Zil çalmıştı. Soyunma odasına gittim üstümü değiştirmek için. Kızlar ile de mesajlaşırken üstümü değiştirmek zaman aldı. Hatta soyunma odasında tek kaldım. Tam çıkacakken kapının tutuklu kaldığını anladım. Dışardan biri kapıyı arka tarafından açana...
Reis yanıma geldiği zaman gözleri dolu doluydu. Bana bakarak "Bu zamana kadar her şey de iyiliğini istedim. Bundan sonra da senin iyiliğini istiyorum. Şunu asla unutma sevgilim, biz ayrılsak bile benim gözüm hep senin üstünde olacak. Sen beni bıraksan bile ben seni bırakamam." dedi. Bu konuşmalar hayrı emanet değildi. Ona baksak "Öyle deme lütfen. Biz ayrılmayacağız. Bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Hem yarın bir sürü sınav var. Onlara çalışalım mı?" diye sordum. Oda kafasını onaylar bir şekilde salladı. Piknik gibi bir yere gitmiştik. Reis hep bana bakıyor ve bana bakar bakmaz gözleri doluyordu. Oturup sevgilindem edebiyat dinlemeye başladım. Ama ona bakarken odaklanamıyordum bir türlü. En son Reis beni fark etti ve "Gel fotoğraf çekilelim. Hem kafan dağılır." dedi. Bende onayladım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gayet güzeldik ikimizde. Ama Reis'in aklında hep başka bir şey vardı. Çözemiyordum. Eşyalarımızı toplayıp geri eve doğru yola çıktık. Bana bakıyor sonra önüne dönüyordu. Eve geldiğimiz zaman babam bana meraklı bir şekilde baktı. "Neredeydin bu saatte kadar?" diye sorunca "Reis ileydim." diye cevap verdim. Şaşkın ve telaşlı bir şekilde gözlerini etrafta gezdirdi. Ne olduğunu anlayamıyordum. Kendimi yatağa attığım gibi uyumuşum. Spordan eve dönüş yolunda olanları Secem'e anlattım ve bana "Büyük ihtimal ile iş yerinde olay çıkmıştır ve çözemiyorlardır." diye bir teori sundu. "Secem bu bambaşka bir şeydi. Sanki bir şey söylemek istiyordu ama hep vazgeçiyordu. Bana bakıp gözleri doluyordu." dediğim zaman Secimden yine inanılmaz bir fikir daha geldi. "Ya senden sıkılmışsa!" Bu bana çok komik gelmişti. Reis benden sıkılmazdı yani, sıkılması imkansızdı, inşallah sıkılmaz. Içime bir kurt düşmüştü.
Kapının önünde bana bakan Reis'i gördüm. Çok siyah giyinmişti. Eski kötü çocuk hallerine dönmüştü sanki. Yanına gittiğim zaman bana o kadar ruhsuz gibi bakmıştı ki korkmuştum. Arabaya binmemi işaret edince bindim.
Dağ evine doğru yola çıkmış gidiyorduk. Araba çok hızlıydı. Bitmek bilmeyen 5 saat sonunda dağ evine gelebilmiştik. Reis bana döndü ve "2 gün tatilde burada kalalım dedim. Babanın haberi var!" diye sert bir açıklama yaptı. İçeri gidip şömineyi yaktı. Morali çok bozuktu. Koltuğa oturduğu zaman "Ne oluyor sana böyle, benden mi sıkıldın? Ya buraya niye geldik peki? Kıyafet felan almadım." diye bir soru yönelttim. Bana bakamıyordu. Kafasını yere eğdi ve konuşmaya başladı "Açıkçası senden sıkılmadım. Senden sıkılmak imkansız yavrum. Bir şey olduğu falan da yok. Az kafa dinleyelim dedim. Sana uyacak kıyafet şu dolapta var. Oradan istediğini giyebilirsin." dedi ve mutfağa gidip bir şeyler hazırlamaya başladı. Korkuyordum. Reis eski haline dönmeye başlamıştı bile ve bu iyiye işaret değildi. Kafamı eğdim ve onu bekledim. Beklemekten bunalınca tarhana çorbası yaptığını gördüm. "Yardım lazım mı?" diye sorduğum zaman bana döndü ve tebessüm etti. " Pilav yap. Pirinçler şuradaki suyun içerisinde." dedi. Bende tebessüm ettim ve beraber yemek yapmaya koyulduk. Her şey bittiği zaman akşam olmuştu bile. Yemekleri dışarıdaki masaya götürdük ve sohbet ederek yemek yemeye başladık. En son yatma zamanı geldiği zaman Reis'i koltuğa kovmuş ve kocaman yatakta tek başıma yatmıştım.
Sabah olduğu zaman Reis kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Yanına gittim ve yemeye başladık. En son kahvaltı keyfi birince sofrayı beraber topladık ve dışardaki odunların üstüne oturduk. Reis bana baktı ve konuşmaya başladı.
"Aslında sana daha öncelerden demem gereken şeyler var. Ama seni üzmek istemedim. Ben bu adamlık hallerinden sıkıldım. Senin yanında hep adam olmak zorunda gibi hissediyorum kendimi ama artık yeter. Ulan eskiden olsa o kız senin bu kız benim diyen erkektim şimdi sana bağlı kalmışım. Bende hayatımı yaşamak istiyorum. Eski arkadaşlarım ile takılmak istiyorum. Bende canımın istediğini yapmak istiyorum ama sen bir türlü izin vermiyorsun. En iyisi ayrılmak olacak sanırım."
Bunları duyunca şok geçirmiş gibi oldum. Ben böyle lafları haketmiyordum ki.
"Ulan dün sen bıraksan bile ben bırakamam gibi şeyler diyen sen değil miydin, beni sevdiğini söyleyen sen değil miydin? Ne oldu lan bir günde? Tabi bunların değil mi? Adam gibi bir kadın ile yaşamaktan bunaldın, zor geldi sana."
Ağzıma geleni söyledikten sonra hızla eşyalarımı toplayıp gitmek istedim ama Reis engel oldu. "Bugün akşam gideceğiz. Beraber gideceğiz." dedi. Bende onu ittirip gitmek istedim ama engel oldu. Iyice çırpınınca beni yatağa bağladı. Artık anladım ki eski haline dönüyordu. Benim onun hayatımda bir yerim yoktu daha. "Ulan bırakta gideyim. Ayrılalım diyen sen değil miydin?" diye isyan edince bana doğru gelmeye başladı. Üstüme çıktı ve bütün ağırlığını vererek "Şu an değil. Akşam!" diye dişleri sıkarak konuştu. Korkmuştum. Ondan ilk defa korkmuştum. Uyumuştum en son. Ta ki biri benim karnımı dürtene kadar. Hemen sıçradım yerimden. Reis bana sırıtarak bakıyordu. Ellerimi ve ayaklarımı çözdü. Sonra zorla masaya oturttu. Ağlayan kek ve yaprak sarma vardı masada. En sevdiğim yemekler. Reis'e baktığım zaman çok garipti. Bana bakmıyordu bile. Ama ağlamıştı. "Yemeği yedikten sonra gideceğiz!" dedi. Onayladım ve yemeği yemeye koyulduk. Çok lezzetliydi.
Yemek bittikten sonra sofrayı topladık ve arabaya binip yolla koyulduk. İkimizde konuşmaya cesaret edemiyorduk. En son gergin ortam kayboldun diye rastgele bir şarkı açtım ama izleri daha çok berbat ettim.
yüce dağların ardında kaldı hayallerimiz bu şehirde yine ölüm var karanlıklar çöktü yine sevgilerde sahteymiş bu gönlümde yine hüzün var
yüreğimi yakıyorsun o güzel gözlerinle bakışlarında bir ümit var sürgün edildiğim yerde kanatlarım kırıldı esen yelde senin kokun var
bundan böyle yolu yok kolların çürüdü bundan öte karanlık var sen beni anlamadın gözünü kan bürümüş bundan öte ayrılık var
Bu şarkı ağlamamıza neden olmuştu. İkimizde ağlıyorduk. Reis'e son kez baktım ve "Gerçekten sevmedin mi beni, yalan mıydı onca söylediğin söz?" diye sordum. O bana bakamadı bile. Dönüp bakamadı o bana. "Gerçekler çok başkalar. Ben sana dün dedim ya senin iyiliğin için diye, gerçekten senin iyiliğin için. Belki gerçekleri ilerleyen zamanlar da anlatırım ama şimdi demem olmaz. En iyisi kendini benden kurtarmak." diye bir açıklama yaptı. 3 saatlik bir geri dönüş geçirmiştik. Keşke giderken ki gibi 5 saat olsaydı. Az da olsa onunla vakit geçirebilseydim. Eve gittiğim zaman annem benim halimi görünce bir korkmuştu. Bir şey demeden odama gittim ve bir tane şarkı açtım.
Yürekten geçeni dökemem dile, dökemem dile Gözden akar yaş ama nafile, ama nafile Duygular vurmuş şimdi sahile Vazgeçebilsem düşunmem bile Duygular vurmuş şimdi sahile Vazgeçebilsem düşunmem bile
Dağlarun dumani, yok yarun imani Ayruluk dedunda, daha değil zamani Dağlarun dumani, yok yarun imani Ayruluk dedunda, daha değil zamani
Son bir kez daha yar seni görsem, yar seni görsem Olan biteni yüzune desem, yüzune desem Gözlerume bakup senda dinlesen Halumi derdumi sevduğum bilsen Gözlerume bakup senda dinlesen Halumi derdumi sevduğum bilsen
Dağlarun dumani, yok yarun imani Ayruluk dedunda, daha değil zamani Dağlarun dumani, yok yarun imani Ayruluk dedunda, daha değil zamani
Dağlarun dumani, yok yarun imani Ayruluk dedunda, daha değil zamani Dağlarun dumani, yok yarun imani Ayruluk dedunda, daha değil zamani
Ayruluk dedunda, daha değil zamani
Şarkıyı dinlerken ağlamaya başladım.
Reis'in Ağzından
Yaptığım çok kötü bir şeydi ama doğruydu. En azından onun iyiliği için yapmıştım. O benim her şeyimdi. Onun yaptığım ufak bir hata yüzünden üzülmesini istemiyordum. Üzülürse bir defa üzülsün. Hem artık her adımında gözüm üstünde.