"Hayır, bak formülde yerine yerleştireceksin sadece."
"Ya Can ben daha bu işaretlerin ne olduğunu bilmiyorum. Sen bana formülde yerine yerleştir diyorsun."
Can oflayarak elindeki kalemi masaya bıraktı ve yüzünü sıvazladı. 1 buçuk saattir Oğuz ile soruları çözmeye çalışıyorlardı ve daha sadece 2 soru çözebilmişlerdi. Can, Oğuz'un bilerek mi böyle davrandığını yoksa gerçekten mi bilmediğini kavrayamasa da sabırla anlatmaya çalışıyordu.
"Tamam baştan alalım olur mu? Bu soru en kolayı."
Oğuz yeşillerini yuvasından çıkartmak istercesine büyüterek "En kolay soru dediğinin yarım sayfa cevabı var. Aloooo." dedi.
"Sus da bir dinle. Bak şimdi, bu matrisin alt elemanları x1, x2, x3 ve x4 boş uzayı. Yani 3e4 matrisi. Buraya kadar tamam mı?"
"Neden x4e kadar gittik?"
"4 sütun olduğu için. Şimdi lineer denklemini çıkartacak olursak" cevap kısmına bir şeyler yazdıktan sonra "Bu da lineer denklemimiz." dedi.
Oğuz yavaş yavaş anladığını belirten ifadesiyle sessizce Can'ı dinlemeye başladı. Aslında biraz da haklıydı anlamamakta. Doğrusal Cebir dersi gerçekten karışık ve uzun cevaplara sahip bir dersti ama tamamen formül ve mantık üzerine olduğu için bir kere işi anladın mı gerisi çorap söküğü gibi geliyordu. Oğuz da anlamaya başlamıştı zaten.
Aradan geçen 15 dakikanın ardından uğraştıkları soru iki kere çözülmüş ve Oğuz'un anlaması sağlanmıştı. Can sandalyede belinin ağrıdığını hissederek kalemi bıraktı ve olduğu yerde kollarını yukarı kaldırarak gerindi.
"4. soruyu çözmeye başla. Ben bize atıştırmalık bir şeyler getireyim. Ne içersin?"
Oğuz gözlerini masadaki kağıttan çekerek hali hazırda ayağa kalkmış Can'a baktı.
"Ice tea varsa iyi olur. Kola içmiyorum."
"Tamamdır."
Can salondan çıkıp mutfağa girdi ve iki tane tabak çıkartarak annesinin dışarı çıkmadan önce yemeleri için hazırladığı şeyleri tabaklara koydu. Oğlu vur demişti Sezin hanım öldürmüştü yine. Bu kadar şeyi kimin yiyeceğini düşündü kendi kendine. Tabakları hazırladıktan sonra bardaklara da ice tea koydu ve hepsini tepsiye koymadan önce ağzına bir tane mercimek köftesi attı.
Annesi olsaydı iyi bir azar yerdi ama sonuçta evde değildi.
Salona tekrar döndüğünde bıraktığı gibi sorularla cebelleşen bir Oğuz bulması hafifçe gülümsetti Can'ı. Tabaklardan ve bardaklardan birini Oğuz'un diğerini de kendi önüne koydu.
"Oo teşekkür ederim. Hamarat oğlumuz kekler börekler de mi yaparmış?"
Can sandalyesine geri otururken koltukta oturan çocuğa gözlerini devirdi.
"Aman fırsatını buldun ya cıvıt hemen. Annem yapmış hepsini."
Oğuz, Can'ı takmadan kekten bir çatal alırken yediği dünyanın en lezzetli kekiymiş gibi yüz ifadesine büründü.
"Acaba annene anne diyebilir miyim?"
Can bir kez daha gözlerini devirdiğinde gün içinde bu kadar çok göz devirebildiği şaşırdı. Anlaşılan bu gidişte gözleri şaşı kalacaktı.
"Abartma da soruya odaklan yeşil. Hadi."
"Dinlensek biraz ne olur? Vallaha yıldım ben. 10 tanecik soru nasıl olsa, çabuk biter dedim her sorunun cevabı bir sayfa ya. Kadın gavura soru sorar gibi sormuş. Allahtan arkadaşlarla değil de sen-"