Selamlar minik kelebeklerim. İyi misiniz? Havalar soğudu iyice dikkat edin kendinize.
İyi okumalar bebeklerim. Umarım beğenirsiniz. Sizi seviyorum 🤍
2 hafta. Tam iki haftadır annesiyle yüzyüze gelmemiş, sabahları erkenden iş için evden çıkmış, işten sonra da Can'la takılmıştı. Hal böyle olunca eve sadece gece uyumak için geliyor ve annesini görmüyordu.
Annesinin yanında uyuyan kardeşini öpmek için odasına girdiği zamanlar hariç. Zaten geç geldiği için annesi hep uyuyor oluyordu. O da usulca kardeşini öpüyor, saçlarını okşuyor daha sonra gerisin geri odasına dönüyordu.
Annesine anlatmak istediği şeyler içinde birikmiş, taşmak için an kollar olmuşlardı. Mesela hapse gireceği zaman dondurduğu üniversitesini geçen günlerde tekrar aktifleştirmişti ve eylül ayında kaldığı yerden devam edecekti. Can'a haber vermeden yapmıştı ama kirpisi bu haberi öğrendiğinde o kadar sevinmişti ki babasının gece vardiyasında olduğu bir gün arkadaşlarını da toplayıp bir kafeye kutlamaya götürmüştü herkesi. Gecenin devamı da hepsi Canlarda kalmış sabaha kadar oturmuşlardı.
Can'ın annesi, Sezin hanım bile pasta yapmış sanki Turgut'un doğum günüymüş gibi mum üflettirmişti. Bunların hiçbirini annesine anlatamamak, sevincini paylaşamamak inanılmaz üzüyordu kahve gözlerin sahibini.
İçinin sıkkınlığıyla derin bir nefes aldı ve televizyonu kapattı sıkıntıyla. Bugün izin günüydü ve Can'ın iki tane sınavı olduğu için buluşmalarına daha bir kaç saat vardı.
Eşofmanının cebinden telefonunu çıkarttı ve saate baktı. Sevgilisinin tam sınav saati olduğu için mesaj atmaktan vazgeçerek tekrardan cebine sıkıştırdı telefonu. Uyandığından beri hiçbir şey yemediği için midesi isyanla guruldarken yüzünü buruşturarak yerinden kalktı ve ağır adımlarla mutfağa girdi.
Tezgahın altındaki dolaptan tost makinesini, buzdolabından da peynir çıkartırken sıkıntıyla ofladı bir kez daha. Canı hiçbir şey istemiyordu ama böyle aç aç duramayacağını çok iyi biliyordu. Zaten bir iki haftadır gergin olan sinirlerini bir de açlıkla daha da germek istemiyordu.
Tost makinesine hazırladığı ekmeği koyarken dış kapının açılma sesiyle kafası bir anlığına göremeyeceği kapıya çevrilse de annesiyle konuşmadığı için tekrar işine döndü. Aynı evin içinde, annesine yabancı olmak kanına dokunuyordu ama Can'dan da vazgeçmeyeceği için sanıyordu ki bundan sonra böyleydi artık.
"Kolay gelsin."
Annesinin ılımlı ve tedirgin sesi kulaklarına ulaştığında arkasına dönecek gibi olsa da kendini tuttu ve dolaptan bir tabak çıkartarak tostunu tabağa koydu.
"Sağol."
Meryem hanım çantasını mutfaktaki masanın üzerine koydu ve Turgut'un yanından geçerek, raftan bardak alıp kendine arıtmadan su doldurdu.
"Can'ı gördüm az önce."
Sevgilisinin ismini duyunca kahveler annesinin kahve gözlerine döndü hemen. Sınavdan erken mı çıkmıştı sevdiği? Can'a mesaj atmak için telefonunu cebinden çıkartmıştı ki kendisine gerek kalmadan sevgilisinin attığı mesajla belli belirsiz gülümsedi.
"Yüzüme bile bakmadı." dedi annesi Turgut'tan bir tepki alamayınca. Şikayet eder gibi söylediği bu cümlesi Turgut'un dudakların alayla kıvrılmasını sağlarken, gözlerindeki sinir parıldamalarıyla annesinin gözlerinin en içine baktı.
Kaşlarını kaldırarak "Neden acaba anne? Düşünürsen eminim nedenini anlarsın." dedi ve tabağını eline aldığı gibi salona girdi.
Az önce kalktığı koltuğa tekrar oturdu ve koltukta bacaklarını bağdaş yaparak tabağı kucağına koydu. Sinirle tostundan bir ısırık alırken annesi de derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.