25

53 7 0
                                    

            Kaçtığımız zaman bir kafeye doğru yol aldık. En iyisi tamamen Reis'i unutmaktı. Bu işin geri dönüşü falan da yoktu. Artık Reis hiçbir zaman yoktu. Ben bunları düşünürken Nisa'nın seslenişi ile bütün düşüncelerim dağılmıştı. Ona döndüm ve "Nisa dediklerini anlamadım canım. Tekrar desene." dedim. Oda bana gülümseyip "Eğer Rsis eski haline dönerse seni rahat bırakmayabilir." dedi. Aynı gülümsemeyi ona yolladım. "O zaten benden kurtulmak istiyordu. Tekrardan özgür olamk istiyordu. Geri dönmeyecek ve hatta beni bir daha görmemek için elinden geleni yapacak." dedim. Bu demem ile yüzü bir düştü haklı olarak. Derin bir çektiğim sıra kafeye geldiğimizi fark ettim. İçeri girdiğimiz zaman en dipten bir yere oturmak istedi Sinem. Biz de onu kırmadık. Oturduğumuz zaman Nisa "Sinem niye en arka yere oturduk?" diye sordu. Sinem de hafif sırıtarak "Yaw hani okulda geo en arka yere oturmak istiyoruz ama kapıyorlar ya. O yüzden içimde bur ukte kaldı. Şimdi oturak dedim." diye cevap verince herkes bir kahkahaya boğuldu. Zor zamanım da bile yanımda oldukları için çok şanslıydım. Biz sohbet ederken annem aradı.

"Efendim annecim."

"Okuldan çıkar çıkmaz eve gel. Müdür beni aradı ve bir kaç şey söyledi. Önemli konuşmamız lazım!"

"Tamam annecim, sen nasıl istersen öyle olsun."

       Telefonu kapattığım zaman Nisa büyük bir heyecan ile "Kim aradı?" dedi. Bende ufak bir gülümseme ile "Annem. Müdür anneme bir şeyler demiş. Annem 'Okuldan çıkar çıkmaz eve gel. Önemli bir şeyler konuşacağız.' dedi. Demek ki Ergah hoca annemi aramış." dediğim zaman konuşmaya devam ettik. Okul çıkış saatini takip ettik. Tam okul çıkışı saati geldi herkes kendi evlerine doğru yol aldı. Secem annemin yanına benimle gelmek istedi. Ne yasam vazgeçiremedim.

        Eve vardığımız zaman annemler beni bekliyordu. Secem'i gorünce şaşırmadılar. Çünkü Secem'de artık bizden olmuştu. Bizim ailenin bir parçasıydı. Bizi sorguya çeker gibi sandalyeye oturttular. Işıkları kapatıp odayı kapkaranlık yaptılar. Telefon fenerlerini bizim yüzümüze doğru tuttular. En son dayanamadım ve "Yaaa bizi sorguya mı çekiyorsunuz siz!?" diye bağırdım. Annem ve babam aynı anda "Evet!" diye sert bit tepki verdi. Sonra annem devam etti. "Burada soruları biz soralız genç bayan." Secem bu lafa kahkaha ile güldü. Polis sorgusu gibi bir şeydi bu. Annem derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Anı sana kötü bir haberim var. Müdür Bey aradı ve senin piskolojik yardıma ihtiyacın olduğunu söyledi. Reis ile ayrılmak seni oldukça üzmüş ve hâttâ çocuğun sevgilisine dalmışsın. Baban bunu duyunca oldukça sinirlendi. Sen nasıl böyle bir şey yaptın babası kılıklı?"

   Secem bana baktı ve sırıttı. Açıklama yapmak için derin bir nefes aldım ve ne yapacağımı düşündüm. Aklıma yatan kelimeleri birleştirerek konuşmaya başladım.

"Babam madem beni çok düşünüyordu o zaman beni bu hallere getirmeyecekti. Reis onunla görüştükten sonra bu hâle geldi. Bende iş yerine Reis ile birlikte geldim. Her şeyin farkındayım. Reis'e olan kızgınlığım bizi yarı yolda bırakması. Bizim için çabalamaması. Babam isterse sinir krizi geçirsin. O beni düşünmedi, bende onu düşünemem. Kusura bakmayın. Kız da bana laf sokup sokup duruyor. En sonunda ağzının payını vermek zorundaydım yokda iyice canımı sıkacaktı. O tedavi olayıda bana iyi gelebilir. Çünkü piskolojik desteğe ihtiyacım var. Beynimin yardıma ihtiyacı var."

        Babamın arkasından hiç bir şey dememiştim. O da burada olduğu için bana çok nefret dolu bakıyordu. Umursamıyordum bile! Beni bu hâllere getiren kendisiydi. Annem ağzını açacaktı ki babam lafa daldı.

"Piskoloğa gitmen iyi olacak. Bizim öğrenemediğimiz saygıyı da belki orada öğrenirsin." deyip hızla çalışma odasına gitti. Annemde ışıkları yaktı ve telefon fenerlerini söndürdü. Secem'de hızla evine gitmek zorunda kaldı. Çünkü Suna Teyze aradı ve Berat'ın kavgaya karıştığını söyledi. Secem'le beraber bende hızla çıktım. Beraber karakola gittik. Berat'ı gorünce kahkahaya boğulduk. 24 saat gözaltına almışlardı. Babamın orada tanıdık bir arkadaşı vardı. Onu bulduk ve beklemeden söze girdik. "Meriç Abi, arkadaşımın kardeşi Berat Aylanc gözaltına alınmış. Onu görebilir miyiz?" Bu sözüme pozitif bir cevap vermişti. Hapishanelerin bulunduğu yere gidip Berat'ı bulduğumuzda o kalın sesi ile türkü söylüyordu.

Ey gönül kusa benzerdin
Kafesler sana dar gelir
Bir yerde durmaz gezerdin
Hapislik sana zor gelir

Ey gönül acayip huyun
Bogazimdan geçmez tayin
acir testindeki suyun
Aklina nazli yar gelir

Ayaginda gezen itler
Basinin üstünden atlar
Hapise düsen yigitler
Yari disarda kor gelir

Gözlerin uzaga bakar
kimden ne bekledigin yar
Yar semtinden esen rüzgar
Seni unutu der gelir
lalalala....lalala..lala

      Berat bizi fark etmemiş ve o sesi ile lala kısmını deyince bizim gülüşme seslerimiz duyulmuştu. Bizi görünce daha da komik olmaya başladı.

"Vayyy benim ablam gelmiş. Canım ablam benim. Ya abla sen şu Anı'yı peşine takmasan olmazdı. Neyse oda gelmiş hoş gelmiş. Bana temiz iş çamaşırı falan getirdiniz değil mi?"

        Secem bu cümlelerin sonunda baygın bir yüz takınmış ve "Sen buraya nasıl düştün?" diye sormuştu. Oda "Ya ben kendi yolumda yürüyordum ve öneme biri çıktı. Sen çekil ben çekileyim derken kavga çıktı. Yani ben masumum!" diye bir savunma yaptı. Ben daha fazla dayanamadım ve "Yani keçi gibi yaya olarak yol kavgası yaptınız. Bravo." dedim. Secem ve Berat bu lafıma kahkaha atmıştı. Berat derin bir nefes aldı ve "Zaten bir arkadaşımın tanıdığı varmış. Birazdan gelip beni çıkartacaklar." dedi. Ben başta önemsemedim ama Berat parmağı ile bir yeri gösterirken "Aha geldiler." lafını kullandım bende refleks olarak döndüm.

Reis!

           Beni görmezden geldi. Beni unutmak kolaymış onun için. Simsiyah giyinmişti ve yanında Pelin'den başka bir kadın vardı. Gözlerim dolmuştu. Bu acı veriyordu. Yanımıza geldikleri zaman Meriç Abi'yi çağırdı ve serbest bıraktırdı. Bunu horen var gücüm ile istemsizce Meriç Abi'ye bağırdım. "Abi Allah rizası için gerçekten mi? Çocuğu benim için serbest birakmadın ama bu çakma bad-boy için mi bıraktın! Helal olsun sana. Ben seni böyle bilmezdim." Bunları duyan Meriç Abi afallamıştı ama umrumda bile değildi. Hızla yanlarından çıktım ve dışarıda bizimkileri bekledim. Secem ilk çıktı ve yanımda Berat'ı bekledi. Berat, Reus ve yeni sevgilisi ile çıktı. Bizi gorünce bizim yanımıza doğru geldiler. Ben gitmek istesemde Secem tuttu ve kulağıma "Kaçma! Kaçan kovalanır. Hem kaçmak ile kendini güçsüz gösterme!" dedi. Haklıydı. Reis sert bir şekilde bana baksa bile umrumda değildi. "İsterseniz eve bırakayım. Bu saatte bu halle eve böyle gitmeyin!" dediği zaman Secem bana baktı ve "Zaten Anı'nın manitasü bizi eve götürecek." dedi. Bende boşluğuma gelip "NE!?" diye var gücüm ile bağırdım. Tam Secem'e dönüo benim sevgilim mi var diyecektim ki Secem kaş göz işareti yaparak susturdu. Reis benim verdiğim bu tepkiye sırıtıyordu. Ona tip tip bakıp "Bir taksi ile gidelim." dedim. Berat'a "Buradan taksi geçmezki. Çağırsak 1 saatte anca gelir." deyince Secem ona tip tip baktı.
Sonra derin bir nefes alarak "Taksi yoksa bizde Barış'ı çağırırız." diyen Secem'e Reis karşılık verdi. "Barış şu an misafirlikte. Ailesi bırakmaz." Secem ve ben her bahaneyi bulsaktı Reis en son "Off!" diye bağırmıştı. Kolumu sertçe kavradı ve beni arabanın arka koltuğuna zorla oturttu. Secem'de bunun üstüne zorla bindi. O sevgilisi de en ön bindi.

        Kız yolda giderken Reis'e o kadar sırnaşıyordu ki ağlamamak adına arabayı zorla sağ çektirip yürüyerek eve gittim. Secem peşimden geldi. Onca yolu yürüyerek eve gitmiştik. Eve gidip ayaklarımı ayakkabıdan çıkartınca su toplandığını gördüm. Offlayarak kendimi yatağa bıraktım ve uyumaya başladım.

KALBİMİN REİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin