Üç gün olmuştu.
Kyungsoo aralarının düzelmeye başladığı günden sonraki akşam eve sırtında derin bir kurşun yarası ile geleli tam olarak üç gün olmuştu.
Jongin koşarak ayakta duramayan efendisini kolları arasına alıp taşıyarak alelacele koltuklardan birine oturturken gözlerinden akan yaşları durduramamış,
Israrla ambulans çağırmayı teklif etse de Kyungsoo o haline rağmen Jongin'i sıkıca kolundan tutarak bunu yapmamasını söylemişti.Jongin gözyaşlarını durduramadan efendisinin emirlerine itaat etmiş, Kyungsoo'nun gömleğini keserek çıkarmış ve yapılı vücudunu yatakta yüzüstü döndürürken Kyungsoo dişlerini sıkarak inlemesini içine hapsetmeye çalışmıştı.
Jongin gördüğü çokça kan ve koca bir kurşun yarası ile bir elini ağzına kapatarak bağırtısına engel olmaya çalışırken babacığı sıktığı dişlerinin arasından sakince, hiç acı çekmiyormuş gibi konuştu.
"nasıl? Çok derin gözüküyor mu?"
Jongin kafasını hızla aşağı yukarı sallarken fısıltı gibi onu onaylanmıştı.
Sonunda sesini bulduğunda, kalbinde hissettiği ağrı şiddetlenmiş, onun canının ne kadar acıdığını tahmin bile edemezken çatallaşan sesini gizlemeye çalışarak sormuştu." B-bu nasıl oldu? Burada olmanız doğru değil. H-hastaneye gitmeniz gerekiyor, lütfen izin verin arayayım..."
Kyungsoo yorgun bedenini döndürmeye çalışırken tükenen son enerjisiyle konuşmaya çalıştı. Uykusu geliyordu, göz kapakları kapanmak için onunla savaşıyordu.
" Jongin kes ağlamayı güzelim, birşeyim yok iyiyim"
Jongin hızlı nefes alışverişlerini düzene sokmaya çalışarak onun duruşunu değiştirmesine yardım etti. Çok acı çektiğini biliyordu.
"hastaneyle ilgili kimseyi ise karıştırma, hastane araya girerse polisler de girer."
Göz kapakları ağırca kapanıp açıldı.
"Uykum geliyor birkaç dakika içinde uyuyakalabilirim, uyumama sakın izin verme güzelim "Jongin hızlıca kafasını sallayarak onu onayladı. Efendisi kelimeleri yutarak konuşuyordu. Her an gözleri kapanacak gibiydi.
"kimi ararsan ara, telefonum cebimde. Ambulans hariç birini ara ve gelsin. Kurşun sırtımda olduğu için şuan kendim çıkaramam. Bu halinle sen de çıkaramazsın küçük, çabuk ol..."
Jongin seslice yutkunarak hızla ayağa kalktı ve tüm gücüyle odasına koştu.
Dolabından ona yakın olan tanıdığı tek kişinin numarasının yazılı olduğu kağıdı alıp tekrar son gücüyle koşarak aşağı indi ve efendisinin cebinden telefonunu alarak numarayı tuşladı.
Telefon çalarken Jongin bir elini Kyungsoo'nun yüzünde nazikçe gezdirdi ve mırıldandı."uyuma, uyuma Kyungsoo lütfen uyuma. İyi olacaksın, dayan"
Telefon açılır açılmaz Telaşla karşıdaki kişinin ismini söyledi ve ona güvendiği için olayı eksiksiz şekilde anlatmaya başladı.
"M-merhaba Sehun, ben Jongin..."
....................
Jongin'in sesindeki endişe ve acele, Sehun'u gecenin saat 11'inde telaşla evinden çıkarmaya yetmiş ve soluğu arabasında almıştı.
İç çekerek arabayı Jongin'in verdiği adrese doğru sürerken sadece şükrediyordu. Eğer o kurşunu nasıl çıkaracağını bilmiyor olsaydı, hicbirşey yapamazdı...Sehun daldığı düşüncelerle birlikte arabasını sürmeye devam ederken aklındaki sorulara bir cevap aramakla meşguldü. Jongin'in sevgilisi olan adamı görmüştü. En azından yüzüne aşinaydı. Ne işlerle uğraşıyor olabilirdi? Kim onu bir silahla yaralamıştı? Jongin neden o adam kafeye geldiğinden beri işe gelmiyordu? Sadece bir kere gelmiş ve Luhan'ı işe alıp gitmişti. O günden sonra görülmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caliente (Dokai) ✔️
Fanfiction"Ben yokken sen uslu muydun?" Kyungsoo bileğinden Rolex'i yavaşça çıkarırken kapıya yaslandı. Gözleri itaatkar bir şekilde önünde oturan genç erkeğe yapıştı. "evet" "bana düzgün hitap et" "e-evet baba" Jongin usulca sızlandı. {Yetişkin içerik} (Yan...