BÖLÜM 49

2.3K 122 82
                                    

Ben bu kitabı ne zaman bitiricem yaz yaz bitmiyo

🌵

"Bu ne oğlum?" Kerem'in hayret içerisindeki sesiyle beraber etrafa bakındım. Melih kahkaha attı. "Teyzelerin kulüpte ne işi var?"

Ege de gülmeye başladı. "Teyzeler de eğlenemez mi Melih, aşk olsun."

Melih imayla iç çekti. "Olsun kardeşim olsun." Ege, Melih'in kafasına vurdu. "Sus lan."

Kerem göz devirdi. "Hepinizden nefret ediyorum, defolun hayatımdan." Melih dil çıkardı. "Eğvh eğvh bana zırladığın günleri biliyoruz, çok konuşma miyav miyav."

Kahkaha attım. Melih, Kerem'in kedisine olan düşkünlüğüyle alay ediyordu. Arkada çalan yabancı şarkıyla beraber etrafa onaylamaz bakışlar atan teyzelere bakıp gülümsedim.

İlerlemeye başlarken oldukça yaşlı bir teyze, Kerem'i çekiştirdi. Duraksadım. "Aa be evladım, seni torunuma alayım püü maşallah ne yakışıklısın kurban olduğum!"

Kerem şokla kolunu çekmeye çalıştı, Melih dudaklarını ısırıyordu, teyze ona da döndü. "Ne gülüyorsun zilli tavuk, komik bir şey mi söyledim?"

Ege gülümsedi, teyzenin elini öptü. "Estağfurullah teyzecim, kendisi biraz dengesizdir. Bir arkadaşımıza bakmaya gelmiştik." Kerem'i kolundan tuttu. "Sonra konuşursunuz." Teyze beğeniyle Ege'yi süzdü.

Ardından bana döndü, gülümsedim. Orta yaştaki teyzelerin burada ne işi vardı ki?

"Birileri de değerimi anlasa keşke.." diye mırıldanan Kerem'e baktım, bana değil teyzeye bakıyordu.

Ege üçümüzü de alıp kalabalığın ardındaki masalardan birine getirirken etrafta bizim okuldan çok fazla kişi olduğunu fark ettim. Melih "Teyzelerin burada ne işi var?" diye sordu.

Ege onu yanıtladı. "Niye teyzeler de eğlenemez mi?" Kerem sağa sola bakınıyordu.

Ben ise anonimle konuşmak istiyordum ama bu şu an için mümkün değildi. Bazı teyzeler önlerindeki çerezleri yerken dedikodu yapıyordu, garip bir ortamdı.

Eğlenmeye gelmiş olsak da ilerleyen saatlerde muhabbet lise anılarına döndü. Melih ve Kerem dokuzuncu sınıfta yaptıkları saçmalıkları anlatırken önlerindeki meyve suyundan içiyor, gülüyorlardı.

Aklıma Baran gelmişti. Dokuzuncu sınıfta sevgiliydik, Ege ile birlikte üçümüz çok iyiydik. Sonradan yaptığım hata her şeyi mahvetmişti. Gözlerim yavaşça doldu, o günlere geri dönseydim asla öyle bir şey yapmazdım.

O zamanlar onuncu sınıftaki Mert diye bir çocuğu seviyordum, onun da bana karşı ilgisi vardı. Sonrasında onunla sevgili olmuştum, Baran benimle irtibatı tamamen kesmişti. Zaten farklı şubelerdeydik. Okulda karşı karşıya geldiğimizde beni umursamazdı. Ayrıldığımız zaman iki hafta okula gelmemişti, cenazesi vardı. Ama ben o kadar mal ve bencildim ki geçirdiğimiz günler hatrına ona bir mesaj bile atmamış, başsağlığı dilememiştim. Belki beni terslerdi ama en azından şu an bu kadar vicdan yapıyor olmayabilirdim.

Mert'ten sonra da Kutay ile sevgili olmuş, sonradan da aldatılmıştım. İlâhi adalet diye bir şey gerçekten vardı. Bazen kafamı gerçekten duvara vurmak istiyordum. Her şeyin popülerlik olmadığını, saf sevginin önemli olduğunu kavramam çok geç gerçekleşmişti. Çabalıyordum, hayatımı düzeltebilirdim. Geçmişe bir set çekmek istiyordum.

Burnumu çektiğimde Ege koluma dokundu. "Sude?" Telaşla ekledi. "Neden ağlıyorsun?" Gülümsedim. "Ağlamıyorum, grip olacağım iyi hissetmiyorum."

Masadaki bakışlar bana döndü. "Kalkalım." dedi Kerem. "Buranın tadı kaçtı zaten."

Panikle onu durdurdum. "Hayır, eğleniyoruz işte. Bana bakmayın sizi dinliyorum, kalalım."

Bir süre sessizlik oldu, bu sefer başka bir konu açan ben oldum. Kerem'in severek izlediği diziden bahsederek ilgiyi yeniden topladım.

"Finali aşırı saçmaydı."

Kerem omuz silkti. "Yine de harika bir dizi."

Melih dil çıkardı. "Yoo." İkisi atışırken ayağa kalktım, Ege bana baktı. "Lavaboya gideceğim, siz konuşmaya devam edin."

Ege sakince kafasını salladı, hızla masadan ayrıldım. Lavabo sağ taraftaydı. Kadınlar için ayrılan kısma girdim. Uykum geliyordu, birazdan odama çıksam iyi olacaktı. Yine de ayık kalmak için yüzüme su çarptım. Kendimi kötü hissediyordum ve bu his üç haftadır geçmek bilmiyordu.

Lavabodan çıktım, önümdeki duvarda sızan çocuğa yan bakışlar atarak önünden geçmeyi denedim. Koyu kahve gözleri beni bulduğunda sırıttı. "Güzellik, nereye böyle?" Ağzının ortasına bir tane çakasım vardı.

"Nereden senin güzelin oluyorum?" Yüzümü buruşturdum, kesinlikle gitmeliydim. Duvardan destek alarak bana yaklaşmaya çalıştı. "Rahatsız ediyorsunuz. Uzaklaşın yoksa çığlık atarım."

Kolumdan tuttu, onu itmeye çalıştım. O sırada yan taraftaki kapı açıldı ve bir ses duyuldu. "Kız istemiyorum diyor it herif."

Kolumdaki baskının bir anda son bulmasıyla heyecanla kafamı çevirdim, bu ses çok tanıdıktı.

Baran.

Kaşlarını çatmış, çocuğa sert bakışlar atıyordu. "Sana ne laaan?" Gevşek gevşek konuşan çocuğa sert bir yumruk attı, korkuyla geriye sıçradım. Çocuk yere yığıldığında alayla gülümsedi. "Gerizekalı."

Kalbim bir anda hızlanmıştı. "Ben.. Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Gözleri usulca beni buldu.

Yüz ifadesi dümdüz bir hâl aldı, sadece kafasını salladı ve ilerlemeye başladı. "Baran?" diye seslendim. İçimdeki kötü his beni boğuyordu.

Duraksadı ama bana dönmedi, ne diyeceğimi bekliyordu. "Neden bana onunla çocukluk arkadaşı olduğunu söylemedin?" Bahsettiğim kişi Kutay'dı.

Omzunun üzerinden bana baktı. Öfkeliydi. "Dedim."

"Ne?"

"Dedim. Sen hiçbir zaman beni kaale almadığın için aklında kalmamıştır."

Bir şey dememe fırsat vermeden gözden kayboldu.

🌵

Artık olayları hızlı yazmaya karar verdim bu gidişle 100 bölümü geçeriz yuh ösowmdosmdldkdo

ELZEM | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin