🌵
İlk başta yanlış duyduğumu zannedip duraksadım ama Ege şaşkınca bana bakınca her şeyin gerçek olduğunu anladım. Ellerim titrediği için cebime soktum.
Ege ile son bir kez bakıştık, ardından Ege burukca tebessüm ederek kapıyı kapattı. Baran'ın bakışları üzerimdeyken kekelememek için zor duruyordum. Kalp atışlarım yine hızlanmıştı.
Hemşire "Geçmiş olsun." deyip bizi yalnız bıraktığında yanındaki sandalyeye oturdum. Konuşmaya girmesi için bekledim çünkü ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Aşırı gergin hissediyordum, her an bu his karmaşasından ötürü bayılabilirdim.
"Ben hiçbir şey hatırlamıyorum, o yüzden sizi tanımıyorum." Derin bir nefes aldım, devam etti. "Annem nerede?" Sorusunu küçük bir çocuğun sorduğu nahif ses tonuyla sormuş ve gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.
Bunu ona nasıl diyebilirdim ki?
Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki ona gerçeği söylemek bana da acı verecekti. Beklentiyle bana bakarken iç çektim ve parmaklarımla oynarken kısık sesle cevap verdim. "Annen ve baban yok." Ardından ekledim. "Öleli iki yıl oluyor." Dudaklarımı ısırdım ve kafamı yerden kaldırdım.
Acı, gözbebeklerine yerleşirken gözleri dolmuştu. "Onları hatırlamıyorum." dedi titreyen sesiyle. Bakışlarımı kaçırdım, acısının ve çilesinin yükü artık ona ağır geliyordu. "Seslerini, yüzlerini... Anılarımı hatırlamıyorum." Sesi o kadar titriyordu ki hıçkırdım. "Ben ne yapacağım?"
Burnumu çektim ve gülümsemeye çalıştım, ona güzel şeyleri umut ettirmek istiyordum. "Sana yardımcı olacağım, her şeyi hatırlayacaksın. Korkma, ben yanındayım."
Bakışları dümdüz bir şekilde duvara sabitlendi, hiçbir şey demedi. Bir süre sessiz kaldık, gitmenin uygun olacağını düşündüm. Ayağa kalkacakken "Gitme." diye mırıldandı. Geri yerime oturdum.
"Sen, peki?" diye sordu. "Sen kimsin?"
Bu sorudan kaçıyordum aslında, ona ne diyecektim? Yalan mı? Yalan söylemezdim, bu ona yaptığım en büyük haksızlık olurdu. Açık olacaktım ama zamanla. Her şeyi anlatacaktım, kötü sonuçlar doğursa bile. Çünkü her şeyi hatırladığında benden daha çok nefret edecekti ve ben buna dayanamazdım.
"Ben...Şey..." Saçlarımı kulağımın arkasına tıkıştırdım. "Bizim aramız bozuktu Baran ama ben dayanamayıp geldim." Kaşlarını çattı.
"Hâlâ neyim olduğunu söylemedin."
"Eski sevgilinim." Şokla bana baktı. "Biz hangi yıldayız?"
"2020."
Sustu. "Neden aramız bozuktu? Ve neden buradasın?"
"Aramızın neden bozuk olduğunu anlatacağım ama şimdi sırası değil, başka bir şey sor lütfen."
"Neden buraya geldin?"
"Neden gelmeyeyim?" Boş boş bana bakınca iç çektim. "Seni seviyorum çünkü."
Tepki vermedi, bakışlarını yeniden kaçırdı. Panikle konuştum, onu bazı şeyler için mecbur bırakmak istemiyordum. "Biliyorum sen beni hatırlamıyorsun ve doğal olarak bir şey hissetmiyorsun. Sadece sana destek olmama izin ver."
Bacaklarına bakıyordu, içim cız etmişti. Onun sağlığına kavuşması için elimden geleni yapacaktım. Ayrıca Ankara'da kalmayı düşünüyordum, Baran'ı tek bırakmayacaktım. "İçimden bir ses seninle konuşmam gerektiğini söylüyordu." dedi sessizce.
"Gözlerinde bir şeyler var, bana tanıdık gelen bir his." Bana döndü. "Ama sana güvenemiyorum, bu his içime yerleşmiş sanki." Kalbim sıkıştı.
"İlişkimizde güven problemi mi vardı?" diye sordu usulca. Gözyaşlarımı gizlemek adına saçlarımın yüzüme düşmesini sağladım. "Evet." dedim, ona dürüst olacağıma dair kendime söz vermiştim.
"Ağlama," dedi sakince. "Gözlerin kızarmış ve zayıf gözüküyorsun." Baran hafızasını kaybetmiş olsa bile hâlâ aynı Baran'dı ve bu daha çok ağlamama neden oluyordu. Burnumu çektim. "Uyandığın için kendimi tutamadım, neredeyse bir haftadır yüzünü göremedim."
1.5 aydır görmedim.
Yüzündeki karmaşık ifade her şeyi zorlaştırıyordu ama vazgeçmeyecektim. "Ne zaman ayrıldık?" Aklındakileri sırayla soruyordu.
"Yaklaşık 2 yıl önce, dokuzuncu sınıfın sonlarında." Tek kaşını kaldırdı.
"2 yıl mı?" Kafamı salladım. "2 yıldır beni mi seviyorsun?" Bakışlarımı kaçırdım.
"Oralar çok karışık Baran, söz veriyorum anlatacağım." Ayağa kalktım. "Şimdi gidiyorum, sen dinlen. Birden her şeyi öğrenirsen zihnin karışır. Kendini yorma, ben hep buradayım."
Arkamı dönecekken elimi tutmasıyla ufak çaplı bir kalp krizi geçirdim. Yutkunamadım, omuzumun üzerinden ona bakarken sorgulayan gözlerle bana bakıyordu.
"İlişkimiz uzun süre önce bittiyse..." Nefesimi tuttum.
"Neden sana yakın hissediyorum çimen gözlü?"
"Seni seviyorum çimen gözlüm." Geçmişten gelen sesin yankısı zihnimde yankılanırken gözlerim yine dolmuştu, elimi istemeyerek de olsa çektim.
"Kalbinin sesini dinle." dedim güçlükle, kapıya ulaştığımda dayanamayıp ona baktım. Bakışları kalbimi hoplatıyordu, dışarı çıktım. Ufak bir hıçkırık dudaklarımdan firar etti.
🌵
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım.
Bu kurgu niye bitmiyo diye düşünebiliyor olabilirsiniz. Valla ben de bilmiyorum, final şu an çok uzak gözüküyor. İkinci sezon Elzem zamanı yaklaşıyor gibi, işler tam tersine dönüyor :) Umarım sıkılmıyorsunuzdur.
Görüşmek üzere.
Bana ulaşmak ve istediklerinizi sormak için o1prenses ,
instagram: o1prenseshikayeleri
Sizleri seviyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM | Texting
Teen Fiction▪︎ Yarı Texting | Yazışmalar azdır. Sude: Madem öyle neden beni seviyorsun? Sevilmeyi hak edecek biri gibi durmuyorum? Anonim: Özünde iyi birisin, sadece değiştin. Popülerlik seni böyle biri yaptı. Anonim: ayrıca insan seveceği kişiyi seçemez Anon...