Jongin gözlerini açtığında karanlık odada olmadığını fark etmişti.
Muhtemelen Kyungsoo onu kendi odasına kadar taşımıştı.
Bunu düşünürken bile kızardığını hissetti. Ah dün gece aklından çıkmıyordu.Uyumaya yakın duyduğu kelimeler kulaklarında çınlayıp duruyordu. Ellerini yanaklarına bastırdı ve çığlığa benzer bir ses çıkardı.
Efendisi ona hataları için gerçekten canını yakan cezalar vermiş de olsa dün gece hiçbir şekilde tahmin ettiği gibi geçmemişti. Sadece bundan sonra kendine daha çok sahip çıkması ve esmer olanı sinirlendirmemesi gerekiyordu.
Ah efendisinin ağzından çıkan kelimeler gerçek miydi rüya mıydı hala bilmiyordu bile.
Yatakta dikleşip kendine geldi ve etrafına bakındı. Kyungsoo burada yoktu.Jongin onu bırakıp kendi odasına gittiği düşüncesine kapıldı. Hayal kırıklığı ve üzüntüsünü gizleyemezken efendisinin odasına gitmeye karar verdi.
Eger orada değilse ve yatağı bozulmamışsa onu bırakıp gitmemiş olabilirdi. Bu ona az bile olsa bir umut verdi ve hızla ayağa kalktı.Eger onu bırakıp gitmişse üzülürdü.
Ona sarılarak uyuya kaldığını biliyordu ve onun hoş kokusunu burnunda hissederek uyumak... Güzeldi.Kalçasındaki acı hızla kendini belli ederken yataktan kalktığı gibi geri oturdu ve bir süre bekledi.
Kalçası gerçekten fazlasıyla sızlıyordu.Her şeye rağmen aklına her zamanki korkak Jongin gibi olmayıp tüm cesaretiyle Kyungsoo'nun kucağına oturuşu ve 'Kyungsoo, seni istiyorum' deyişi gelince domatese dönen yanaklarını tekrar ince elleri altında gizledi ve bir süre soluklandı.
Kalçasını alıştırarak yataktan kalkıp ufak adımlarla üzerine yerde duran efendisinin siyah gömleğini geçirdi ve acele ile düğmelerini bile kapatmadan dolaptan bulduğu kısa siyah şortu da bacaklarından geçirdi.
Dün duyduğu kelimelerden sonra o kadar mutlu hissediyordu ki efendisini hemen bulmak istiyordu. Bulmak ve öpmek...Kendi odasından çıkıp küçük adımlarla ulaştığı odanın kapısını yavaş ve çekingence açarken nefesini tutmuş, gördüğü manzara ile rahatlamayla karışık sesli bir nefes vermişti.
Boş ve tamamen toplu odaya bir gülücük savurup hızla çıktı ve merdivenlere yöneldi.
Kalçası hala sızlarken canının acımaması için yavaş yavaş indiği merdivenlerden ayak sesleri bile gelmiyordu.Gelen ufak tıkırtı sesleri ile sessiz adımlarını mutfağa yönlendirirken çıplak üstü ve siyah dar bir eşofman altı ile arkası dönük, yapılı sırtı gözler önüne serili efendisini birşeylerle uğraşırken buldu.
Bu görüntü nefesini tutmasına sebep olurken sadece yutkundu.İlk geldiği zamanlar yaşadığı herşeye içten içe isyan edip odasında her gün ağlarken şuan bulunduğu durumu sırasıyla gözden geçirince ciddi anlamda aralarında gelişen ufak şeylere karşı Jongin kendini cidden çok daha iyi hissediyordu.
Ve şuan bulunduğu durum o kadar farklıydı ki, kollarını her oynatışında gerilen kaslı sırtı ve heybetli bedeni ile onu arzuladığını hissettiği efendisinin belirginleşen kürek kemikleri arasına bir öpücük kondurmamak için dudaklarını dişliyordu.
Kyungsoo kölesinin varlığından habersiz tamamen odaklanmış şekilde önündeki salatalıkları doğruyor, birşeye odaklandığında istemsizce çatılan kaşları ve düz bir çizgi halini alan dolgun dudakları ile kelimeleri yutarak söylediği şarkıyı mırıldanmaya devam ediyordu.
Jongin onu birkaç saniye daha izledikten sonra sonuçlarını umursamayarak aklına gelen fikirle içten içe gülümsedi ve ellerini birkaç kere birbirine sürtüp hınzırca dudaklarını ısırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caliente (Dokai) ✔️
Фанфик"Ben yokken sen uslu muydun?" Kyungsoo bileğinden Rolex'i yavaşça çıkarırken kapıya yaslandı. Gözleri itaatkar bir şekilde önünde oturan genç erkeğe yapıştı. "evet" "bana düzgün hitap et" "e-evet baba" Jongin usulca sızlandı. {Yetişkin içerik} (Yan...