"Henüz yolun başında solup giden baharlar."

11.3K 733 251
                                    

Turgut gözlerini Can'dan alıp yere dikerken "Zordu." dedi belli belirsiz. Birilerine anlatmak istiyordu. Annesine ve kız kardeşine bana orda gül gibi baktılar dese ve onları inandırsa da hiç de gül gibi bakmamışlardı.

Bir tek Mehmet bey orada ona gül gibi bakmıştı.

Cehennemin ön versiyonu gibi olan 6 yılının belki de her dakikasını anlatamazdı ama üstün körü de olsa anlatmak istiyordu.

Neden bu kişi Can'dı bilmiyordu ama karşısındaki buz gibi bakan mavilerde de acı görüyordu. Biliyordu ki onu da bir şeyler yaralamıştı. Bunu bakmayı bilen herkes görebilirdi.

Ön yargılı biri olmayıp mahallelinin onun hakkında dediklerini umursamadığı için kendisini tebrik etti.

Bahsettikleri gibi biri değildi o. Hisleri konusunda hiçbir zaman yanılmamıştı ve bu konuda da yanıldığını düşünmüyordu. Bu yüzdendi belki de derdini bu adamla paylaşmak istemesi.

"Bıçakladığım adam üstlerden tanıdığı fazla olan bir adamdı. Eğer ölseydi belki müebbet yiyebilirdim ama 5 yıl komada kaldıktan sonra uyandı. Uyandıktan sonra nasıl oldu bilmiyorum ama şikayetçi olmamış. İşlemler, davalar derken 6. yılımda çıktım işte."

Can dünyanın adaletine bir kez daha söverken "Pişman mısın?" diye sordu. "O kızı kurtarıp 6 yılın heba olduğu için pişman mısın?"

Turgut gözlerini mavi gözlere dikti. Uzun bir süre baktı. Geldiğinden beri kimse nokta atışlı sorular sormamıştı. Kimsenin sormadığı sorular soruyor cevabını sanki zaten sorarken biliyormuş gibi bir tonda söylüyordu.

"Ben" derken sesi titreyince boğazında gıcık varmış gibi boğazını temizledi ve "Bazı geceler çok pişman oldum. Keşke yapmasaydım, keşke o gece dışarı çıkmasaydım, keşke sesleri duyduğumda umursamasaydım dediğim günler, geceler çok oldu." dedi ve derin bir nefes aldı. "Ama sanırım bugün olsa yine yapardım o gece yaptığım her şeyi."

Can, Turgut'u bulanık görmeye başlayınca kafasına diğer tarafa çevirdi ve sertçe burnunu çekti.

Kendini biraz toparladığında tekrar kahve gözlere döndü.

"Şey, sarılmak isterdim şu an ama temas fobim var." dedi omuzlarını yorgunca yukarı kaldırırken.

İşte Turgut'un bunu beklemediği çok açıktı. İrileşen kahve gözleri, aralanan pembemsi dudakları, genişleyen biçimli burnunun delikleri şaşırdığını yeterince ele veriyordu.

Can, karşısındaki adamın tepkilerini izledi bir süre. Kendini çok mu çabuk açmıştı acaba? Ya da belki de sarılmak istemesine şaşırmıştı sadece. Ama Can zaten normalde sarılmayı çok seven bir insandı. Mutlu olsa sarılır, üzgünse sarılır, korkmuşsa sarılır, heyecanlıysa sarılırdı. Aynı şeyler karşı taraf için de geçerliydi. Karşısındaki mutluysa da, üzgünse de, heyecanlı veya korkmuşsa da sarılırdı.

Bazı şeyler yaşanmadan önce kendini çok çabuk açar, her yerde sıcakkanlılığıyla bilinirdi. Okuduğu fakültede neredeyse herkesi tanır ve muhabbeti olurdu. Mavi gözleri her daim kendi güneşi varmışcasına parlar, sıcacık bakardı. Şekilli dudaklarında ise gülümsemesi pek eksik olmazdı. Tabi bunların hepsi 3 yıl öncesiydi.

Şimdi ise içine kapanık, elinden geldiğince kimseyle diyalog içinde bulunmayan, güneşi batmış mavileriyle etrafa bakan ve gülümsemeyen biri olmuştu. Temas fobisini ise unutmamak gerekirdi tabi.

Düşüncelerini Turgut'un "Neden?" sorusu böldü.

"Sanırım bu da başka günün konusu."

🦔🦔🦔

KİRPİ (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin