz bulsada onunla görülecek bir hesabı olduğu için kabul etti. Her şey hazırdı artık. Valizi tamamen hazırlamış ve sağ tarafta çalısma masamın altına koymuştum. Secem'e ne kadar bizde kalması için ikna çabalarında bulunsam bile kabul etmemişti. Bende en sonunda oes etmiştim.

Sabah 6.00'da kalkmıştım. Kizlar ile 06.30'da buluşup hemen Pınar'ın evinin önüne toplandık. Pınar binadan çıkar çıkmaz cebimdeku biber gazını ona sıktım. Acı ile çığlık atınca Nisa arkasından itti. Sinem hemen ellerini ve ayaklarını bağladı ve Elif'te ağzına bant yapıştırdı. Kargo paketimuz hazırdı. Secem hepimizden daha uzun ve güçlü olduğu için Pınar'ı o taşıdı. Götürdüğümüz yer bir binanın bodrum katıydı. Nisa telefonun ses kaydetme yerini açmıştı. Tabi bundan Pınar'ın haberi yoktu. Ona karşı eğildim ve "Senin derdin ne bizimle? Hadi anlat bakalım." dedim. Tabi sazan her şeyi anlatmaya başladı.

"Benim tek derdim Reis'di. Ona tam yaklaştım dedim ama sen çıktın. Onu benden aldın. Sonra sizi ayırmaya çalıştım ama başarısız oldum. Nisa, Reis'in en yakın arkadaşı. Belki onu ayarlarsam Reis'i ikna eder diye düşündüm. Zorla kaçırdım, dövdüm. Tabi o bağlı olduğu için bana karşılık bile veremedi. En son sırrını kullandım. Tabi oda mecbur kabul etti. Ama Reis senden vazgeçmedi. Sonra baktım sıkılmış senden. Kendi isteği ile geri çekildi. Tam bana geliyor dedim ama bu sefer de Pelin'e gitti."

Nisa son dediği cümleden sonra ses kaydını kapattı. Sonra Pınar'a dönüp "Sesini kayıt ettik. Cezaevinde görüşmek üzere." dedi. Bu sefer dalma amacımız yoktu. Sadece bu ses kaydını almaktı amaç. Oda çok zorlamadan çözülmüştü. Tam çözücektik ki Secem ilk yumruğu geçirdi. Sonra Elif kafa attı. Nisa ve Sinem de işin içine girdiği zaman ben geri çıktım. Dövmek bile istemiyordum onu. Ondan uzak durmak istiyordum. İşleri bitince kızı geri aldığımız yere bıraktık. Ayaklarını çözerken Pınar damarıma basmayı başardı. "Teoma'na dikkat et Anı. Duydum ki onunla sevgili olmuşsun. Teoman'da uzun zamandır Ahmet kadar seni seviyor ama Teoman piskopattır. Bütün yaz hastanede yattı. Seni ne bırakır ne başkasına yar eder ne de sana güzel bir hayat sunar. Yol yakınken ayrıl." Hiçbir cevap vermeden bağlarını çözüp "Neden bizden şikayetçi olmadın, neden o hapisandeden çıkarttın bizi?" diye sordum. Derin bir nefes alıp verdi ve "Annen geldi. Benim bütün sırlarımı biliyor kadın. Tehdit etti beni. Eğer çıkarmazsan herkese her şeyi söyleyecekmiş." dedi. Yüzümde kocaman bir sırıtış ile "Arkam sağlam Allah'a şükür." dedim ve onu orada bırakıp yolumuza koyulduk.

KALBİMİN REİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin