"Aleyna."

6.7K 507 133
                                    

"Evinizin neşesi geldiiiii!"

Can, karşısında ağzı kulaklarındaki kıza güldü ve kollarının arasına çekti. Ailesi dışında dokunup sarılabildiği tek insan olması Aleyna'nın mavi gözlü çocuk için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyordu herkes.

"Hoşgeldin güzelim." dedi Can, arkadaşına sıkı sıkı sarılırken.

"Hoşbuldum Cancan'ım."

Can'dan ayrılan Aleyna "Seziniiimmm." diyerek Sezin hanımın boynuna atladı.

"Dur, deli kız dur."

"Napıyorsun kız?"

Birbirlerinden ayrıldıklarında Aleyna Sezin hanımın koluna girdi ve muhabbet ede ede salona girdiler. Can büyük dedikodunun bu kadar erken başlamasına kafasını iki yana salladı ve mutfağa gidip çay suyu koydu. İkisi ne zaman bir araya geldiğinde dünya yansa umurlarında olmazdı. Can da bunu çok iyi bildiği için artık tepki vermiyordu.

Tek ve en yakın arkadaşıyla annesinin bu kadar iyi anlaşması kendisini inanılmaz mutlu ediyordu. Normalde de kumral kız cıvıl cıvıldı ama bir insanı bir kere sevmediyse o insanı ömrü billah sevemezdi. Annesi de aynı şekilde olduğu için iyi anlaşmaları kaçınılmazdı sanırım.

Kaynayan suyla düşüncelerini bir kenara bıraktı ve büyük çaydanlıkları çıkartarak çay demledi. Salonda iki çay tiryakisi otururken küçüklere demlerse yetmeyeceğini bilecek kadar fazla deneyimi olmuştu.

Salona geçmek üzere mutfaktan çıktığında çalan zille, içeriye "Ben bakıyorum!" diyerek adımlarını kapıya yöneltti. Kapıdakinin Caner ya da babası olduğu sanmıyordu. Caner okuldaydı ve babası da işteydi. Belki Turgut'tur diye düşündü ve istemsiz bir şekilde saçlarını düzeltti.

Kapıyı açtığında karşısına Oğuz ve Mert çıkarken son bir kaç ayda bu görüntüye fazlaca alıştığını fark etti. İlk başta sadece Oğuz, Can'la takılsa da zaman geçtikçe Mert de aralarına girmişti. Neyse ki Mert, Can'ın işine gelmeyecek konular açmıyordu da tek gevşekle idare edebiliyordu.

"Cankuşum. Hadi hazırlan gel. Mükemmel bir kafe buldum. Sessiz sakin ve deniz kenarında."

"Abi bugün hiçbir türlü gelemem ben. Niye aramadınız lan?"

Mert sıkkın bir şekilde nefes verirken "Bu salak söz mü dinliyor amına koyayım. Arayalım ya da gruptan yazalım belki müsait değildir çocuk dedim dinlemedi. Hayır sakalım da var aga." dedi, Oğuz'un koluna elinin tersiyle vurmayı ihmal etmezken.

Can ikisinin bu haline gülerken konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki salondan gelen "Minik kelebeğim kimmiş?" sesiyle susmak zorunda kaldı.

"Üniversiteden arkadaşlarım Alen."

Kapıdaki çocukların şaşkın bakışlarına tekrar gülerken bir kaç adım geriye çıktı ve "Geçin hadi. Çay demlemiştim." dedi.

Mert, yüzündeki 'yenge mi' bakışlarıyla "Yok kardeşim biz bölmeyelim sizi." dese de Oğuz "Ben bölerim aga. Turgut eniştemin üstüne gül koklatmam ben, o her ne kadar beni sevmese de." diyerek ayakkabılarını çıkartarak içeri girdi.

Can "Oğuz saçma salak konuşma abi. Yok öyle bir şey." dedi ve Mert'e döndü. "Geç kardeşim annem evde zaten ve ayrıca kız da sevgilim değil."

Oğuz "Hii Sezin anne mi evde? Sezin anneeee." diyerek salona uçtu ve arkasından Mert ve Can da salona girdiler.

"Oy oy koca danam. Hoşgeldin. Sen de hoşgeldin Mert oğlum."

Oğuz ve Sezin hanım birbirlerinden ayrıldıklarında, Sezin hanım Mert'e de sıkı sıkı sarılmış daha sonra herkes bir yerlere oturmuştu.

Can da Aleyna'nın yanına oturduğunda yabancı kişilerden biraz gerilmiş Aleyna elini Can'ın dizine koydu. Yabancıların yanında rahat edemezdi ama o kişilere bir kere alıştığında ondan rahatı da olmazdı.

Mavi gözlü çocuk kolunu Aleyna'ın arkasından geçirip kumral kızın kolunu sıkarken "Beyler tanıştırayım. Bu Aleyna. Benim ilkokul arkadaşım. Aleyna bu Mert." dedi eliyle Mert'i göstererek.

"Memnun oldum."

"Ben de."

İkilinin kısa tokalaşmasından sonra Aleyna, Oğuz'a elini uzatırken "Tahmin edeyim, Oğuz dimi?" dedi.

Oğuz "Yaa Cankuşum sen beni arkadaşlarına mı anlatıyorsun? Sezin annecim görüyorsun değil mi beni ne kadar çok seviyor." dedi ve Aleyna'nın elini sıktı.

Sezin hanım Oğuz'un bu hallerine gülerken Aleyna tekrar Can'ın yanındaki yerini aldı ve koyu bir muhabbet başladı.

Mert de Oğuz da Aleyna'yı çok sevmişlerdi. Aleyna da aynı şekilde hissediyor olacak ki yüzündeki geniş gülümsemesiyle bir şeyler anlatıyor, anlatılanlara da kahkaha atarak gülüyordu.

Sohbete o kadar dalmışlardı ki Sezin hanımın çayları ve ikramları dağıttıktan sonra evden çıktığını bile fark etmemişlerdi.

Konu bir ara Can'ın Aleyna'ya rahatça dokunabildiğine gelince durulmuşlar ve duygulanmışlar ancak Aleyna'nın neşesi sağolsun salona kahkaha sesleri tekrar yayılmıştı.

Can, telefonuna gelen mesaja cevap verdi ve ellerini dizlerine vurarak ayağa kalktı.

"Hadi bakalım gidiyoruz."

Hepsi birden "Nereye?" diye sorduğunda Can, ona aşağıdan bakan kızın saçlarını okşadı ve "Birileri Turgut'la tanışmak istiyordu. Onu tanıştıracağız." dedi.

Aleyna heyecanla yerinden kalkerken "Ay hadi gidelim." dedi ve çocukları beklemeden ayakkabıları giymeye başladı. Can'ı kendine aşık ettirmeyi başarabilmiş Turgut'u nam-ı diğer Can'ın kahvelisini deli gibi merak ediyordu.

Oğuz, Mert ve Can da Aleyna'nın peşi sıra kapıya adımlarken Oğuz "Enişte beyi görmeye gidiyoruz demek." demişti.

Bunu duyan Aleyna ufak çaplı bir çığlık attı "Yaa sen de mi bunları shipliyorsun?" dedi. İlk geldiklerinden beri bu muhabbeti açmak istiyordu ama Oğuz'un ya da Mert'in homofobik olmalarından korktuğu için bir şey diyememişti.

Oğuz, kumral kızın tepkisiyle göğsünü kabarttı ve sanki çok büyük bir işmiş gibi "Shiplemek ne kelime kızım ben aralarını bile yapacağım bunların." dedi.

Oğuz ve Aleyna ikilisi Turgut ve Can'dan konuşurak ayakkabılarını giyip dışarı çıktılar.

Arkada kalmış Mert ve Can ise şaşkınca bahçeden çıkan, Oğuz'un koluna girmiş Aleyna ikilisine bakıyorlardı.

Mert kafasını iki yana sallayarak "Birdi iki oldular kardeşim. Allah sana kolaylık versin." dedi ve kendi ayakkabılarını giydi.

Can ise "Amin, amin." dese de içinde fırtınalar kopuyordu. Aleyna tek başına sorun olmazdı da Oğuz ile birleşince Turgut'un yanında pot kırmalarından ödü kopuyordu. Turgut zaten Oğuz'u pek sevmiyordu ve eğer saçma saçma konuşursa kahvelisi daha da delirebilirdi.

Sorun şuydu ki kahvelisi delirirse nasıl sakinleştirmesi gerektiğini de bilmiyordu. Turgut, sinirlendiği zaman gözü tam dönen asla mantıklı düşünemeyen bir insandı ve en son yaşanan olaydan sonra açık olmak gerekirse Can, Turgut'un sinirli halinden korkuyordu.

Kalbi ağzında atarken ayakkabılarını giydi ve kapıyı kilitledi. Arkadaşlarının yanına giderken içinden sürekli tekrar ettiği tek bir şey vardı.

'Lütfen bu akşam sorun çıkmasın.'

####

Turgut'un olmadığı bir bölüm yazdım onun için hiç içime sinmedi bölüm ama diğer bölümde gelcek benim oğluşum.

Sizi seviyorum 💕

KİRPİ (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin