Herkese selamlaaar. Size 1900 kelimelik final bölümüyle geldim. Normalde finalden önce bir bölüm daha yazacaktım Oğuz ve Caner'le ilgili ama beceremeyince finali yapmak istedim.
Biliyorsunuz, zaten fazlaca uzadığını düşünüyordum.
İyi okumalar bebeklerim. Sizi çok seviyorum. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.
Ha bu arada aşağıda smutumsu ama smut olmayan bir şeyler var haberiniz olsun. Anlarsınız zaten.
Bölüm sonunda görüşürüüzz 💕
6 Sene Sonra...
Mavi gözlü adam yorgunca apartmanın merdivenlerini çıktı ve evinin anahtarını kumaş pantolonunun cebinden çıkartarak kapıya taktı. Bugün, normalden fazla yoğun olan işte fazlasıyla yorulmuştu. Adım atmaya dahi mecali kalmamıştı. Tek istediği bu buz gibi havaya inat sıcak bir duş alıp sonrasında da uyumaktı.
Kapının kilidini açmak için çevirdi ama kilit yerine direkt kapı açılınca kaşlarını çatarak içeri girdi. Ayakkabılarını çıkartıp ayakkabılığa koydu ve anahtarını duvardaki küçük anahtarlığa astı. Üzerindeki uzun paltosunu da askıya astığında ağır adımlarla salona ilerledi.
Evde kim olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Bunun içindi telaşsız sakin adımları. Tahmin ettiği gibi mutfaktan yemek kokuları gelirken "Üstümü değiştirip geliyorum anne." diye seslendi, mutfağa uğrama gereği bile duymazken. Sesini fazla yükseltmemeye gayret ediyordu çünkü annesi buradaysa ufak bir cadı da evdedir ve hâla gelmediğine göre uyuduğunu düşünüyordu.
Mutfaktan beklediği cevap gelmediğinde tekrar kaşlarını çattı ve adımlarını mutfağa yöneltti. Kapıyı anlamsız bir durgunlukla açtı. Büyük ihtimalle annesi şu an, Oğuz'la şehir dışında olan Caner'le konuştuğu için cevap veremediğini düşündü. Ancak karşılaştığı manzaranın annesiyle yakından uzaktan ilgisi yoktu.
Şaşkınca mavi gözleri irilişirken günlerdir zar zor bastırdığı özlem duygusu kalbine çöreklenmiş, gözlerini doldurmuştu. Ne kadar da özlemişti bu adamı evlerinin mutfağında görmeyi. Bir süre hızlı hızlı yemek yapan adamı izledi. Altında her zamanki siyah eşofmanlarından biri vardı, üzerinde ise evin ve havanın soğukluğuna tezat olarak kısa kollu bir tişört vardı. Kulağındaki kulaklarından çalan şarkı her ne ise gayet enerjik hareket ediyordu. Daha Can'ı fark etmemişti.
Can'ın mavi gözleri Turgut'un kolunun arkasındaki geçen sene yaptırdığı dövmeye takıldığında elinde olmadan burukça gülümsedi.
Çok büyük olmayan ama bakan kişinin hemen fark edebileceği, Can'ın ise artık her bir ayrıntısını ezberlediği, kafası, sanki Turgut'un yüzüne bakıyormuşçasına kalkmış olan kirpi dövmesi Turgut'un sevgilisine doğum gününü hediyesiydi. Kendi eli farkında bile olmadan bileğinin biraz üstündeki pusula dövmesine gittiğinde kendine yeni gelmiş gibi kafasını salladı ve odaya gitmek için gerisin geri döndü. Ancak daha mutfaktan çıkmamıştı ki tınısını dahi duymayı özlediği o kadife sesi duydu kulakları.
"Can?"
Can, artık görülmenin verdiği rahatlıkla tekrar Turgut'a döndü.
"Seslenecektim ama çok konsantre olmuştun." dedi soğukça. Kendi soğuk sesi bile kulaklarını acıtırken yüzünü buruşturmamak için zor tuttu kendini. Turgut da bu soğuk sesten rahatsız olmuş olacak ki kahverengi gözlerinden bir hayal kırıklığı geçişi oldu ama hak ettiğinin bilince olarak bir şey demedi.